Hayatım Futbol 82. sayıda...
“İskoçya’nun en değerli ihracatı Sir Alex Ferguson
–viskiyi saymazsak.”
David Moyes, 2009'da verdiği bir
röportajdan.
Ferguson'ın
vedası
Sir Alex
Ferguson’ın bir gün emekli olacağı düşüncesi her ne kadar
gerçek üstü görünüyorsa da, böyle bir günün geleceği
herkesin malumuydu. Bundan önce böyle olmuştu ve sonra da böyle
olacaktı. İşin gerçekten ilginçliği, açıklamanın aniliği ve
yeni hocanın çok geçmeden resmiyet kazanışında idi.
Moyes'un
tek tercih olarak düşünülmesi, daha şaşaalı bir süreç ve
isim bekleyen pek çokları için şaşırtıcı geliyor. Peki ya
Ferguson'a ne demeli? Bu yıl bırakacağına dair en ufak ipucu
vermemesi bir yana, emekliliği en büyük kötülük olarak gören
bir Glasgow insanı için hiç de kolay bir karar değildi. Alex
Ferguson, iki yıl evvel Mourinho'nun biraz daha beklemesi
gerektiğini söylüyor ve emekliliği nasıl gördüğünü de
anlatıyordu.
“Babam
65. doğum gününde emekli oldu ve bundan bir yol sonra öldü.
Yapabileceğiniz en kötü şey terliklerinizi ayağınıza geçirmek.
'45 yıl boyunca çalıştım, artık dinlenme vaktim geldi' gibi
şeyler söylüyorlar. Bu doğru değil; kendinizi aktif ve iyi
durumda tutmalısınız.”
Ferguson
geçtiğimiz haftasonu Old Trafford'da yaptığı veda konuşmasında,
emeklilik kararını geçen kış aldığını fakat ailesine dahi
mart ayında açıldığını söylüyor. Şüphesiz daha uzun süre
de devam edebilecekti. Fakat artık ailesiyle daha fazla vakit
geçirmek ve futbola daha az vakit ayırmak istiyordu. Eşi Cathy,
geçen Christmas'ta vedat eden kız kardeşinin ardından iyiden
iyiye içine kapanmıştı.
Esasında Sir'ün uğurlanışı fazla dramatik geçmedi. Kendisini alkışlayan iki düzine futbolcunun ve 75 bin taraftarın önünde elleri ceplerinde yürürken, bir işi layıkıyla teslim etmiş olmanın basit rahatlığı ve huzurunu taşıyordu.
Esasında Sir'ün uğurlanışı fazla dramatik geçmedi. Kendisini alkışlayan iki düzine futbolcunun ve 75 bin taraftarın önünde elleri ceplerinde yürürken, bir işi layıkıyla teslim etmiş olmanın basit rahatlığı ve huzurunu taşıyordu.
'Guard of honour' |
Bir
organizasyonu sağ salim ve en güçlü haliyle teslim etmek,
Ferguson'ın iş anlayışında en temel fikri oluşturuyor. İlla
emekli olmak gerekliyse bunun için doğru bir zaman gerekiyordu ve
Ferguson'ın huzuru, bu zamanın içinde bulunmasından öte geliyor.
Scholes'un söylediği gibi. “Sir Alex'in bırakması o kadar da
zor olmadı, çünkü şu an doğru zaman ve bugün harika bir
gün.”Alex Ferguson'ın mirasından bahsederken üzerinde durulması
gereken en önemli nokta bu.
“Bir
organizasyondan ayrılırken onu mümkün olan en güçlü şekliyle
bırakmak benim için çok önemli; ve Manchester United’da bunu
başardığıma inanıyorum. Lig şampiyonu kadronun kalitesi ve bu
kadrodaki oyuncuların yaş dengesi, en yüksek seviyede devamlı
başarı elde edebilmek için sağlam bir temel oluşturuyor.
