2010/12/05

Arsenal'in daimi 'holding' problemi

Arsenal'e her transfer döneminde 'holding' orta saha, forvet ve savunma oyuncusu yazılır. Fakat Wenger'den bu yönde bir talep gelmediğinden benzer haberler, farklı oyuncularla tekrarlanır. Orta saha bazında Song'un geçen seneki çıkışı ve Chamakh'ın takıma katılışıyla bu sorunların sayısı bire inmiş gözüküyordu. Keza Chamakh, bedavaya gelişini de göz önüne alırsak, sezonun en iyi transferlerinden biri oldu ve Van Persie'nin yokluğunda Arsenal kriz yaşamaktan çıktı. Peki ya Song'a noldu? Alexander Song, geçtiğimiz sene mükemmel bir savunma önü oyuncusu olarak öne çıktı; basit oynayan, ama doğru oynayan, ve çok iyi bir top kazanıcı olarak. Sert oynamak başka bir şey, fakat topu söküp almak ayrı. Song, Lee Cattermole değildi, daha çok Stiliyan Petrov'du. Bununla beraber Busquets gibi basit oynuyordu. Zaman içinde daha önemli biri haline gelince, yeni sezonla beraber yeni bir görev verildi, ve Song bu görevden, savunma önü oyuncusundan, iki ceza sahası arası mekik dokuyan klasik İngiliz box-t0-box oyuncusuna döndü. Bu elbet hemen gollerine yansıdı, sezon toplamında beklentisi 1-2 golken şimdiden 3ü buldu. Yeni görevinden beklenen de buydu, yeni bir hücum elementi olarak eklenmesi, hücumlarda daha çok görev alması ve gol sayısını arttırması. Petrov'a benzetirken iyi tackle atmalarının yanında gol istatistiklerini de baz almıştım, bakarsanız Petrov daha fazla serbestlik tanınan ilk lig maçında, West Ham sezon açılışında gol atmıştı. Arsenal taraftar bloglarında bu görev değişiminin olumlu karşılandığını görüyorum, ama ben aynı fikirde değilim. Bu Arsenal'in kart cezalarına da yansımış durumda; tutucu orta saha olmadığı için daha çok açık veriyorlar ve daha çok kontra atağa yakalanıyorlar. Buna sallanan savunma da eklenince ortaya fazlaca komik gol çıkıyor.

Arsenal bir kez daha, kendi kendine 'holding' orta saha sorunu yaratmış durumda. Fakat benim daha çok takıldığım nokta, Song'un bu rolünün hücum işleyişine de yansıması. Oyun kurulurken ileri koşturduğundan, Arsenal bazı periyotlarda sağlıklı biçimde oyun kuramıyor ve hücumların daha akıcı, daha koheziv olmasını körüklüyor diye düşünüyorum. Orada bir fazla oyuncunun olmasının hiçbir anlamı yok. Song, daha çok hücuma katılarak, daha çok ceza sahasına geç koşular yaparak önemli bir element olabilir, fakat bunun tarzında değişikliğe ihtiyaç var. Wilshere daha teknik, fakat benzer tipte bir oyuncu. Arsenal'in 4-2-3-1le bağı henüz nispeten yeni, hatta van Persie'nin dönüşüyle -bizzat Wenger'in söylediği gibi- 4-4-2ye geçişler yapmaları da olası. Sorunlar doğal, önemli olan bunların farkında olmak. Wilshere de Song da bu sene çok güzel goller attılar. Wilshere, Chamakh'la sayısız verkaça girip goller atmaya, Song ceza sahasında yaptığı koşularla maç kazandırmaya devam edebilir. Fakat ilk etapta ileriye uçmalarının çok da anlamı yok. Hatta Nasri'nin ve Arshavin'in iç forvetten yaptığı savunma arkası koşular düşünülürse, derinden savunma arkasına atılacak direk toplar da çok önemli. Bolton maçındaki enfes gol örneğin, veya başkaları. Bu pasları atan genelde Fabregas oluyor, bu yönden, Wilshere'in gelişiminde bir sonraki aşama 4-2-3-1 oyuncusu olabilmeyi öğrenebilmek. Wilshere, Henderson gibi adamlar diğer İngilizlerden farklı oldukları için el üstünde tutuluyorlar, gerçekten farklı olabilmeleri en çok Capello için önemli. Wilshere, Bolton serüveni sonrası nispeten iyi tackle atan bir orta saha oyuncusuna dönüştü; eski pozisyonundan bildiklerini bir avantaj olarak kullanabilir, ama çok iyi olmak için yeni pozisyonun gereklerini vasattan daha iyi yerine getirmesi gerekiyor. Bu halde, Chamakh'la verkaça girerek attığı goller, Schweinsteiger'in Dünya Kupasında son çizgiye inip ceza sahasındaki arkadaşına asist yapması ölçüsünde daha etkileyici olacak.

Dünkü Fulham maçından...


Song nerede? (Devamında Wilshere topu kurtarıyor ve tehlikeli bir Arsenal hücumu oluyor Song'un da katılımıyla. Fakat bu geriden oyun kurma görevine katılması gerekmiyor muydu asıl?)


Maç içinde oyuncular alan değiştirir. Her birinin başlangıç pozisyonu vardır, asıl pozisyonu, fakat dans ederler adeta, birinin boşalttığı alana bir başkası girer, demarke vaziyette topla buluşur. Akışkanlık vardır, güzel futbol vardır. Sorun şu ki, Song bu karede, bu ahenk içinde o noktada yakalanmıyor.

Sonraki yazı: Marouane Chamakh

"He is a team player and makes players around him good and better.
He had a very good pre-season and can give us something which is very important in England - he is good in the air. He has everything you would want from a typical centre forward. That means people who play to fight up front and work very hard for the team. That is what I expect from him. That is why every team which has him in the side, every player loves him." Arsene Wenger, Marouane Chamakh hakkında


(O bir takım oyuncusu, ve etrafındaki oyuncuları daha iyi yapıyor. Çok iyi bir sezon öncesi hazırlık dönemi geçirdi ve bize İngiltere'de çok önemli olan bir şey sunabilir: Hava hakimiyeti çok iyi. Bir merkez forvetten beklediğiniz her şeye sahip. İleride savaşıyor ve takım adına çok çalışıyor. Benim ondan beklediğim bu. Bu yüzden takımda herkes onu seviyor.)

2010/12/01

Birmingham City 2-1 Aston Villa

Fazla zamanım yok, bu yazıyı çabuk yazmam gerekiyor. Maç esnasında notlar da aldım ve sanırım bu yüzden çok da zor olmayacak.

Öncelikle uzun bir süredir, ilk kez Birmingham City galibiyetiyle sonuçlanan bir The Second City Derby. Hatta uzun süredir ilk kez gol attılar, sanırım 3 maçtır atamıyorlardı. Ki bu da, iki takımın kısır taktiklerinin (kısır demekten öte tahmin edilebilir demek daha doğru) bir sonucuydu. Villa'da oyuncu tercihlerinden, yeni hocanın oyuna bakış açısından kaynaklanan bir değişim var. Bunun sonucu olarak gollerin geldiğini, veya galibiyetler alındığını söyleyemeyiz. İşin kötüsü, devam takdirinde Gianfranco Zola'nın West Ham macerasına benzeyecek. Böyle olmamasını ummakla beraber sanmıyorum da. Bu kadar kötü olmayacaktır, şu geçiş döneminde istenilen sonuçların alınamaması kabul edilebilir. Birmingham'sa benzer geçiş denemesini yaptı, fakat başarılı olamadı ve eski tip oyunu oynamaya devam ediyor. Bugünkü skoru belirleyen bunlardan çok maç içi faktörler oldu, Birmingham'ın iki golü de Villa'nın savunma hatalarından geldi.

Kötü savunma ve geç gelen goller. Aston Villa son zamanlarda sürekli bu ikisinden çekiyor, acil olarak çözüm bulunamazsa kazanamamanın yarattığı psikolojik çöküntü lig tablosundan öte oyuna da yansıyacaktır. Yine Zola-West Ham örneği verilebilir burada, ve güzel futbol karın doyurmuyora bağlanabilir.

45 dakikayı boşa geçiren Bannan

Yanlış bir tercih sonucu 45 dakikayı boşa geçirdi belki de Bannan, ve belki de bu 45 dakikada skor üretebilirdi Aston Villa. Sorun Bannan'ı sağ çizgiye hapsetmekti, bu kadar disiplinli olarak çizgide kalmasına bakılırsa bu bir teknik direktör tercihiydi. Zihnindekileri okumaya çalışırsak, takımın boyca daralmasının yarattığı sorunlardan onun da haberi var, ve böyle bir tercihte bulundu. Fakat bu hamlenin hiçbir yararı olmadı. Keza takım sürekli ama sürekli sol kanattan akın geliştirdi ve Bannan topu aldığında da karşısında hiçbir zaman bir Birminghamlı bulamadı, hep daha fazlaydılar. Bu şekilde Bannan'dan verim alamazsınız. Son haftalardaki 4-2-3-1 dizilişinin aksine 4-4-1-1 şeklinde bir dizilim vardı ve bunu orta saha tercihlerine bağlamak mümkün. Buradan da, yine önceki yazılarda geçen Premier Ligin box-to-box ortasahaları sorunu ve bununla beraber İngiliz 4-2-3-1i 4-4-1-1e ulaşılabilir. Orta ikili Hogg-Clark'ken bunların top dağıtmasını beklemek, oyunun merkezden kurulması mümkün değildi ve Downing sıklıkla sol bek pozisyona gelip orta bölgeden çapraz paslaşmalarla topu sol koridorun ilerisine taşıdı. Fakat Downing berbat bir maç çıkardı. Villa bu koridora Agbonlahor'u, Young'ı ve Downing'i soktu, maçın başında sıklıkla karavana toplar gönderdi. Birmingham 4-4-2 kullanıyordu, Jerome daha mobil bir rolde, iki forvetine uzun toplar gönderip atakları bu şekilde olgunlaştırıyordu. Jerome dediğim gibi daha dinamik bir rol oynuyor, bazen kanatlara kaçıyor, bazen Zigic'in indirdikleriyle ortadan geliyor, ve bununla beraber Fahey daha çok iç gibi, Larsson daha çok çizgide, ve iki ceza sahası arası gidip gelen orta sahalar. Klasik Birmingham. Bowyer ceza sahasında topu aldığında Dunne gereksiz bir hamle yaptı ve penaltı oldu. Birmingham'ın golü böyle geldi. Sonrası genel olarak Aston Villa'nın dominasyonuyla geçti. Buna dominasyon demek aslında oyun tercihiyle açıklanır. Keza Villa O'Neill dönemi taktikleriyle oynasa bu kadar topa sahip olamayacaktı, belki daha fazla pozisyon üretecekti, bunu bilemeyiz. Fakat bu dominasyonun rakibe hükmetmekten öte bir tercih olduğunu belirtmekte yarar var. Bu tercihten elbette ki rahatsız değilim. Keza Villa'nın golü Hogg'un araya attığı topla Agbonlahor'dan geldi. Hogg-Young ve Agbonlahor maçın Villa adına iyi olanlarıydı, özellikle Gabby'nin geri dönüşü ona ne kadar ihtiyaç duyulduğunu bir kez daha gösteriyor. Benim Gabby'nin gelişiminde en önem verdiğim şey tekniği, bunu hep söylüyorum ve bu maçta her zamanki yararlarının yanında bu yönde de çok daha iyiydi. Öte yandan Hogg sert bir oyuncu, iyi bir ball-winner, ve silik bir görüntü vermekten uzak. Young'sa neden ortada, neden forvet arkası oynaması gerektiğini gösterdi bir kez daha. Yine kanatları kullanıyor, ve kanatlara geliyor fakat bu kez takım arkadaşının boşalttığı alana geldiğinden kanatta verimli olabiliyor ve ortada onun kadar direk oynayabilen, onun kadar koşan ve iyi, doğru yerlere pas dağıtımı yapabilen biri yok.

Oyundan çıkana kadar Bannan, ve kesin Aston Villa dominasyonu

Takım ikinci yarılara farklı giriyor, bu kesin. Sayısız örnek verebilirim, Clark'ın ilk kez orta sahada oynadığı maçta ikinci yarıdaki rol değişimi ilk aklıma gelen mesela. Motive girmesinden bahsetmiyorum, hoca doğru bir şeyler söylüyor ve bu yönde değişimler oluyor rollerde. Burada illa ki devre arası mı beklenmeli değiştirmek için diye sorulabilir, fakat geç de olsa değişiyor. İkinci yarıyla beraber Bannan içe kaçmaya; geride oyun kurarken de hücumda da içeride oynamaya başladı ve hemen sonuç verdi bu. Vizyonunu ve iki kanadı da kullanmak için bu gerekliydi. Bannan'ın boşalttığı alana sıkça Young girdi, Villa topa sahip olup iyi ataklar yaparak maça ağırlığını koydu. Yine de çok uzun sürmedi bu ve orta sahada açıklar verilmeye başlandı. Ridgewell'in soldan içeriye penetre ettiği bir pozisyon hatırlıyorum. Bununla beraber ikinci yarıda Birmingham da sol kanadı daha verimli kullanıyordu. Oyuncu değişikliği düşünülebilir ama çıkan oyuncu şaşırtıcıydı: Bannan. Muhtemelen sakatlığı var, bunun dışında mantıklı bir açıklama bulmakta zorlanıyorum. Ve Ireland girdi oyuna. Sonraki dakikalarda, Ireland Arsenal maçının son bölümündeki gibi sağda görev alıyor ve yine böyle gelişen bir atakta Villa çok önemli bir golü kaçırıyordu. Ireland'ın direkt, nispeten savruk oyunu nedeniyle ortada oynamasındansa bu şekilde sağ koridordaki oyunu daha iyi sonuç veriyor gibi. Bu şekil bir oyun önüne top atmayı istiyor, fakat Ireland'ın oynadığı diğer iki pozisyon forvet arkası ve orta sahada çok daha hareketli olması, çokça iletişime girmesi gerekiyor. Uzun süre sahada kaldığı ve Pires'le değiştiği maçta, Pires'in 20 dakikada yaptığı pas sayısıyla onun 70 dakikada yaptığı 20 pas birbirine denkti. Böyle bir direkt oyun takımın koşulları içinde doğru olabilir fakat Aston Villa'nın gereklerini karşılamıyor. Houllier'nin Ireland'ı az çalışmakla suçlamıştı hatırlarsanız.

Sevilmeyen deneme: Sağ kanat oyuncusu Downing

Downing bu sene ciddi anlamda yükselen, hatta takımın en iyisi bile denilebilecek performansına rağmen çok da tutulmaz. Ama sağ kanatta oynadığı zamanlar eleştirilir daha çok. Ben bunun açıklamasını henüz bir altta yaptığım için tekrarlamıyorum. Değişiklikten bir süre sonra Downing yine sağ kanada geçti ve Ireland'ın yerini aldı. Zaten o dakikadan sonra Ireland hayalet gibiydi, yine hiçbir şey veremeden maçı kapattı. Downing'in ne kadar verimli olduğu da tartışılır. Fakat hepsinden önemlisi bir gole mal oldu bu. Daha önceki bir pozisyonda da diğer kanada geldiği zaman Villa'nın solunda çok büyük boşluk olmuştu fakat bunu kullanmamıştı Birmingham. Bu kez yine o alan boştu ve oraya koşu yapan Larsson'un pasında Jerome oldu ve içeriye çıkarttığı topta Zigic golü yaptı. 3 tane defans oyuncusu orada vurdurmamalıydı. Rıza hocanın basit golleri gibi oluyor ama ben bunu kabüllenemiyorum. Son zamanlarda o kadar çok savunma hatasından gol yeniyor ki... Bu gol maçın sonucunu belirledi ve golden sonra olanların çok da fazla önemi yok.

Sonuç:6-0 çok uzak!

İngiltere başbakanı David Cameron'a soruyor bu hafta BBC: "Liverpool-Villa maçı kaç kaç biter?" "6-0 Villa yener!". O kadar da kolay görünmüyor. Liverpool favori çıktığı maçlarda silik, onun dışında da olumlu bir veri yok. Young ikinci yarıda aldığı sarı kartla cezalı duruma düştü, oynayamayacak. Sallanan defans Liverpool bir şey üretemese bile Torres'e elbet bir hediye sunacaktır. Young'ın yerine Delfouneso'nun oynamasını, onun haricinde kadronun aynı kalmasını bekliyorum/doğru buluyorum. Birmingham Hleb'li yeni düzeni ne ona yönelik orta sahası ne de kanat oyuncuları olduğundan oturtabildi, Jerome'u çokça ön plana çıkaran direkt hücum oyunu oynuyorlar. Şu aşamada bu oyun tarzı etkileyici bir sol bölge oyuncusuyla daha iyiye gidebilir, muhtemelen forvet özellikli biri. Adamım Fahey bu maçta bana umut vermedi. Lig Kupasında sürpriz bir şampiyon çıkabilir, hatta Arsenal'i de bunlar arasında kabul edersek, kesin olarak bir sürpriz gerçekleşecek.