2008/07/29

Muntari-Keane


Dün gazetelere pek güvenemediğimden Keane'i alıyorlar diyordum ki bir saat geçmedi, adam Liverpool'a imzayı attı. Konuşmalarından, yani dünyanın en iyi forvetiyle oynayacağından duyduğu mutluluktan, Rafa'nın ilk 11 sözü verdiği belli. Liverpool orta sahası tek ön liberoya, Aragones sistemine dönüyor. Muntari de o güvenemediğim haberlerdendi, o da imzayı çaktı. Lampard olayına nokta konuldu demek. Premier ligde geçen bir sezon sonrası 16 milyon. Ben o kadar para sayar mıydım? Saymam sanıyorum. Tabi Mourinho bu, yeni bir Essien yaratırsa da ucuza kapmışlar demek düşecek. Wenger'se bizim Gökhan'ın peşindeymiş. Fener'de, Galatasaray'da beğenilmeyen adam dünyanın en iyi liginin en iyi takımlarından birinde ilk 11 fırsayı yakalayacak şimdi.

Beijing



Beijing (Pekin) - 2006 Şubatı



Pekin - 2006 Nisanı



Pekin - 2006 Temmuzu



Pekin - 2007 Temmuzu



Pekin - 2008 Ağustos'u (?)



ve son olarak...

2008/07/28

Mutluyum, Mutlusun, Mutlu


Yapacak bir şey bulamadım, sarılıyorum yine klavyeye. Sıcak da bastırdı. Yarın da sular kesiliyor. Pöf. Bayadır da girmiyorum bir şeyler, bloga hala arada tıklayan da var mı bilmiyorum ama oradan buradan yazıcam bir şeyler. Başlığa da düzgün bir şey bulamadım, neyse uzun zamandı istiyodum bunu yazmayı.

Trt 3 bu aralar çok harika yayınlar yapıyor, şöyle 21.30'a doğru balkona kuruluyorum; açıyorum Roland Garros finali, açıyorum Ivanovic-Jankovic maçı açıyorum Nadal. Hep tennis yayını yapıyorlar. Daha önce var mıydı bilmiyorum, ama iyi alıştırdılar.

Civilization-Football Manager-Virtua Tennis kombinasyonunu aynı anda yüklemiş olduğumdan ara verdim sanıyorum. Onu da not düşeyim yani. Bir de o ilk baştaki heves kaybolunca yazacak bir şey de istemiyor insan. Yarın da eserse bu şekilde, sanıyorum ligler, olimpiyatlar başlayıncaya kadar götürürüm. O aralar sanmıyorum ki elim gitmesin.

NTVSpor da oldukça iyi bu aralar. Kanalın açılışı için daha uygun bir zaman bulamazlardı: Euro2008+Beijing. Bir şey olsun olmasın günde 3-4 kere açıp bakıyorum mesela. 17-19 arası yayınlanan spor merkezi programına Gürcan Bilgiç tarzı adamlar çağırmayı bırakıp olimpyiat yolcularını aldılar. Oraya da bi alkış.



Fener'in yeni sezon formaları şahane. Bence Türkiye'ye gelmiş en iyi set. O Bayern tadındaki sarı beyaz forma nedir öyle. Beşiktaşı zaten geçtim; sponsor yerine Sinan'ın kafayı koysalar daha ilgi çekici forma olur ama Galatasaray'a falan da baya fark atar bu formalar. Tuttuğum takım da olsa pek beğenmiyorum zaten kaç senedir formaları; bu seneki oranj gibi değişik formalar yapılmalı bana kalırsa. O 2000'deki formalar harikaydı. Düz sarı-kırmızının dışına çıkılmalı. Sarı-kırmızı veya sarı-lacivert renk kombinasyonları bence çok kötü zaten, işte onların dışına çıkıp da bir şeyler eklediğiniz zaman anlamlı oluyor. Mesela Fener düz lacivertin ortasına kalın bir sarı çizgi yapsa harika forma olabilir.

Geçenlerde İtirazım Var'da şov vardı. Punkçı kızlar götürdü ortalığı. Fıs Fıs çok fena. Baya zaman geçti gerçi bunun üzerinden. Ama yine de yazasım geldi, öyle bi bölümdü şayet.

Aurelio'ya ayıp etti Azize. Yahu düzgünce açıklama yapıp futbolcumuzu kaybettiğimizden dolayı üzgünüz, verdiği hizmetler için teşekkürler gibi şeyler gevelemiyorsun. Yeri doldurulumaz bir oyuncu değil elbet, her oyuncunun yeri doldurulabilir bir şekilde; ama gidince kıymete bindi ne demek. Olmuyor yani, Demirören yapsa neyse. Adnan Polat Chairman of The Year'a en büyük adayım. Meira falan ne güzel transferdir öyle. Bir de düzgün forvet alındı mı, oh oh.

İspanyolların spordaki başarıları tavana vurmuş durumda. Her dalda götürüyor adamlar. Futbol-basketbol-tennis ve daha bilmediğimiz amatör dallar... Şimdi Tour de France'ı da bir İspanyol kazandı: Carlos Sastre. Milenyumun başlarında biz de böyleydik futbol ve basketbolda ama o atılımı yapamadık işte. Adamlar Barcelona '92den sonra 16 yıl içinde liderliğe oturdular belki de.

Basketbol milli takımının maçı var Perşembe günü Amerigo'yla. NTVSpor veriyor yine. Saat 15'te. İzlemek lazım Wade'i, Melo'yu, Kobe'yi. Kanada'ya showtime yapmakla dream team geri dönmüyor. Ha bu arada mağara adamı Fatih Solak da yeniden kadroda. Of of. Ömer Aşık çok talihsiz sakatlık geçirmiş sanırım, 2 ay yok. Amerika karşısında izlemek hoş olurdu, hele İbrahim Kutluay'ın bir maç sonrası Sonics'ten anlaştığını düşünecek olursak.

Londra Grand Prix'i ne kötü şeydi öyle yahu. Yarışanların yarısı kendi adamlarıydı. Onların yarısı da vasatın altı sporculardı. Usain Bolt şöyle parlattı biraz, fakat genel olarak tatmin etmedi. İsveç daha bi keyif verdi.



Roman illa ki karıştıracak ortalığı. Geçen Guardian yazdı, Kaka aylık 1 milyon alacak orduya katılırsa diye. Yahu allah cezanı vermesin, zaten popüler takımsın; ne gerek var böyle şovlara. Elinde Ballack-Lampard-Deco var, Kaka'yı n'apacaksın. Hadi Robinho'yu anladım, Kalou'yu oturtacaksın da bu ne alaka yani. Bosingwa sakatlanmış, oh olsun. Karıştırıcı demişken Liverpool da bir köşede dursun. Barry'i evirip çevirip Birmingham'da bıraktılar; bi takımın sembol ismine yapılacak iş mi bu? Xabi'ye talip çıkmayınca eyvallahı çekmeleri lazım, halen kesin bir şey de demediler. Barry'i halen bekletiyorlar besbelli. Bi cengaver çıkıp almaktan vazgeçtik dese, Barry de yeniden kendini mental olarak hazırlasa... O parayla da Robbie Keane'i alacaklar deniyor. Adamın canına tak etmiş anlaşılan, şampiyonlar ligi görmek istiyor. E bi de ufaklıktan tuttuğu takım. Fakat Rafa'nın ısrarını anlamakta güçlük çekiyorum, çift forvet oynamayacaksa paraya yazık. Yedek için fazla lüks. Tabi eğer çift forvet-dörtlü orta sahaya dönerse Babel-Kuyt-Torres-Keane'li canavar hücum hatları olur, orası ayrı.

Newcastle deluanlısı Joey Barton bugün tahliye olmuş. 74 gün yatmış içerde, umarım kendine gelmiştir diyorum. Hiç haz etmem, çirkef, danduni herifin tekidir. Takımda Kezman rüzgarı estirebilecek de bir adam; tez vakitte ligin yeni üçlüsünden birinin yolunu tutacağını düşünüyorum ben. Guthrie'yi aldılar zaten, Emre'den sonra o da gidince sorunlu oyuncu sayısı bire düşer. Ameobi'yi diyorum.

Sunderland transferin hızlı ismi. Chimbonda-Tainio gibi nokta transferler yaptılar. Tainio'nun sanıldığından daha güzel bir oyuncu olduğunu düşünüyorum ben, Tottenham'da oynayan adamın değeri düşüyor genelde. Robinson-Lennon-Bent-Defoe tezime uygun gördüğüm örnekler. Chimbonda'yı da zaten biliyoruz. Harika transfer. Denilene göre Diouf da yolda. O da gayet iyi olur, şayet olursa. Arada kanatta, arada forvet arkasında, arada Jones'ın yanında kullanırlar. Derin ve dengeli bir kadrosu var takımın. Yani şimdi Diouf transferi bitince bakıyorum, hiç bir pozisyonda eksik yok gibi gözüküyor, ilk 11 başlayacak belli, onun yedeği belli. Şu mevki çok iyi, şu kötü diyemiyorum. Roy Keane'e de ayrı bir takdir gerekiyor bu durumda.



Everton da bayadır satacaktı keltoş Johnson'ı, onlar da muradlarına erecekler yakında. Wigan alacaktı bir ara, sonra Amr Zaki'yi aldılar; Fulham yönelmiş ve işte denilene göre 13 milyona bitmiş transfer. Bence Everton çok iyi iş yapmış. Aldıkları para çok iyi. Johnson da pek formda değil, zaten pure forward hiç değil. Anichebe'yi deneyebilirler, promising forward olarak. Fulham'a anlam veremedim. Gera'yı da aldıktan sonra hücuma dönük-saldırgan 5'li orta saha önünde tek forvet oynarlar diyordum. Yapmadılar. Andy Johnson tek forvette en son düşüneceğim isimlerden. Hoş olmamış, en azından o parayı daha düzgün birine verebilirlerdi; Bent'e mesela. Johnson deyince Kuyt tipi bir oyuncu geliyor aklıma ve o tür oyuncuları da pek tutmuyorum açıkçası.

Aston Villa-Arsenal-Everton hamle beklediğim takımlar. Arsenal'le Everton'ın orta sahası boş, Villa'nın da kadrosu çok kısıtlı. Bouma da sakatlanınca öyle kaldık işte, Cahill-Ridgewell gibi adamlar vardı önceden, tam kıvamında yedek adamlar; öyle birileri yok. Ya da Carew sakatlandı diyelim, ne yapacak o zaman O'Neill? Zigic yazıldı bir ara İngiltere'de, gelse çok iyi olurdu mesela. Mançester'in kırmızı olanı bir türlü forvet alamadı, fiyat fazla geliyor. Mavi olanının da kalecisi triplerde; Hughes'un Friedel'i alma girişimine anlam veremiyor Hart. Aslında ben de veremiyorum, elinde Şumaykıl ve Hart gibi iki genç düzgün kaleci varken. Böyle genç kaleciler de kolay kayabilir, ikinci bir Robinson vakası olmadan toparlanması şart. Friedel Villa'ya, Robinson Blackburn'e gitti. Tottenham da PSV'nin Gomes'i alacak. 20 kulübün 6'sı yeni kaleciyle giriyor sezona.

Bir de Lig TV yayın haklarını almış sanıyorum ligin, bu durumda Fox Sports yine yayınlayacak mı Digiturk'te, bilmiyorum. Yayınlanmazsa çok kötü olacak ama. Sopcast'e falan kalıcaz büyük ihtimalle. Şu spor dolu yaza yakışmayacak bir hareket.

2008/07/22

Avrupa Hayali


"American Dream" klişesi bu yaz değişti sanırım. Avrupalı takımların para saçması sonucu Avrupa'ya büyük bir akın var. Garbajosa,Nachbar gibi kalburüstü oyunculardan sonra Josh Childress'ta ciddi ciddi düşünüyormuş Avrupa'yı. Olympiakos'un vergileri üstlenmesi de daha cazip hale getiriyormuş onun adına. Teklif 3 yıl için 20 milyon dolar, her sene sonunda NBA'e dönme opsiyonu var. Zerre akıl yokmuş bu adamda afedersin...

İsmail Ajax'ta

















Pes ve FM gibi oyunların en gözde adamlarından biridir Aissati.PSV tarihinde ondan daha genç bir yaşta şampiyonlar liginde oynayan bir oyuncu yok.Bir süredir PSV'den ayrılmak istediğini dile getiriyordu zaten.Ajax'ın ilgisini duyunca önce "Ajax dışında her takıma gidebilir" dediler.Sonra baktılar adam Cristiano'luk yapıyo,vermek zorunda kaldılar.İleride çok pişman olabilir PSV...

2008/07/16

Marcus Camby Clippers'ta


Denver, NBA'in en kötü savunma yapan takımlarından biridir. Carmelo için savunma, diğer hücumda topun eline geçmesi için geçen süreden ibarettir. Elini dahi kaldırmaz. Iverson gene daha insaflıdır, top çalar, pas arası yapar vs. Fakat n'olursa olsun takımda Camby'den başka savunma yapan tek bir kişi yoktur. Buna rağmen Denver, Camby'yi bir hiç karşılığında takas etti. Üstelik playoffa girmek için çekişebileceği takımlardan birine.Takasın yapılmasındaki amaç "tamamen duygusal". Cap'in üstünde olduklarından lüks vergisi ödemek zorundaydılar, bu takas sonrası o yükü azalttılar .Şayet Denver savunmacı adamlara yönelik takaslar yapmazsa, play-off dahi göremeyebilir bu sezon. Peki takas yaparlar mı?Tahmin etmek imkansız. George Karl'ı hâla takımın başında tutan bir yönetimden bahsediyoruz.

Son 3 yazı da hep "x oyuncusu y takımında" konseptinde oldu anasını satıyım. N'apim tipik yaz piyasası işte...

Ronaldinho


İki gün evvel City'ye gidebileceğini yazmıştım buraya. Halt etmişim afedersiniz. Milan resmi sitesinde Ronaldinho transferini açıkladı. Daha önce de yazdığım gibi geçtiğimiz iki sezonu boş geçti Ronaldinho. Yeni bir başlangıca ihtiyacı vardı ve Milan da bunun için en iyisiydi. Bonservisine 21 milyon € ham olarak verilmiş. Milan Şampiyonlar Ligi'ne kalırsa 4 milyon € da bonus var. Tam ederi civarı bir paraya gitmiş aslında. Eski Ronaldinho gibi olup olamayacağı meçhul ama en azından Kaka, Pirlo gibi oyuncularla biraz olsun kıpırdanacaktır. Bu transferden sonra Boriello hamlesi de boşa çıktı .İkinci bir Gilardino dahi olamama ihtimali var. Şu futbol çok değişik bir oyun. Barça, Stad de France da o kupayı kaldırırken biri bana "Şşşt bilader baksana, bu adam iki sene sonra Milan'a gidecek." dese, adamın eniştesine kadar küfür ederdim. Bir kez daha nerdeeen nereye diyorum...

2008/07/15

Mancini Inter'de


Mancini'lerden birinin veda mesajını da ben koymuştum bloga, şimdi ise bir diğerinin geliş haberini koymak yine bana kısmet oldu. Inter'in orta sahasında yaratıcı bir oyuncunun olmaması; iki senedir cl'de çeyrek final dahi görememe sebebidir bence. Stankovic hiçbir zaman tek başına maça ağrılığını koyacak bir oyuncu olmamıştır. Figo desen artık eski etkinliğinde değil. Jose'nin ilk transferi de bu yönde olmuş. Roma'dan Amantino Mancini'yi 12.5 milyon €'ya kapatmışlar. Seneye Bosman kuralı sayesinde istediği takıma gidebilecekti. Roma'da elinde tutamayacağını anlayıp;iyi bir paraya satmış. Inter, Chivu'dan sonra, yine bir Romalıyı kadrosuna kattı. Üstelik bu iki sezonda da en büyük rakibi, Roma'ydı. Şayet Roma gerçekten bir şampiyonluk istiyorsa; ne pahasına olursa olsun rakibini güçlendirmeyi bırakmalı.

Eksik Parça


James Posey, son üç senede iki yüzük kazandı. İkisinde de belki başrolde değildi ama kesinlikle çok kritik işler yaptı.Üçlükleri, ribauntları ve savunmasıyla on numara bir rol oyuncusu. Cavaliers, Pistons, Hornets ve Lakers gibi bir çok şampiyonluk adayı takımın onu almaya çalışacağı yönünde haberler yapılıyor. Fakat kendisi Boston'ın ilk tercihi olduğu konusunda açıklama yapmış .Boston'ın bir ara Maggette'yi alabileceği konuşuluyordu, ama O, daha fazla para öneren Golden State'i tercih etti. Piyasada da Posey tarzı adam bulmak zor. Yeniden anlaşamazlarsa da işleyen düzende bir parçaları eksik olur.Bu yüzden elde tutmak için her şeyi yapacaklar sanıyorum. Haydi KG, bir yüzük daha...

Efsanenin Çöküşü


Tam aklımdan "Acaba sakatlığı ne durumda?" diye geçirirken, bu fotoğraflarla karşılaştım. Kariyeri boyunca çok çekti dizlerinden. Tam düzeldi derken yeniden sakatlandı. Hem de diğer dizinden. Geçenlerde okduğuma göre PSV'deyken verilen hormonlar yol açıyormuş bu sakatlıklara. Doktor değilim, ne kadar doğru bilemem tabii. Ama bildiğim -en azından tahmin ettiğim- bir şey varsa, bir daha sahalara dönemeyecek olduğu. Kariyeri boyuncu hep kiloları nedeniyle eleştirilmişti zaten. Ona rağmen çıkar golleri sıralardı. Fakat bu resim bir daha bunun gerçekleşmeyeceğini gösteriyor bence. Bu Ronaldo isminde de bir şey mi vardır nedir, hepsi dengesiz oluyor...

Masajcı da isterim!


United'ın Ronaldo'yu kaptırmamak için yapmayacağı şey yok. Queiroz'dan boşalan yere Paulo Bento'yu getiriyorlar. Bento, Sporting Lisbon'un coach'u ve aynı zamanda Ronaldo'nun eski takım arkadaşı. Futbol yeni yüzünü bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor işte. Cristiano efendiyse halen ben bir hafta geç dönicem oraya diyor. Bu takımı Portekizliler dağıttı bu sene, Nani de bu modaya uyup tribüne Emre'nin hareketinden çeker açılış maçında.

2008/07/14

Ah o egolar...


Martin O'Neill'in farklı bir yönünü görmeye başladık, ya da herkes biliyordu da ben kaçırdım. Ah o egolar yok mu... Carson'ın 4 milyon karşılığı Stoke City'e gitmesini başka nası açıklamalı? Bu herife yazın başı 10 milyon veriyordu Villa. Şimdi 5 milyon verseler, Stoke match edebilecek mi sanki? Sildi yahu herifi, öyle böyle değil yani. Barry'den sonra ikinci vaka. Adam gayet haklı şekilde cl ortamı görmek istiyorum dedi diye, Aurelio muamelesi görmeye başladı. Hani şu Betis sonrası Marco olan Aurelio. Leprecaun havadan olsa gerek dengeyi şaşırdı. Geçen gün Arsenal'in göstermelik teklifi sonrası kıvama gelmişti Barry'nin fiyatı, şimdi ise beklemede. Juve, Xabi'nin fiyatı fazla buldu. E ne olacak şimdi? Elden çıkaramazsa kenarda mı oturtacak Barry'i? Sıcaklar çarpmıştır demek istiyorum ben, seviyorum bu adamı.

Bir de şöyle bir yazı var geçen haftadan, hani yeri gelmişken.

O Varsa,Ben Yokum!


Gelmiş geçmiş en iyi golcülerden biridir Trezeguet.Juve küme düşünce takımda kalıp,vefa gösteren bir iki yıldızdan biriydi kendisi.Serie A'da 7 sezonda 20 gol ortalaması tutturmuş ki çok hoş bir rakam.Euro 2000'de Fransa'ya kupayı getiren adam,6 yıl sonra Almanya'da kaçırdığı penaltıyla bir nevi kupanın kaçmasına neden olmuştu.Bundan sonraysa Trezeguet'nin böyle bir anısı olmayacak.En azından Domenech gitmediği sürece!Geçen hafta milli takımı bıraktığını açıklayan Trezeguet bu sefer hafiften kıvırtmış."Domenech ayrılırsa geri dönebilirim,Fransa Milli Takımı profesyonelliğin en üst noktasıdır." diye açıklama yapmış.Zamanında yine bir forvet oyuncusunu kadroya almadığı için kovulan bir teknik direktör vardı.Neydi ki adı?Hmm Ersun muydu,Füsun muydu ne?

Home Sweet Home


Gilbert Arenas, geçtiğimiz sezonu sakatlığından dolayı nerdeyse boş geçti.Bu yaz kontratı bitiyordu ama takımda kaldı.Sene içinde bir iki kere ayrılabileceğini söylese de klasik gazete tabiriyle yuvada kaldı. Zaten ona hakettiği parayı verebilecek az sayıda takım vardı,onların da Agent Zero'ya ihtiyaci yoktu.Wizards elden kaçmasın diye ona 6 yıl için 127 milyon dolar önermiş.Fakat Arenas takımın salarysine yardımcı olabilmek için 111 milyon dolar istemiş.Delikanlı adam şu Gilbert...

Ön Liberolu Fantasy Oyunu!


Böyle fantasy'i yapsa yapsa Guardian yapar işte. Adamlar orta-sahanın yanında 'defensive midfielder' da ekleyeceklermiş oyuna. Artık o mevkinin adamları gol yemeyince defanslar gibi ek puan mı alacak, n'apacak bilemem ama orijinalite adına harika bi gelişme. Prömiyer ligin kendi sitesinin oyununda vazgeçilmez, fakat şu da iyi bir alternatif sunuyor. Bu ayın sonlarına doğru çıkıyor oyun, katılımı artırmak amaçlı şimdiden register olanlara da premier lig t-shirt'üne çekliş hakkı var. Şordan giriliyor.

2008/07/13

Kuzeye Bir Bilet Daha


Ronaldinho,iki sene önce Stad de France'da Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdıktan sonra bir daha ortalarda gözükmedi.Takım olarak hiçbir kupayı alamamanın yanında,bireysel olarak da hiçbir şey ortaya koyamadı.İki senedir Milan ciddi bir şekilde ilgileniyor onunla.Yaz başında anlaşmaya çok yakınken, parayı fazla bulup vazgeçmişti.Daha sonra bir iki kere daha deneseler de somut bir gelişme elde edemediler sanıyorum.Televisio de Catalunya kanalına göre City'le anlaşmış Ronaldinho.Thaksin'in para gibi bir problemi olmadığı için bonservisinde sorun çıkacağını zannetmiyorum.Daha iki sene önce ortalığı kasıp kavuran,Bernabeu'de seyircilere kendini zorla alkışlatan bir adamın şimdi City'ye gidiyor olması garip tabii.Fotomaç shevchenko,Adriano,Ronaldo'dan sonra bir kalesini daha kaybetti.Haydi başka kapıya...

Son Şanş


"Maradona'nın veliahtı" diye nitelendirilen oyunculardan biriydi Aimar.Hatta Maradona'nın "Para verip izleyeceğim tek oyuncu Aimar'dır" demişliği de vardır onun için.River'da Saviola'yla beraber ortalığı kasıp kavurmuştu.Arjantin civarında öyle parlayan oyuncuları pek haline bırakmazlar.Nitekim 2001'de 20 Milyon € karşılığı Valencia'ya transfer oldu.Fakat hiç bir zaman Valencia'nın olmasını beklediği büyük oyuncu olamadı.Beş yıl Valencia forması giydikten sonra 11milyon € karşılığında Zaragoza'ya transfer olarak hedef küçülttü.Orda da işler beklediği gibi gitmedi ve Zaragoza küme düştü.Newcastle'ın ilgisine rağmen Benfica'yı tercih etmiş.Kariyeri boyuncu peşini bırakmayan sakatlıkları yaşamazsa fena transfer değil.Ama esas sorun da sık sakatlanması zaten.Bu Aimar'ın son Avrupa macerası olabilir.Benfica'da da başarılı olamazsa Riquelme gibi Arjantin yolu gözükür bir zamanların "Yeni Maradona"sına...

Are you a big coach Karl?


Bu başlığı Kezman'a 'are you a big player' diyen Fenerli arkadaşlara ithaf ediyorum. Ve hemen soruyorum 'Are you a big coach, Mr. Karl?'

Karl'ın sistemi, artık o da nasıl sistemse, veya ortada bir sistem varsa eğer, iş-le-mi-yor. Fakat Kroenke gibi sporda her yere el atmış, Denver'la beraber Arsenal'le Avalanche Hokey Takımı'nın hissedarı olan bir başkana ve Warkentien gibi pasif (Iverson'dan başka hamlesi var diyen karşıma gelsin) bir GM'e sahip olmamızdan ötürü sesini çıkaran da yok. Koçun kovulması için illa ki play-off kaçırılması veya 40 galibiyetin altında kalınması gerekmiyor yahu; işte Detroit. Konferans finali oynatan koçu kovdular herifler; nedeni malum. Takımın finallere ulaşmada kaç senedir tıkanıp kalması. Bizde umarsızlığın yanında belli bir hedef de yok anasını satayım, hani sezon başında çıkıp Konferans Finali'nin aşağısı başarısızlıktır diye bir açıklama yapmıyoruz ki elendiğimizde kovalım. Ama eğer Iverson hamlesi yapılıyorsa bunda kısa vadede başarı hedeflendiği belli ve eğer biz bu hamleden sonra da Spurs'e yine direnemeden eleniyor ve ertesi senesi Lakers'a süpürülüyorsak neyi bekliyoruz?

Girişi ve Karl'ın yediği bokları uzatarak yazıyı sığlaştırmak istemiyorum aslında, koçun dışında kadronun sıkışıklığı ve zifiri karanlık geleceğimize de değinmek şart. Play-off diye daha fazla kasmamak lazım, olmuyor işte. Ufaktan da olsa rebuilding'e başlansa iyi olur, yoksa bir sıçıcaz pir sıçıcaz. Doğru hamleleri yaparsak eğer, işte o zaman 2-3 seneye yeniden play-off takımı olabiliriz, play-off takımı olmaktan kastım da 4-0 elenmek değil hem. Camby bu sene mutlaka gitmesi gereken bir adam benim gözümde. Amerigalılar 'You can't teach size' diyorlar. Okaliptus kalası Bogut senelik 14.5 milyon alıyor. Bu adamın takas değeri yüksek demeye getiriyorum. Varsın sakat olsun, varsın Rıdvan olsun, varsın Köller'e yetişemesin (n'oluyo lan, ehöhö), varsın play-off'larda sıçsın. İlk aklıma gelen takım Dallas. Onlar Diop'a iyi papel saydılar gerçi, ama işin içinde Cuban ve kısa vadede başarı olunca ne kaparsak kârdır. Üçlü, dörtlü takas olur; eğer olursa. Dallas'tan kimi alıcaz? Terry'i mi? Gard, şöyle esaslı bir gard alınmasını isterim bu takasla (Devin Harris + 5-10 milyonluk kontrat harika mesela); pota altı olmasa da olur. Hatta bence olmasın. Zaten bu takasla play-off'a değil, lottery'e oynayacaz. Nene'yi bi sene izleyelim. O kallavi kontratı verdiysek üstünde durulmalı; şu an için Hinrich for Nene güzel bi ihtimal ama uzun da kolay bulunmuyor. 1 sene boşa geçtikten sonra draftten de ilk 10'da yer bulursak pek şukela olur. Takasla alınan gard-Draftten alınan gard-Melo-Patlamış (hayda, o nasıl kelime) Nene-Kleiza ve eğer bu yaz tutabilirsek JR Smith (Melo'nun yanına ikinci skorer) benim için ümit verici bir takımı olur. Iverson ve fantezi takasımızdan gelen kontratın bitişi sonrası da bi adamla imzalarız, oh. Başarı için önemli olan kağıt üstündeki kadro değil, doğru parçaları eklemek olduğundan belki daha zayıf bir kadro ama daha iyi bir takımla (seviyorum şu klişeyi) ilk sene play-off'u zorlarız. Ertesi sene Kenyon'un kontratının bitişiyle de salary pek bir rahatlar, öyle de gider işte. Tabi bu süreç, Karl'la olmaz. Melo'yla olur mu, ondan da emin değilim. Yani böyle bir sezonu kabul eder mi? Neyse, o da etsin. Fantezi değil mi şunun şurasında.

Bir Kare de Benden


Nat Geo üç dalda fotoğraf yarışmasını üçüncü kez düzenliyor bu sene. Bir ara okuyuculardan birine rast gelmiştim; sevdiğim tek sarı çerçeveli şey diyordu. Ne güzel şeyler diyor insan gaz olunca. Ben de pek seviyorum; almayı, okumasam da resimlere bakmayı, altındaki hikayeleri okumayı. Şu yarışmaya da bir-iki resim göndereyim diyorum, hani olur da doğayla baş başa bir yerlere yolum düşerse. Son katılım tarihi 31 Ekim. O yukarıdakiler de daha öncekilerden ödül almış olanlar.

Ne alaka?


Bu sözüm Sir'e, Sir'ün Berbatov ilgisine. Ne yapacak yani United Berbatov'u alıp? Güzel futbolcu da Tevez veya Rooney mi oturacak kulübeye? Cantona sonrası takımın apaçi açığını kapatan ve gittikçe beraber oynamaya ısınan adamlar bunlar. Bir de olayın başka boyutu, Luis Garcia transferi de anlaşılıyor. Kurt Ramos, illa ki memleketten adam getirecek. Eto'o olmadı, şimdi bu. Bent neyine yetmiyor yahu? Berbatov illa gidecem, Avrupa görücem diyorsa Anichebe gibi bir takviye de yeterli gelir. Ama Tottenham forvet olmadan yapamıyor, alıyorlar mutlaka. Peki Mançester'e :ömerüründül: dönersek, hakkaten niye yapılıyor bu transfer? Benim aklıma Ronaldo'nun sakatlığı sonrası 3-lü forvet anlayışı geliyor ama United kanatsız oynamaz gerçeği de var. İşin içinden çıkamadım, çıkan varsa bir yazı bıraksın rica ediyorum.

Yapılası Transferler


Bu aralar anlatım bozuklukları moda memlekette. ÖSS sınavı demekten hoşlanan pek çok kişi var mesela, bir tane de biz yapalım; ilgi çekelim. x için y iyi olur, z t'ye bu kadar teklif varsa t'yi hemen satsın tadında bir yazı olacak bu. Offseason fantezileri de olabilir başlık şayet.

Emmanuel 'Mr. Eko' Adebayor'la başlamak lazım. Hikayesi pek orijinal değil; Afrika'da açlık-kıtlık içindeki çocukluktan sonra taşı toprağı altın Fransa'ya göç ediyor kendisi Ve tabii hemen beğenilip büyük takım altyapısına kazandırılıyor. Sonra tepetaklak. Monaco'daki sezonu 19 maçta 1 golle tamamlıyor. Kız arkadaşını dövüyor, adı sorunuluya, Darius Miles'a, Deshawn Stevensona'a çıkıyor. Wenger pek bir beğeniyor kendisini, gel bizim gazinoda çalmaya başla deyip Fransız ekibinin eline 8 milyon sterlin civarı bir parayı tutuşturuveriyor. Henry'nin arkasında geçen bir sezon sonrası 'bu çocuk bize yeter' diyen Wenger amcası Henry'i Katalunya'ya postalıyor. Ve Adebayor coşuyor, 30 küsür golle tamamlıyor ligi. İniş çıkışlarla dolu yaşamda tavana ulaşıyor en sonunda.

Adebayor'u pek beğenmem, Wenger'in transfer başarısını anlatmaktı şu yukarıdaki hikayede amacım. Bitmiş bir herifi şu an Barça'nın Milan'ın 20-30 milyon verdiği biri yapmak gerçekten inanılmaz :kaankural: Belki Drogba klasında olduğu veya o klasta olacağı düşünülüyor ama hiç sanmıyorum açıkçası. Şimdi şöyle bir durum var. Arsenal'i sahada ya batıran ya çıkaran mevkii orta saha; ne forvet ne de defans. Geçen sene gol yollarında sıkıldıkları 5-6 maçlık dönem koskoca şampiyonluğa mal oldu, bunun nedeni Rosicky'nin sakatlığı sonrası en sonunda beyaz bayrağı çeken orta sahaydı. Tempolu, sık ve çok pasa dayanan sistemleri hiç teklemese de 'o' pası verebilecek adam bulamadılar. Ve Adebayor da bu oyunda silindi gitti; yanında Eduardo yerine formsuz ve kendine güvensiz bir Van Pörsi de bulunca böyle oluyor işte. Diyeceğim o ki: Wenger, Adebayor'u Ronaldo'yu değişmem derken şizofrendim ayağına yatsın ve 30 milyonu basana bu adamı yollasın. Kendini bulmuş Van Pörsi; Adebayor kadar hızlı, Adebayor'dan teknik Walcott; sağlıklı Eduardo ve bir de Vela varken forvet yeterince kaliteli. Yine de illa adam alacaksa River'dan Falcao'yu alsın. Hem ona 8 milyon yetiyor.

Aslında o değil de, Galatasaray'ın 4-5-1 lik sisteminde acaba diyorum Crespo cl uğruna gelip bir sene oynar mı? Şu an free-agent; bunu da takımda mutlaka bilen biri vardır, yaşı pek büyük geldiğinden yedekte bekletiliyor olabilir. İlgilendiğini açıklamıyor artık adamlar, gördük işte Kewell'ı.

Geçenlerde; daha net olmak gerekirse sanıyorum 2 gün önce (netliğe bak haha) Everton'ın Mehmet Topal'ı istediği haberini okudum Daily Mail'de. Galatasaray için n'olur (gerçi Linderoth var daha), bir sene beklemeli mi kendi kanaati ama eğer hakkaten bu doğruysa ve dıdısının dıdısı, Polat başkan olur derse cevizli afyon lokumudur bu Topal için. Everton'ın orta sahası boş, Jagielka'yı saymazsak 4 oyuncu kaldı ortada oynayabilecek. Carsley de gitti, onun yerine Topal gelecek işte. Hani kötü başlangıç yapsa Tuncay gibi, yedeğe çekilmesi de zor. Dünyanın en iyi liginde, iki senedir 5. olan takımın ön liberosunda oynayacaksın. Bir kez daha geliyor: Gerçekten inanılmaz :kaankural:

Chelsea orta sahası pek bir kalabalık geldi Sikolariye. Malouda, Rayt-Filips, Sidwell düşünmüyorum dedi ve Sidwell'i O'Neill'a bıraktı. Malouda Chelsea'ye gelirken oldukça talented bir adam olarak bekleniyodu; Kalou canavar gibi oynayınca düzenli ilk 11 çıkamadı vs derken piyasası da geldiğine oranla düştü. Şöyle sol-açık eksiği bir takım 10 milyona kapatır gibi geliyor bana, Blackburn fazla ufak gelmezse çok güzel mesela. Rayt-Filips'e de en güzel takımı parladığı City olur ama yok böyle haberler, Taksin babaya biri fısıldasa da heyecana gelse keşke. Soldan Petrov, sağdan Filips, göbekten Elano.

Daha da aklıma gelmiyor şimdi. Hem güzel bir uyku nelere kadir, dimi ama?

2008/07/12

I Got My Own


2003-2004 NBA Sezonu benim için hep özel olmuştur.NBA'e olan ilgimin en üst seviyeye çıktığı,fen lisesi sınavına girecek olmama rağmen okulun basketbol sahasından güç bela çıktığım bir yıldı.Artık ilgi duymaktan çok öteydi benimkisi.İlkokuldayken benim için sadece vakit geçirme aracı olan NBA Live serisinden tanıdığım Garnett'in maçlarını elimden geldiğince takip etmeye başladım.Nba'le az çok ilgilenenlerin hatırlayacağı gibi KG'nin kariyer sezonuydu o sezon.

Kevin McHale'in karakter dışı olarak Garnett'in etrafına doğru ana parçaları eklemesi Minnesota'yı şampiyonluk adayları arasına sokmuştu.Takımın birbirine uyum sağlaması sonucu Wolves sezonu 58 galibiyet gibi elit bir dereceyle bitirdi.Batı konferansının birincisi olan Minnesota'dan ligde daha fazla galibiyet alan tek takım,güçsüz doğu konferansından Indiana Pacers'tı.Lig MVP'si konusunda normalin aksine hiç görüş ayrılığı yoktu.KG oyların büyük bir kısmını alarak MVP seçildi.Şampiyonluğa hiç olmadığı kadar yaklaşan Minnesota,konferans finalinde Sam Cassell'in sakatlanması sonucu Lakers'a 4-2 elendi.

Takip eden 2 sezonda daha Minnesota playoff yapamadı.KG her gece çıkıp elinden geleni yapıyor,bir galibiyet fazla alabilmek için tırnaklarıyla kazıyordu adeta.Fakat takımın GM'i Kevin Mchale KG'nin gösterdiği bu eforun zekatını masa başında göstermeyince,takım milim ileri gidemiyordu tabii.Çaylaklarla,Ricky Davis gibi ne yaptığı belli olmayan oyuncularla dolu olan bir takımdan daha fazlası beklenemezdi zaten.Bu duruma en az KG kadar biz Minnesota taraftarları üzülüyorduk.Her sabah kalktığımda "Minnesota naaptı acaba bu gece?" diye düşünerek girdiğim nba.com'u moralsiz kapatıyordum.Garnett çok az oyuncunun katlanabileceği şeylere 13 sene boyunca katlanmak zorunda kalmıştı.Liseden gelen bir oyuncu olduğu için soru işaretleriyle bakılan biri olmasına rağmen ona güvenen Minnesota organizasyonunu bırakmak istemiyordu.Takım onun için bir şey yapmazken O, sadakat gösteriyordu.En sonunda KG de dayanamadı ve takasını istedi.Zaten O istemeden önce de takım sahibi Glen Taylor onu takas etmeye karar vermişti.Kapsamlı bir takas sonucu Ray Allen ve Paul Pierce'lı Boston Celtics'e gitti. Biz taraftarlar ise bu duruma hem sevinmiş hem üzülmüş bir durumdaydık.En sonunda hayranı olduğumuz o adamı şampiyonluk için savaşırken görecek olmanın sevinci, aynı zamanda O'nu bir daha Target Center'da izleyemeyecek olmanın üzüntüsünü aynı anda yaşıyorduk.

Sezon başlamadan önce,Slam dergisine verdiği bir röportajda, neden bu kadar uzun süre bunlara katlandığı sorulduğunda "Neden katlanmayayım ki?Glen Taylor ben bir hiçken bana güvendi,beni draft etti.Hiç bir zaman Minnesota'dan ayrılmak istemedim,ama Glen Taylor bir gün beni odasına çağırdı ve artık istenmediğimi söyledi" cevabını verdi.Sırf burdan bile KG'nin ne kadar mükemmel bir karaktere sahip olduğunu anlayabiliriz sanırım.Derken 2007-2008 sezonu başladı.Garnett'in gelmesiyle birlikte bir sezon önce ligin en kötü savunma yapan takımı,bir anda ligin en iyi savunma yapan takımına dönüştü.Paul Pierce'ın dediği gibi;Garnett, Boston'daki kültürü değiştirmişti.KG bunun sonucu olarakta Yılın Savunmacısı Ödülü'nü kazandı.Ray Allen ve Paul Pierce'la beraber güçsüz Doğu Konferansı süpüren Celtics kolayca playofflara kaldı.İlk iki turda beklenenin aksine zorlansalarda Konferans Finalinde Detroit Pistons'ı 4-2 eleyerek finalde Celtics'in ezeli rakibi Lakers'la karşılaştılar.Finallerden önce çoğu kişinin tahmini şuydu:4-2 Lakers!



5. maç sonunda seride 3-2 Celtics liderliği vardı ve seri Boston'a dönüyordu.Maç başında üstünlüğünü hissettiren Celtics bir daha arkasına bakmadan maçı 131-92 gibi tarihi bir skorla kazandı ve şampiyonluğunu ilan etti.Maç sonunda KG'nin yaşakdılarını kelimelerle anlatmak çok zor.13 yıllık kariyeri boyunca hep eleştirilmiş,loser olmakla itham edilmiş bir oyuncunun tüm eleştirileri kusmasıydı adeta.Maçtan sonra Scoop Jackson'ın "Kevin 13 yıl sonra bu şampiyonluğu kazandın.Maçtan sonra hissettiklerini,bu duygu patlamasını bize açıklayabilir misin?" sorusuna karşı verdiği cevap,onun için bu şampiyonluğun neler ifade ettiğini çok güzel özetliyordu sanırım:"Her gün okula gitmek zorundasınızdır ve okuldaki bir kabadayı her gün sizin cebinizden paranızı alır,sizi hırpalar.Her gün babanızın arabasından inip okulun içine girdiğinizde bilirsiniz ki O kabadayı bir köşede sizi bekler.Bir gün gelir ve kendi kendinize 'Bu artık durmalı!' deyip kabadayıyı yere serersiniz.Ertesi gün okula gittiğinizde kabadayının size karşılık vermesini beklersiniz ve onu ortalarda göremeyince rahatlarsınız.İşte benim yaşadıklarımda bu!Kabadayıyı yere serdim!"...

Maç bittikten sonra Garnett yaşlı gözlerle Celtics efsanesi Bill Russell'a sarıldı ve "I got my own" diye bağırdı.Ve O bunları söylerken gözleri yaşlı olan tek kişi değildi...

İkinci Firar


Old Trafford'un en çok sevilen simalarından biriydi Queiroz.Bir çok United forumunda,Sir'den sonra takımın başına geçecek kişi olarak görülüyordu. Fakat Queiroz,Portekiz Milli Takımı'nın yaptığı teklifi kabul ederek 4 yıl sonra Old Trafford'a veda etti.Beş sene önce Old Trafford'dan ayrılıp Madrid'e gittiğinde hayal kırıklığı yaşadı şüphesiz.Bu sefer aynısı yaşayacağını zannetmiyorum.Ama keşke görevine devam edip,Sir ayrıldıktan sonra takımın başına o geçseydi demeden de edemiyorum.Maç kötüye gittiğinde Sir'ün onunla yaptığı kritikler özlenecektir sanıyorum.

Arrivederci Mancini


3 Serie A şampiyonluğu,2 İtalya Kupası,2 İtalya Super Kupası...Mancini'nin dört yıllık Inter karnesi fena durmuyor.Ama bu bile sezon sonunda Inter'le yollarının ayrılmasına engel olamadı.CL'de Liverpool'a elendikten sonra; önce ayrılacağını daha sonra kalacağını açıklaması biletini kesti onun.Italya içinde başarıları fena durmasa da bu 3 şampiyonluğun birinin mahkeme kararı,ikisinin de Roma dışında herhangi bir rakiple mücadele edilmeden alındığını vurgulamakta fayda var.Şampiyonlar Ligi'ndeyse iki sezondur çeyrek final dahi göremedi.Buna rağmen Moratti döneminde takım başında en uzun süre duran teknik direktör olur kendileri.Bugün Inter taraftarına bir teşekkür mesajı yayınlamış.Klasik bir veda mesajı işte,ama koyalım da tam olsun:
"Dear lads,

As you know I don't like to talk a lot, particularly about myself, but in recent days I've felt the need to tell you something and I think the time is right to do so.

I have read all your messages and I've been so impressed by the many expressions of affection. I confess that I'm very excited when I think back to all the beautiful moments that we've shared over the past few years.

I thank you for this with all my heart. You cannot imagine how wonderful it is to be remembered in such a way.

But I was at Inter as a coach, and coaches - just like players - come and go. Inter itself will remain forever, and as you are Inter fans first and foremost the most important thing is to stay with the team that needs you.

I thank you again with a strong embrace. I will never forget this."
Roberto Mancini

Bir Devrin Sonu


Bundan böyle NBA 2009 PC'de çıkmayacak; yalnızca konsola yönelinelecek (kelimeye bak anasını satayım, güzel Türkçe'm). Oyun hiçbir zaman beklenen atılımı gösteremedi, ama öyle ya da böyle bu oyunu seviyorduk, yani ben seviyordum çok tutkunu olmasam da. Piyasada basketbol oyunu olmaması büyük boşluk; aslında Konami girse şu piyasaya, futbolda olduğu gibi burayı da ele geçirse diye geçiriyorum içimden. Benim favorim 98'di aralarından; şut ve smaç yarışmasının, Hornacek'in, devlerin devi Muresan'ın olduğu oyun. Nostalji için birebir.

Oklahoma City Travesties?



"If they get a team, it will be somebody else's team. It's a travesty the way it went down."

Sir Charles Barkley'den. Oh yeah.

2008/07/11

Nasri in Hleb out



Samir 'The baby-face' Nasri en sonunda Arsenal'de. Bu aynı zamanda Barçalılara Hleb müjdesi de demek. Arsenal'in yeni forma pek şık. Fantasy'e 7.5'la girmiş, aslında o daha şık.

Baş Ağrısı


Hayal edin... Futbolcusunuz... Son iki senenin Premier League şampiyonusunuz, son şampiyonlar ligi kupasını kaldırmışınız, sezonu bir kanat oyuncusu için inanılmaz bir rakam olan 42 golle tamamlamışınız, yine son iki sezonun İngiltere'de Yılın Oyuncusu ödülünü almışsınız ve 2008 Ballon D'or ödülünü almak için en büyük adaysınız. Bu durumda yapacağın en son şey ne olur? Sanırım takım değiştirmek... Ronaldo yaz başından beri yapmak istediği saçmalık yani. Benim gibi Manchester United taraftarlarını da çileden çıkardı tabii. Öncelikle şunu söyliyeyim 2004 yılına kadar çok büyük bir futbol fanatiğiydim. Fakat daha sonra gerek NBA'e merak salmam, gerekse okul şartları beni futboldan uzaklaştırdı. Taa ki 2006-2007 sezonunun ilk maçı olan Manchester United-Fulham maçını izleyene kadar... O gün anılarım depreşti ve eskisi gibi tutkulu bir şekilde futbol izlemeye başladım. O günden beridir de nerdeyse tüm United maçlarını izledim diyebilirim. Diyeceğim o ki Ronaldo'nun o gün yaptıkları beni o kadar etkiledi ki futbol tutkum yeniden alevlendi. Fakat Ronaldo'nun bu yaz yaptıkları taraflı tarafsız herkesin tepkisini çekti. Kısaca Ronaldo davasını açıklamak istiyorum ben de...

21 Mayis 2008 günü kupa töreninden önce Ronaldo'nun saha kenarında o bozuk İngilizcesiyle "I'm gonna stay" demesi tüm United taraftarlarını rahatlatmıştı kuşkusuz. Fakat ondan sonra hiç bir açıklamasında kalacağına dair tek kelime etmedi. Önce "Kimseye söz vermedim; ne Real Madrid'e, ne Manchester'a" dedi. Daha sonra, Euro 2008'den elendikten sonra, Real Madrid'de forma giymenin kendisi için bir rüya olduğunu söyledi. Olaylar Fifa'ya gidecek kadar çirkinleşti. Peki bu davanın "suçlusu" kim? Öncelikle Ronaldo,sonra Real Madrid! Neden mi? Şöyle ki,Ronaldo hiç bir zaman çıkıp kesin olarak ne yapmak istediğini söylemedi. Açıklamalarının hepsi yarım yamalaktı. Bu yaptığı açıklamalar sayesinde de Marca gibi As gibi gazetelere de gün doğdu ve her gün Ronaldo'nun yaptığını iddia ettikleri açıklamaları yayınladılar; ortalığı alevlendirdiler. Kısacası gerek taraftarlara gerek çok şey borçlu olduğu United'a saygısızlık etti. Kimine göre de United'dan aldığı parayı arttırmak için böyle bir yolu seçti. Peki Madrid neden suçlu? Çünkü kontratı devam eden bir oyuncuyu her fırsatta almak istediklerine dair açıklamalar yaptılar. Bir klüp herhangi bir oyuncuyla ilgilenebilir, bu çok doğaldır. Fakat Madrid'in yaptığı etik değildir. Çünkü United her fırsatta Ronaldo'yu satmak istemediğini söyledi. Sir'ün yaptığı "Gerekirse yedekte oturur yine gidemez!" açıklaması bile yeterdi zaten. Ama Madrid anlamamakta ısrar etti ve gazetelere vs. her fırsatta alacaklarını, oyuncuyla anlaştıklarını açıkladılar.

Şimdiyse ne olacağı meçhul. Her ne kadar Ronaldo Madrid'in kendisi için bir "rüya" olduğunu söylese de; hala United'ın sözleşmeli oyuncusu. United "Satıyoruz ulan koyun paraları masaya" demediği sürece hiç bir yere gidemez. Kalırsa eski Ronaldo gibi oynayabilir mi? Bunu bilmek mümkün değil. Ama şu kesin ki bu yaz ki yaptıklarından sonra o özel 7 numarayı giyenler içinde en çok sevilen olma şansını kaybetti. Daha bu konuda yazacak çok şey var fakat aklıma o kadar çok şey geliyor ki; hangisini yazsam bilemiyorum.O yüzden şimdilik burda kesmek en iyisi sanırım... Ha bir de,Blatter sana n'oluyo kardeşim?

Blog Rotasyonu

Hayat-Yuvarlaktır FC olarak veteran-golcü Burak Arifioğlu'nu kadromuza kattık. Ortayı o kesicek; ben voleyi çakıcam ya da tam tersi ya da her neyse. Cristiano 'The Baş Ağrısı' yazısı ile basına tanıtılacak kendileri. Hayırlı olsun.

Barça'da Bir Başka Bahar


Barcelona'da Laporta devri kapanıyor. Kupasız geçen bir sezon ve Real Madrid'in farkla şampiyon olması... Bunlar Barcelona için kabul edilemez. Güven oyu fiyaskosundan sonra bugün aralarında başkan yardımcılarının da bulunduğu sekiz kişi istifasını vermiş durumda. İnsanoğlu başarıları değil başarısızlıkları hatırlıyor işte hep. Ben 5 yıllık süreç sonunda başarılı olduğunu düşünenlerdenim ama şu ortamda kalması da takımı kaosa sürükler. Ya gidecek ya da gidecek. Katalunya'nın yeni cumhurbaşkanı ise oldukça kötü bir dönemde gelecek takımın başına; transferler yapılmış, teknik direktör seçilmiş, kredi kazandıracak büyük transfer işi zor. Başarı gelirse Laporta'nın ekmeğini yiyip yerini sağlamlaştıracak; ama işler olur da ters gider, bir sezon daha boşa geçerse aynı şeyleri o yaşayacak. Ben paramı ikinciye koyuyorum.

Sheva, Ballack... Mancini?


Mourinho'nun sisteminde kendi isteği dışında alınan veya adı kendinden büyük oyunculara yer yoktur pek. Beğendiği adama (bknz. Essien) danduni para saçıp diğerlerinin yüzüne bakmaz. Ballack bu konuda çok iyi bir örnek değil ; sakatlığından dolayı uzun süre oynayamamıştı şayet. Lampard'ı kesecek durumda değildi. Avram o yönden oldukça başarılıydı, Ballack-Lampard'ı beraber ve olumlu kullanmayı bildi. Bizim memleketteki yerli teknik direktör damgasını yemese daha da kalırdı. Ballack şanssız herif. Bundan önceki hocasının onun tipindeki oyunculara alerjisi vardı, yeni gelene de avrupa şampiyonasında faullü gol attı. Kanatta oynamayacağına göre yine kulübe gözüktü. Aragones gibi adam lazım şu Chelsea orta sahasına.

Hemen toparlayayım: Mancini'nin hikayesi de biraz buna benziyor. Inter'e geçeceği Mourinho öncesinden belliydi; onun transferi olmadığından acaba demeden edemiyor insan. Hadi Ballack'la Sheva sistemde yer bulamıyodu da Mancini çok uygun bir adam bana kalırsa takım için. Roma'da 16'lık 'new totti' Petrucci'den sonra ikinci büyük kayıp.

2008/07/10

Arshavin



devamı burada.

Wrong Time Wrong Place


Jerry Bruckheimer abuk subuk polisiye dizilerinin en güzel klişesidir; şimdi Sidwell'in transferini yazacakken aklıma geldi. Bentley gibi Arsenal futbol okulunundan çıkmış fakat kulüp büyük geldiğinden 11'de yer bulamamıştı ama dersini almamış olacak ki Reading'de geçen başarılı iki sezonun ardından yine Londra'nın yolunu tuttu. Londra'nın yolları taştan. O'Neill'in bu yazki ilk önemli transferi oldu, sağlık kontrolleri vs derken iki-üç günü bulacak imzayı atması. Liverpool'un Xabi'den gelen parayla alacağı Barry'nin yerine oynayacak. Barry devri kapanıyor Villa'da. Ama en azından Mellberg gibi bedavaya kaptırmayacaklar, 18 milyon sterlin gayet güzel bir para. Bu sene transferde dönen paraların ölçüsü yok; Deco 10 milyondan aşağı Chelsea'ye geliyor, Mourinho 35 milyona Quaresma'yı istiyor, Xabi ve Hleb aynı paraya gidiyor vs vs.

Yakın zamandaki diğer 'wrong time wrong place' olayı Darren Bent'e de değinmek lazım. Charlton'daki başarılı bir ilk sezon geçirmiş 10 küsür gol atmış, fakat talibi çıkmamıştı, küçük takımın büyük oyuncusu etiketi vardı o zamanlar. Hoş şu anda da bu etiketi pek atamadı. Sonra bir sezon daha oynayıp kanıtladı kendini ve teklifler gelmeye başladı ama paranın kokusu pek güzel gelmiş olsa gerek 15 milyon sterlin civarında bir paraya Tottenham'ı seçti. Onun Tottenham'ı seçmesi bir yana Tottenham onu niye seçti anlamak güç. Yıllar yılı forvetlerle iyi para yatırmış takım; Klinsmann'dır, Rebrov'dur, Iversen'dir çok adam geçti. Şu anda da hazır üç tane gayet güzel forvet varken bi dönem Eto'o pazarlıkları yapmışlardı. Bent bu sezon Berbatov-Keane'in arkasında bekledi; serbest kalana veya bir takım çıkıp da cömertçe para koyana kadar da öyle kalacak gibi gözüküyor.

Yazıyı İngiltere'den diğer transfer haberleriyle kapatayım. Robot adam Crouch'ı artık Portsmouth'ta izleyeceğiz. Graham Rix döneminden sonra ikinci ziyareti olacak. 1.70'lik Defoe ve 2.01'lik Crouch'la ligin en ilginç forvet ikilisine en büyük aday. Bir dönemin gol kralı Kevin Phillips Birmingham, Boateng de Hull yolunda. Boro'nun Schwarzer'dan sonra yolladığı bir diğer emektar oyuncusu. Evertonlı Andy Johnson Wigan'a çok yakın, İngiltere'nin en popüler hatunu Gemma Atkinson'ın herifi Marcus Bent'se Championship'de kalacak, Cardiff istiyor. Taksin amcanın da Ben Haim'e 5 milyonluk teklifi var; Sahar ve Avram amcasından sonra takımda kalan tek İsrailli kendisi.

Ve Elton Brand

2008/07/09

Hayvani Gol Serileri


Guardian kendine göre en iyi 10 gol serisini yazmış. Jardel'le Gerd Müller dışında göze batan isim yok; Japonya'dan, Meksika'dan ve taa 1899'tan oyuncular ahil. Cork City'nin forvetinin (aktif futbol oynuyor) sekizinci sıraya kapması da hani pek iyi olmadığının göstergesi. Yine de bir kenarda durmasında fayda var; şu kapıdan giriliyor.

The Most Prolific Scoring Streaks Ever.

Elton Brand Philly'de?


Philadelphia'nın doğuda yer alması da bu anlaşmada önemli bir etken. Batı'nın durumuna güvenememiş olsa gerek, bütün sene kasıp anca 8'den girebilmektense aynı para karşılığı daha rahat bir yerde oynamak istemesi oldukça doğal. Bu yıl play-off'larda Detroit'i ne kadar zorladığını gördük Sixers'ın, Brand'in gelişiyle pota altında da çok ciddi bir skor opsiyonu kazanıp çok can yakacaklar. Dalembert de öyle Kaman'dan çok çok farklı bir adam değil; belki daha sert ve oyun zekası olarak geride ama onun gibi hücum özürlü ve ribauntları kaptırmayan bir adam. Benzer tipte bir oyuncuyla oynayacağını söyleyebiliriz. Bardağın öbür tarafına geçersek 80 milyonluk kontrat verilmesi halinde cap'taki rahatlık hem kısa hem uzun vadede ortadan kalkacak hatta cap'in üstüne çıkma ihtimalleri doğacak. Sammy ve Brand halihazırda uzun soluklu kontratlara sahipler; Igoudala ve Miller da onlardan aşağı kalmaz ki bu durumda en azından 2-3 yıl cap'in hemen hemen 45 milyonluk bölümünü kaplayacak bu dörtlü. Carney-Booth-pick'i exception vs karşılığı Wolves'a gönderecekleri yazıyor hoopshype'ta. Yine de Miller-Green-Igoudala-Brand-Dalembert'li bir beş Doğu için yeterince korkutucu. Tabi yine de unutulmaması gereken nokta ne kadar kuvvetli de olsa bunun söylentiden ibaret olması, ortada bir imza yok.

Şu Iverson-Miller takasında ibre iyiden iyiye Philadelphia'ya döndü bu arada; Denver ne kısa vadede başarı aldı ne de uzun vadede alacak gibi görünüyor, fakat diğer tarafta cap boşaltma vs. derken gayet güzel bir rebuilding geçirildi. Miller'sa Denver'dakine benzer oyun stili içinde belki daha iyi kadro değil ama daha iyi takımla, bir de daha zayıf konferansta oynama şansına sahip oldu.