Altyapımız da kulübün uzun vadeli planlarının ve parlak bir
geleceğin en önemli garantörü.” - Manchester United resmi
sitesinde, Ferguson'ın resmi emeklilik açıklamasından
Miras... |
Son 68
yılın 56'sında Glasgowlu hocalarla çalışan Manchester United,
27 yılın ardından rotasından şaşmadı. Alex Ferguson, Bill
Shankly, Matt Busby, Jock Stein gibi dünya futboluna damgasını
vuran isimlerin çıktığı bu bölgenin sırrı nedir? 'Glasgow
okulu'nun literatüre girme vakti gelmedi mi?
Drumchapel
Amateurs
Açıkça
söylemek gerekirse, bir sonraki Manchester United menaceri olmak
için her zaman en gerçekçi aday David Moyes idi. Şayet Alex
Ferguson'ın mirası ona en çok benzeyen kişiye bırakılacaksa,
David Moyes'tan daha kuvvetli bir aday yoktu.
Preston
North End'de 5 sene futbol oynadıktan sonra kenar adamlık
kariyerine de bu kulüpte başlayan Moyes, Manchester United'dan ilk
teklifi henüz 36 yaşındayken alacaktı. Bundan 14 sene evvel
kendisine bir yardımcı arayan Alex Ferguson, listeyi iki kişiye
kadar indirmişti ve bu isimlerden biri, kariyerinin ikinci yılındaki
Moyes'tu. Yardımcılık işini geleceğin İngiltere milli takımı
hocası Steve McClaren kaparken, Moyes Preston North End'de
başardıklarıyla 3 sene sonra Everton'ın başına geçiyordu.
Fakat iki İskoç'un tanışıklığı burada başlamıyor.
'Ahcumfigovin': Govan'dan geliyorum. Govan, Ferguson'ın doğduğu yer. Fotoğraf 1995 yılına ait. |
Drumchapel
Amateurs, İskoçya'nın en meşhur amatör futbol takımlarından.
Andy Gray, Archie Gemmill gibi çok önemli milli takım
oyuncularının yetiştiği bu kulübün diğer iki ünlü üyesi de
Alex Ferguson ve David Moyes. Ferguson bir forvet oyuncusu olarak
sivrilirken, bir stoper olan Moyes, buradan Celtic'e transfer oluyor.
Baba Moyes da Drumchapel'de aktif olarak görev alır, hatta bu
kulüpte başkanlığa kadar yükselirken; oğul Moyes, Celtic'den
arta kalan zamanlarında buraya dönüp genç takımlara koçluk
ediyor.
Değerlerini
ilk planda bu ortam içinde kazanan, işçi sınıfı ahlakı içinde
yoğrulmuş Ferguson ve Moyes'un methodik yaklaşımları henüz
futbolculuk yıllarında beliriyor. Moyes 22 yaşında koçluk
belgelerini alırken, aynı yaşlardaki Ferguson, nasıl bir diyet
yapılması gerektiğine kafa yoracak kadar oyunu geniş gören bir
futbolcuydu. İkisi de futbolculuk kariyerlerinin en başında bir
koç gibi düşünüyordu ve içinde yetiştikleri ortamın büyük
etkisiyle, saha dışı organizasyonlara da ciddi olarak kafa
yoruyorlardı.
Genç David Moyes, Celtic formasıyla. |
“Profesyonel
futbolculuğa adım attığım dakikada, bir menacer olacağımı
biliyordum. Çıraklığımı 21 yaşında, bir daktilo fabrikasında
tamamladım; bir yıl dükkan işlettim ve 22 yaşında profesyonel
futbolculuğa geçiş yaptım. 22 yaşında, artık kendimi tamanen
bu işe adamaya karar vermiştim. Futbolculuk kariyerime başladıktan
bir yıl sonra B lisans belgemi aldım; ve 24 yaşında belgelerimi
tamamladım. Ve bundan sonra her yıl, ta ki bir menacer olana kadar,
her yaz koçluk seminerlerine katıldım.”
Sir Alex Ferguson, The
Blizzard dergisindeki röportajından
Glasgow sokakları, 1964 yılı. |
Gelişmek
ve değişmekten hiçbir zaman geri kalmayan, kararlılıkla adım
adım daha iyisini başaran bu iki hoca için bir önemli farksa,
başlangıç şekilleri. Futbolculuk kariyerlerine paralel olarak,
Moyes ilk planda çok sağlam bir defansif omurga oluşturur ve ligin
en iyi duran top takımını yaratır iken Alex Ferguson her zaman
daha agresif bir hoca idi. Geçtiğimiz günlerde hayatında hiçbir
zaman beraberliğe oynamadığını söylüyordu. Yine de bir kez
daha vurgulamak gerekir ki, ikisi de sürekli daha üstü hedefleyen
ve kendilerini yenileyen isimler olduklarından; nihayetinde ortak
bir paydada buluşuyorlar. Moyes, bu yıl oynadıkları göz alıcı
futbola vurgu yaparken haksız değildi; Everton zaman zaman fazla
fiziksel oynamakla suçlansa da bu senenin en tempolu ve göze hoş
gelen futbolunu oynayan takımlardan biriydi.
“İyi
menacerlerin yaptığı sıkı çalışmak, hazırlanmak ve böylece
bir kazanma yolunu bulmaktır. Oyun stili önemlidir. İyi bir
stiliniz olabilir ama kazanamıyorsanız muhtemelen işinizden
olursunuz. Bu yüzden önce kazanmanız gerekir. Buradan sonra
gelişmek, güven aşılamak ve daha iyi oyuncuları getirebilmek
durumundasınız. Everton'ın ilk yıllarda oynadığı futbolla şu
anki birbirine hiç benzemiyor. Umuyorum stilimiz evrilmiştir ve pek
çok insanın izlemekten memnun kaldığı bir oyun oynuyoruzdur.”
David Moyes, United menaceri olacağı resmileştikten sonraki ilk basın toplantısından
Everton'ı
ipten alan adam
Herhangi
bir kupa kazanamamış da olsa, David Moyes'ın 10 yıllık çalışması
Everton'ı ezeli rakipleri Liverpool'ın üstüne taşımayı
başardı. Moyes'dan evvel İngiltere'nin en eski ve köklü
kulüplerinden, 9 kez lig şampiyonu Everton, önceki 5 sezonunda en
iyi olarak 13. sırada bitirmişti. Moyes ilk sezonunda takımı 7.
yaptı ve ertesi seneki ani düşüşü saymazsak, bir kere 11.lik
haricinde takım en kötü 8. sırayı gördü. 10 senelik bir
dilimden bahsettiğimizi unutmayın.
Moyes'un
gelişiyle kulübün kaçınılmaz görünen düşüşü sonlanmakla
kalmadı; bugünkü haliyle, uzun yıllar tablonun üst kısmında
yer alması kesin gözüken bir organizasyonun temelleri de atıldı.
2002'de Everton'da göreve başlamak için ancak Moyes gibi
tecrübesiz ve alt ligde başarılı bir hoca ikna edilebiliyordu;
bugün Barcelona'yı mağlup eden Neil Lennon ve Villas-Boas sonrası
Porto'nun halihazırdaki hocası Vitor Pereira'nın adı geçiyor.
Everton'ın
ekonomik durağanlığında herhangi bir değişme olmadı. Verilen
maaşların sezon sonu lig sıralamasıyla çarpıcı olarak birebir
gittiği Premier Lig'de, Everton ancak 10. sırayı alabiliyor.
Değişen yalnız organizasyondu. Simon Kuper'in deyişiyle, Everton
eğer zengin olsaydı, bunun yarısı kadar akıllı olamayabilirdi.
David
Moyes bu takdire şayan başarıyı modern metotlarına borçlu. Ne
şekilde yapması gerektiğini 20li yaşlardan itibaren düşünen
biri olarak, sürekli gelişiyor ve pratikte uyguluyor. Bir yandan
pragmatizmi elden bırakmayıp kazanan desenleri yaratırken, öte
yandan oyuncu alışverişlerinden elde ettiği kârlarla takımın
stilini adım adım yukarıya taşıma amacı güdüyor. Everton daha
fazla satın almak için öncelikle satmak zorunda olan bir kulüp
olduğundan, takımdaki kalitenin artması ancak ucuza alıp pahalıya
sattığınız oyuncularla veya altyapıya önem vermekle
sağlanabilir. Moyes'un en pahalı transferi olarak 15 milyon pound'a
gelen Fellaini'den dahi kâr edeceklerini düşünürsek, bunu
başarıyla uyguluyorlar.
Geçtiğimiz
aylarda verdiği röportajda Alman ligine hayranlığını dile
getiren ve Güney Amerika'ya yerleşip oyuncuların nasıl
yetiştirildiğini gözlemlemekten memnuniyet duyacağını ima eden
Moyes; oyuncu izlemenin kendisi için bir hobi olduğunu söylüyor.
Milwall'dan gelip ilk sezonunda 15 gol atan orta saha oyuncusu Tim
Cahill veya İrlanda liginden alınan, ilk 11'in sağ beki Seamus
Coleman hayranlık uyandıran transferlerinden yalnızca ikisi.
Transferlerin
bu denli başarılı olması, iyi bir izleme komitesi kadar
oyuncuların en iyi yaptıkları işlerde kullanılmasında bitiyor.
Doğru zamanda doğru yere koşu yapma ve zıplama konularında diğer
insanlardan ciddi derecede ayrılan Tim Cahill, gollerinin büyük
kısmını bu şekilde, kafayla atıyordu. Fakat başka bir desen
içinde bu kadar değerli bir oyuncu haline gelmesi söz konusu
olamazdı. Bu, Moyes'un saf pragmatist yönüne dair önemli bir
örnek. Fellaini takımı çok başka bir boyuta taşıyabilir, lakin
1.5 milyon pound'a alınan ve 8 sene boyunca 50'nin üzerinde gol
atan Tim Cahill, başarının sürekliliği açısından çok daha
değerli bir iş olmuştu. Everton'ı seneler boyu tablonun üst
kısmında tutan bu tip pratik çözümler idi.
Everton'ı taktiksel açıdan daha fazla merak ediyorsanız, The Executioner's Bong'dan daha iyi bir yer bulma imkanınız yok. Ben de zaman zaman okuyorum, titizlikle yazılıyor ve gerçekten her şey var. Her şey. |
Yine de,
Moyes'un başarısını oyuncu alım satımı ve pragmatik çözümler
üzerinde toplamak fazlasıyla yanlış olacak. Everton aynı anda
yapılanmak ve başarılı olmak zorunda olan bir kulüp olduğundan
öncelikle bu özellikleri öne çıkıyordu. Bununla beraber;
Leighton Baines, Leon Osman, Steven Pienaar ve Phil Jagielka gibi
oyuncular üzerindeki şekillendiriciliği ve günlük kaygılardan
uzak olarak taktiksel yetkinliğini atlamamak gerekiyor. David Moyes,
bugün pek çok menacerin kullandığı, bir futbol istatistiği
uygulaması olan Prozone'u uzun zamandır kullanıyor; verilere
fazlasıyla değer veriyor ve takımın uzun vadedeki oyun stilinin
gelişimiyle yakından ilgileniyor. Düzeni oturtma çabasıyla geçen
yıllardan sonra özellikle bu yıl keskin bir çıkış gösteren
Everton'ın Leroy Fer'i transfer etme isteği, stile yönelik artan
kaygıların bir yansımasıydı.
Mükemmel
bir organizasyona sahip Manchester United'da, şüphesiz Moyes'un en
çok zihnini meşgul edecek olan daha da artacak bu kaygılara
cevaplar aramak olacak. İşi hiç kolay değil; lakin Moyes,
Manchester United için en doğru seçim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder