Hayatım Futbol 119. sayıda.
"Mesut
Özil'in balayı bitti. Bir süredir ne kadar özel bir oyuncu
olduğu değil, niçin formunun bu kadar düştüğü tartışılıyor.
Neden böyle oldu acaba?"
Mesut Özil'in Premier Lig'e ayak
basışı gerçek bir sükseye neden olmuştu. Arsenal, senelerdir
askıya aldığı yüksek bonservisli yıldız transferini,
fazlasıyla ikna edici biri isimle gerçekleştiriyordu. En üst
klasmandaki oyuncular arasında, 'Arsenal genleri'ne bu kadar oturan
bir başkasından söz edebilmek mümkün değildi. Mesut'un gelişi,
Wenger'in 'ilk yıldız transferim, kulübün kaderini değiştiren
adam' dediği Dennis Bergkamp'la karşılaştırılıyordu. Sadece
saha içindeki benzerliği nedeniyle değil, ama tüm kulübün
'hava'sını birkaç kat yükselttiği için böyleydi. 'Ö
fenomeni', haftalar geçtikçe daha da büyüdü. Mesut Özil'in
büyüleyici asistleri artık basit birer pas olmaktan çıkmış,
Arsenal'in momentumunu her seferinde bir kat daha yukarıya çıkaran
unutulmaz anlara yükselmişti. Ama sonra bir şey oldu. Ve aynı
Mesut'un yükselişi gibi, Mesut'un düşüşü de bir mite dönüştü.
En son Bayern karşısında bir penaltı kaçıran Mesut Özil, 13
maçtır gol atamıyor ve yalnızca 2 asist yapabilmiş durumda. Pek
çok fikir ortaya atılıyor; sahiden, Mesut'a ne olmuş olabilir?
1 – Walcott & Ramsey
Düşüncemiz o
ki, Mesut Özil'in sahadaki etkisinin 'hissedilemeyecek' düzeye
gelmesinde en önemli etken bu iki oyuncunun sakatlığı oldu.
Arsenal, çok yoğun bir maç programına girdiği aralık ayından
beri Walcott ve Ramsey'den yararlanamıyor. Arsenal'in oyunu, bu
ikilinin varlığında çok başka bir forma bürünebiliyor ve
Mesut'un etkisini daha fazla 'hissedebilmemiz' için bu 'form'a,
onlara ihtiyacımız var.
"Wilshere'in Arsenal'ı" |
"Ramsey'nin Arsenal'ı" |
Karşımızda iki
farklı Arsenal var. Birinde dümene Jack Wilshere geçiyor,
diğerindeyse Aaron Ramsey. Bu iki oyuncunun farklı oyun stilleri,
Arsenal'in hücum setlerine doğrudan etki ediyor. Jack Wilshere'in
Arsenal'i, topu çok daha fazla ayağında tutuyor. Dar alana
sıkıştırıyorlar ve buralarda yaptıkları muhteşem işlerle
gole gidiyorlar. Ramsey'nin Arsenal'i ise daha direkt. Geniş alanda
oynuyor ve bir anda hızlanıp kusursuz şekilde bitirebiliyorlar.
Arsenal'in bu sezon attığı gollerin bir kısmı, bu açıdan
şaşırtıcı derecede karakteristik özellikler gösteriyor.
Rosicky'nin bu hafta sonu Sunderland'e attığı bilardo golünü
hatırlayın. Giroud'nun tek dokunuşla son pası verişine kadar,
Wilshere'in Norwich'e attığının karbon kopyasıydı. Mesut
Özil'in de biri kafayla olmak üzere iki gol attığı bu maç,
Ramsey ve Wilshere'in aynı anda sahada olması durumunda Arsenal'in
elindeki çok farklı opsiyonların ciddi bir göstergesi olmuştu.
Ve yalnız Norwich'e karşı değil, bundan 10 gün önce Napoli'ye
karşı da benzer bir performansı göstermişti Arsenal. Ramsey'nin
sağ kenardan hızlandığı pozisyonda, Mesut harika bir bitirişle
golü atıyor; maç hızını kesmeden bir gol de Giroud'ya
attırıyordu. Oyunun hızlandığı her an; hayal edilebilecek en
doğru pası atan, o durumdaki atağı en iyi şekilde yönlendiren
Mesut Özil, sahadaki diğer oyunculardan birkaç kat yukarıya
çıkıyor. Oyunun biraz daha kısa paslarla ince ince işlenmeye
yoğunlaştığı, 'tiki-taka'ya döndüğü durumdaysa, Mesut'un
etkisini aynı ölçüde 'hissetmek' mümkün olmuyor.
“Oyunun
hızlandığı her an, hayal edilebilecek en doğru pası atan, o
durumdaki atağı en iyi şekilde yönlendiren Mesut Özil.”
|
2 – Bergkamp örneği
Takıma geliş
hikayelerinden oyun stillerine, Dennis Bergkamp ile Mesut Özil
arasında sayısız benzerlik kurulabilir. Bergkamp'ın ne denli kült
bir figür olduğu, bu hafta sonu Emirates Stadı önüne dikilen
heykeli ve ondan birkaç ay önce piyasaya sürdüğü harika
biyografisi sırasında duyduğumuz hikayelerle şu günlerde bir
daha pekişiyor. Lakin Bergkamp'a dair algımızda hâlâ belli
çarpıklıklar olabilir. Dennis Bergkamp, kariyerinin hiçbir
döneminde 90 dakikanın tamamında ağırlığını hissettiren bir
oyuncu olmamıştı. Tersine, maçın büyük periyotlarında
oyundaki varlığı dahi unutuluyor gibiydi. Bergkamp'ın kariyeri,
daha ziyade Newcastle'a attığı akıl almaz gol veya Ayala'yı
şaşkına çevirdiği top kontrolü gibi 'an'larla dolu. Bergkamp
demek, 'büyüleyici an'lar demekti.
Dennis
Bergkamp'ın ilk dönemleri de
oldukça zor geçmişti!
"Bergy: boşa harcanmış para"
|
Mesut Özil'in
kalitesi, 5 büyük lig içinde en çok asist yapan oyuncu gibi
sayısal verilerle desteklenmeye çalışılsa da, aslında bu
yeterli değil. Gerçek şu ki, Mesut'un 'hiçbir şey yapmadığını'
düşündüğümüz, bir önceki bölümdeki ifadeyi tekrarlayacak
olursak, oyundaki varlığını 'hissedemediğimiz' maçlarda dahi,
Mesut Özil çok önemli bir figür olarak varlığını sürdürüyor.
Mesut'un varlığı, sahadaki her hareketin daha kusursuz
yapılacağının en büyük garantörü. Oyunun biraz hızlandığı
durumlarda, bu mükemellik rakip arkadaşına atacağı bir ara pas
şeklinde belirebilir. Ama böyle olmak zorunda değil. Oyun daha
yavaş aktığında da, basit top kontrolleri ve koşularla oyunun
gidişatına 'fark ettirmeden' etki edebiliyor Mesut Özil.
Wenger, onu oyunun 'hizmetkar'ı olarak tanımlıyordu. “Mesut, takıma yepyeni bir teknik kalite, vizyon ve çok güçlü bir şekilde kollektif oynama arzusu getirdi. Onun tek bir efendisi var ve o da futbol. Oyun ondan ne talep ediyorsa onu yapıyor; egosu hiçbir zaman oyunun önüne geçmiyor. Aynı bütün büyük oyuncularda olduğu gibi...”
Wenger, onu oyunun 'hizmetkar'ı olarak tanımlıyordu. “Mesut, takıma yepyeni bir teknik kalite, vizyon ve çok güçlü bir şekilde kollektif oynama arzusu getirdi. Onun tek bir efendisi var ve o da futbol. Oyun ondan ne talep ediyorsa onu yapıyor; egosu hiçbir zaman oyunun önüne geçmiyor. Aynı bütün büyük oyuncularda olduğu gibi...”
Mesut Özil'in
daha az etkili olduğu dönemler elbette olacak. Fakat ona
yönelttiğimiz eleştiriler, salt oyundaki devamlılığı veya
sayılar üzerinden gelişiyorsa, bir kez daha düşünmemiz
gerekebilir.
3 – Vur Giroud'ya!
Şu sıralar saha
dışında yaşadıklarıyla gündeme gelen Olivier Giroud, Arsenal'e
dair olumsuz bir yorum yapılacağı vakit her nedense hep ilk akla
gelen isim oluyor. Bir şeyler ters gitmeye başladığında, sorunu
Giroud'da aramak yerine başka yerlere bakmalıyız.
Oliver Giroud,
hâlihazırda en üst klasmandaki forvetler arasında değil; belki
hiçbir zaman olamayacak da. Ama onun çok önemli bir görevi var:
takımın geri kalanını 'oynatıyor'. 'En' ayarını yapan kanat
oyuncuları gibi, Arsenal'in 'boy'unu ayarlayan bir oyuncu Giroud.
Hâlâ zaman zaman dağılma emareleri gösterse de, gün geçtikçe
daha 'sağlam' bir takım olmaya doğru ilerleyen Arsenal'de, ön
alandaki oyuncularla geridekilerin bağlantısını sağlayan,
kollektif yapının dağılmasını önleyen en kilit oyuncu
o belki de. Giroud; ön alandaki presi başlatıyor, geriden gelen koşuculara
duvar oluyor, gerektiğinde uzun top opsiyonu hâline geliyor ve dar
alanda müthiş tek pas servisleri yapıyor. En üst düzeydeki
forvet oyuncularının 'patlayıcılığına' veya gol tutkusuna
sahip olmayabilir. Ama sırf bu yüzden, onu haksızca yargılamaktan
vazgeçsek iyi olacak.
Mesut'un henüz çıktığı ilk maçta Giroud'ya verdiği gol pası. |
Mesut Özil'in
keskin paslarını değerlendirecek bir forvet olmamasından yakınıp
okları Giroud'ya yöneltmek, bu durumda çok doğru değil. Mevzu,
Giroud'nun 'iyi niyetli' olması da değil. Arsenal'in, örneğin
Higuain gibi bir oyuncuyla, aynı ölçüde kollektif bir takım
olabileceğinin garantisi gerçekten yok. Ve aslında, Mesut çıktığı
ilk maçta, henüz 10. dakikada, savunma arkasına attığı pasta
Giroud'ya golü attırmıştı. Sorun, Olivier Giroud değil. Sadece,
Mesut'un düzenli olarak o pasları atmak için arayacağı oyuncunun
illa ki bir santrafor olması gerekmiyor. Walcott gibi, bir uzak
forvet de olabilir. Ne yazık ki, sakatlıkların şekillendirdiği
Arsenal'de, şu anda bu tip bir uyum yakalayacağı oyuncu yok gibi
gözüküyor.
4 – Wenger okulu
Mesut'un 'yolunu
kaybetmesinde', tüm bunların dışında bir etken daha var. Ama bu
kısım biraz karışık. Öyle ki, Mesut'u şu günlerde nispeten
'verimsiz'leştiren futbol ortamı, uzun vadede onu gerçekten
'olması gereken' oyuncu hâline getiren en değerli unsur olarak
anılabilir. Arsene Wenger'in, oyuncularını el üstünde tutan,
onların 'öznel'liklerine derin saygı gösteren futbol anlayışı,
Real Madrid'de gösterdiği performansla dünyanın en iyi 10
numarası konumuna yükselen Mesut Özil'i bu tanımların da
üzerinde bir figüre dönüştürebilir.
Sahada ne
yapılması gerektiği hakkında kesin 'direktif'leri olan Mourinho,
Klopp gibi taktisyenlerin aksine, Arsene Wenger'in futbol aklı,
oyuncuların kendi kararlarını alması gerektiği fikrini taşıyor.
Wenger'in düşüncesine göre, Robert Pires gibi, Dennis Bergkamp
gibi dehalardan maksimum şekilde verim almanız ancak bu şekilde
mümkün. Fransız hoca, birbirini yalnızca 'teknik' değil ama
psikolojik olarak da tamamlayan, ayrı ayrı 'karakter'lerin
oluşturduğu kusursuz kollektifler yaratmak istiyor. Bu sezon her
maç farklı bir skorerin çıkması ve daha önceki kısımlarda
bahsettiğimiz Wilshere ve Ramsey'nin takımları meselesini, bu
anlamda bir iyiye gidiş olarak yorumlayabiliriz.
Wenger için,
Mikel Arteta ve Mesut Özil'in ayrı bir yeri var. Bu oyuncuları, takımın
'teknik' liderleri; yani taktik zekası en yüksek, strateji
belirleyen oyuncular olarak tanımlıyor. Mesut'un böyle bir
yapılanma içindeki yeni rolüyse, Mourinho'nun takımındakinden
büyük farklılıklar gösteriyor. Oyuncuları saf birer kazanan
hâline getiren Mourinho'da, 'keskin'likler öne çıkıyordu. Mesut
Özil'i bir anda bu kadar tepeye çıkaran ama diğer yandan, 'az
koşması' gibi eleştirilere tabi tutan yapı, böyle bir yapıydı.
Mesut'un topu alış zamanları, onun en tehlikeli pası atacağı
zamana özel olarak denk getirilmekteydi sanki. Wenger'in takımında
ise oyunculara hazırlanan 'ortam' bu şekilde değil. Mesut Özil'in
'doğaçlama' oynamasına daha fazla imkân tanıyabilecek, Mesut'u
aynı Pirlo gibi, Zlatan gibi, golleri veya asistlerinin üzerinde
başka bir oyuncuya, bir 'fenomen'e dönüştürebilecek bir yapı
bu. Fakat şu an için, Mesut'un epey çalışması şart.
Ancelotti'nin
iddia ettiği üzere 'savunma'sı üzerine değil, ama belki fiziği
ve hepsinden daha çok da şutları üzerine. Wenger, onu Bergkamp'la
kıyasladığı vakit, Hollandalı'nın başlangıçta bir forvet ve
Mesut'un bir orta saha olmasından bahsediyordu. “Dennis'in
kariyeri, fiziksel kalitesine adaptasyonuyla şekillendi. Vücudu
daha fazla skor üretmeye izin vermediğinde, daha büyük bir
'hazırlayıcı' oldu.” Mesut Özil için, tam tersini söylemek
mümkün. Wenger, Mesut'un şutları konusunda daha cesur olması
gerektiğini ve bu konuda daha çok çalışması gerektiğini
söylüyor. Bunları başardığı takdirde, Fransız hocanın Zidane
karşılaştırması çok daha gerçekçi olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder