2009/12/19

Üç unsur


Aston Villa'nın oyunu değişiyor. Üç unsur var bunu sağlayan oyuncu bazında, ikisi kareye sağdan girmeyi başarmış. Diğeri Downing.

Emile Heskey bugünkü maçta sakatlanıp çıktı. Arsenal maçına iyileşmiş dönerse Aston Villa yenilse bile çok güzel oynamaya devam edecektir, Carew ne yazık ki onun yapabildiklerini yapamıyor.

Wigan necidir derken söylenen pek çok başka şey


Aslında dün değil de ondan önceki gece başlayacaktım bu yazıya. Sınavlar falan bitmiş, öyle bi yazma keyfim de gelmiş. Hep de bakıyorum sadece Aston Villa yazıyorum, ayıp olmasın başka bi şeyler yazmak gerek. Wigan yazmaya girişmiştim, baktım olmadı, bıraktım. Şimdi bi daha deniyorum, sanırım bu sefer olur. Bi de bi ara ciddi bi düşünce-deneme yazısı yazmak istiyorum ki bi köşede bulunsun, hem ayda yılda bi tıklayan varsa futbol dışı konulardaki düşüncelerimizi de öğrenmiş olsun. Dimi ya? İşte din-felsefe üzerine bir deneme planlıyorum. Ha öyle felsefeci adamları sıralayıp da artislik yapmayacağım, zira çok da çirkin bu. Felsefe sahi Politzer'in dediği gibi burjuvalara özel, ayrıcalık gösteren bir kimlik değildir, yalnız felsefeyi zevk haline getiren fizyolojik ihtiyaçlarını giderebilen insan topluluğudur, burası ayrıdır. Aç değilsin açıkta değilsin, beyin jimnastiği yapıyorsun, adı felsefe oluyor. Felsefe, hani şu bilim adı altında yaptığımız etkinliklerden farklıdır. Ek özel çalışma, alet, edevat gerektirmez. Herkes felsefe yapabilir, felsefe bilmek hiç de güzel bi şey değildir, eğlenceli olan felsefe yapmaktır. Ha felsefe bilmek neye yarar, işte felsefe yaparken size yön verir, nöronları harekete geçirir, kafada ampul çaktırır vs vs. Tabi kafada ampul çaktırması farklı farklı olabilir, böyle olması daha makbuldür. Mesela Hegel okuyorum ben, etkilenmekten öte söverim, niye söverim, şu Batı özentiliğimize, batı standartlarını bize uygulamaya çalışmamıza vesaireye kızarım, konudan çok alakasızdır belki de, ama okuduğum bir cümle yetebilir. Niye kızarım? Böyle ne güzel düşünmüş şeklinde düşündüğümüz adamların sokaktakinden pek de farklı olmadığından dem vururum, daha dini reddedemediğini, işin aslı dolayısıyla çocukluk şeylerini reddedemediğini, dolayısıyla aslında yeni bi şeyler ortaya koyamadığını görürüm, o açıdan söverim, biraz felsefe gelenekçilerine söverim. İlla ki bi kalıp aramaya, insanların kendini bi düşünceye, bi gruba ait hissetme amacına söverim, oluşan bu kültüre söverim. Olay budur. Wigan'ın bu konuyla alakası var mıdır? Yoktur. Aman boşverin.

Şimdi ben hatırlıyorum ki Noat Samisa üstat Wigan necidir, ne top oynar ben anlamıyorum yazmıştı. Doğruluğu vardır, keza ben severim bu takımı. Necidir, nereden gelir falan bi bilgim yok, gerçekten araştırmadım, fazla ilgi duymuyorum da. Ama arada şöyle justin.tv'den maçlara göz gezdirirken durup izlemek istediğim bir takım, o yüzden yazmak istiyorum. Takımda ilk dikkat çeken, siyahilerin yoğunluğu, bunu daha önce de dedim Jared Diamondlı iki alt yazıda. Bi de bu arada konudan alakasız, Jared Diamond'la Stephen Jay Gould okunması elzem adamlar, bunu da belirtmek isterim. Sonra dikkat çeken, Steve Bruce döneminden kalma Güney Amerikalılar ile Martinez sonrası gelen alt lig oyuncuları karışımı bir kadro. Bu takım transferde biraz daha farklı davranıyor diğer ada takımlarına göre. Nedeni başkan Whelan mıdır, yine kulüp hakkında fazla bilgim olmadığından atıp tutmak istemiyorum, çok çok ve çokça görüyoruz insanlar yarım saatlik araştırma yapıyor sonra da hakkaten olayların böyle geliştiğini biliyormuş gibi olayları anlatıyorlar. Mış, -muş eklerini eklemeye gerek duymadan yapıyorlar bunu. Misal Paul McGrath diye bir adam var, Aston Villa efsanesi, özelliği takım tarihinin en iyi defans oyuncusu olması, işte İrlandalı olmasına rağmen Afrika kökenleri var vs. Ama ben bu adamdan bahsederken, ne kadar ünlü olursa olsun, işte bizim McGrath falan diye bahsedemem, ne biliyorum ki adam hakkında? Wigan hakkında da aslında fazla bir şey bilmiyorum bu açıdan, ama bildiklerim üzerinden bir şeyler söyleyeyim.

Takımın bir sistemi olmadığı doğrudur, ama bu sistemden ne anlandığına göre değişir. Düşünceleri sözcüklerle imgeleştiririz neticede, kafadan çok farklı şeyler geçebilir, iki farklı kişi aynı sözcüğe yükleyebilir bir anlayışı. Benim kafamda mesela Beşiktaş'ın da bir sistemi yoktur, ama karakteri vardır, bir oyun yapısı. Bu karakteri puana dönüştürürken kimi oyuncuların ayağına bakar Beşiktaş, sistem içinde öne çıkan oyunculardan çok, işte bu sistemin defolarını kapatma açısından oyunculardan birtakım şeyler beklenir. Bunun gerekli olmadığı durumlar da olur, takım karakteri yeterli gelir, oyun son dakikalara sıkışır ve adı önemli değil, Ekrem olabilir bu, Ernst olabilir, bir gol atılır. Bu karakterin sağladığı bir goldür benim kafamda. Bir de bazen hiç bir şey üretilemez ve birtakım şablonların dışında, işte Yusuf'dan, bir başkasından bir şeyler beklenir. Net anlatamamış olmam olası ve Beşiktaş'ı çok iyi analiz edeceğime de güvenmiyorum, Beşiktaşlılara bi özür borcum olsun. Şimdi Wigan'a gelirsek, bu takımın bir sistemi yok diyebiliriz, oyuncuların özellikleri üzerinden bir oyun oynarlar, mesela Scharner'ı atın, sonra Rodallega'yı, ki Hugo takımın en önemli parçası, çok farklı bir şekle girebilir oyunları. Bunun yanında bir karakterden de bahsetmek çok doğru değil, illa bahsedilecekse de inanılmaz çabuk dağılan bir yapıları var, bu söylenebilir. Ve aynı zamanda geriye düştüklerinde skoru çevirmede çok zorlanacaklarını düşünüyorum ben, böyle bir durum gözlemledim takım adına, zihinsel değil, kadro-oyuncu kalitesi vs ile ilgili bir durum. Ve sonra çok önemli takımları yenebilirler, Chelsea'yi yenerek bunu gösterdiler de. Şu var. Aslında performansları hep aynı çizgide benim gördüğüm, ama işte yukarda bahsediklerimle ilintili, bu acayip skorların ortaya çıkmasında ufak ufak şeyler etkili. Geriye düştüğünde çevirebilecek gibi değil bu takım, zaten üstüne basarak söylüyorum, çok kaliteli bir takım olduğunu da iddaa etmiyorum, ama dengede giden bir oyunda, çoğu zaman istediklerini yapıyorlar, istediklerini yapma karşı tarafı bozma da olabilir, karşı tarafın oyununu kabul edip düşük skorlu bir galibiyete götürüş de olabilir. Tottenham maçı özel bi maç, 9-1lik sonuçta Tottenham'ın hayvanlığı Wiganın çabucak dağılıverin yapısından daha çok etkili. Ama mesela sezon başında Manchester United'a, sonra Portsmouth'a da fena yenildiler. Bunda teknik direktör Martinez'in gençliği; takımda böyle bi bayrak adam gibi birinin eksikliği, bunlar etkili olabilir. Zira Martinez fena hocaya benzemese de maç sonu açıklamalarında açık ara karizmasını en az beğendiğim hoca.

Takımda şöyle böyle bir sistemden bahsetmek madem doğru değil, o zaman Roberto hoca oyunculardan ne şekilde yararlanıyor, kimi nasıl kullanmaya çalışıyor, sezon başından beri nasıl değişimler oldu bunlardan bahsedeyim. Wigan daha sezonun ilk maçında ilgi çekti tabi, bizim tuttuğumuz takımı yendiler. Tek tek gidelim, Wigan bize göre o maçı neden kazandı, şunu neden kazanamadı. Aston Villa kaybetti, çok zor değil, daha önce 18238123103 kere bahsettim, takım kopuk oynuyor, forvet çok ilerde kalıyor, orta sahada oyun kuracak oyuncu eksikliği var, ve o maçta da genç adam Delph başlamıştı-sonra pek göremedi formayı. Wigan futbolun gereklerini yerine getirdi, zaten sezona Rodallega'yı en ileriye atarak başlamışlardı, Hugo tek forvet, 5 tane karışık orta saha vardı, oyunu kontrol etmek fazla zor olmadı. İkinci maçı bilmiyorum, ama başa baş giden bir ortanın altı sıra takımı maçında güçleri yetmemiş olsa gerek. Sonra işte 5-0lık Manchester hezimeti, ki bu maçı izledim. İyi oynuyorlardı ilk yarı. Ama şöyle. Wigan'ın saldırmasını beklememek lazım, kastım, ilk yarı oyunu iyi tutmuşlardı, fena da değillerdi. İkinci yarıda çok kısa sürede bitti maç, dağıldılar, dağılma problemini gözlemlediğim ilk maç buydu. Sonra da gidiyor işte, benzer şekilde, istikrarsız bir gidişat. Arada 3-1lik Chelsea galibiyeti ki, burada da işte tamamını izlediğim maçta Chelsea'ye orta sahada üstünlük kurarak, baya baya bi galibiyet aldılar, harika oynadılar.

Hoca farklı şeyler denedi, ama sene başından beri değişmeyen tek isim, gerek görev, gerek pozisyon aldığı alan bakımından Hendry Thomas. Bu arada Melchiot gibi, Figueora (o da sakattı bi süre) gibi adamları saymıyorum, bunları farklı yerlere atması zaten çok fantastik olurdu. Thomas çok mu iyi, değil, en azından Figueroa veya Hugo gibi 1-2 sene içinde takımdan ayrılacak tayfadan değil, fakat hocanın üzerine değişik bir görev yükleyeceği özelliği olmamasından sanırım böyle bir konumda. Çok iyi hatırlıyorum, Scharner'ın geçen seneden beri orta sahada oynamak istediğine dair açıklamaları var, çok çok doğru kullanımıyla, çok nitelikli bir parçaya dönüştü takımda. Somutlamak gerekirse, Fellaini'nin geçen sene Everton'da yarattığı etkinin benzerini başardığını söyleyebilirim, kullanılış açısından da Fellaini'ninkine benziyor. Sezona stoper olarak başlamış olsa gerek, çünkü Villa maçında Gomez'in ortada, Koumas-N'Zogbia'nın kanatlarda olduğunu biliyorum, Thomas-Diame de zaten banko seçimler. Boyce sakat mıydı, yoksa hocanın takdiri miydi, ne yazık ki bilgim yok. Bu 5li orta sahalı yapıda 4-2-3-1'e yakın bir dizilim vardı, Gomez biraz fazla önde kalıyordu, Koumas da oyun kurucu değil, kanatta görev alan ofansif görevli ve ofansif nitelikli oyuncu görevindeydi. Benim hatırladığım, bu takımın topu ileri geçirmekte zorlandığı, bunun da işte bu 4-2-3-1'e yakın dizilimden kaynaklandığı ama top geçtikten sonra ilerdeki dörtlünün baya güzel işler yaptığıydı. Böyle bi düşünce edindiğimi hatırlıyorum. Sonra Koumas ve Gomez düştü, bunda Koumas'ın beklenen etkide olmaması, Gomez'in de biraz narin kaldığı söylenebilir belki. İşte Scharner orta sahaya geçti, Martinez'in yine Gomezle beraber eski takımı Swansea'den getirdiği Scotland takıma girdi, Hugo solda görev almaya başladı. İlk dönemlerde daha çok yerden oynayan bir takımdan, hava toplarında daha baya iyi olan, daha çok bu yöne yüklenen bi takıma dönüştüler. Scharner, dedim ya, Fellaini gibi. Scotland'dan da önce ileri atılan toplarda birinci karşılayıcı gibi oldu, bununla beraber Scotland da hazırlayıcı şeklinde kullanılmaya başlandı. Böyle değişiklikler olmaya devam edecek, ufak ufak. Son maçlarda Gomez de yeniden ilk 11 başlıyor.

Çok nitelikli bir takım değiller ama yine de güzeller. Hugo Rodallega iyice Premier Lig oyuncusu oldu, geçen attığı muazzam golle manşetlik olan Figueroa'yla beraber bir süre sonra başka takıma geçebilirler. Figueroa'nın transferi o attığı golle alakalı değil, geçen seneden beri gösterdikleri var. Birminghamlı Chucho Benitez'i de çok beğeniyorum ayrıca. Fazla gol atmıyor henüz ama çok uzun zaman geçmeden o da iyi bi Premier Lig oyuncusuna dönüşecektir diye düşünüyorum.