Hayatım Futbol 103. sayıda.
"İngiltere'de ayakta maç izleme alanlarının geri getirilmesi için Bundesliga modeli öneriliyor. Alman güvencesi, Hillsborough'yu yeniden yaşamamak ve kabul edilebilir fiyatlarla maç izlemek için en önemli fırsat olabilir."
Borussia Dortmund'un
2012/13 sezonunda zirveye çıkışı, özellikle İngilizce
konuşulan dünyada büyük bir heyecanla karşılanmıştı. Çeyrek
finale takım gönderemeyip dibi gören İngilizler, gazetelerinde
Alman takımlarına her geçen gün büyüyen övgüler diziyor ve
gegenpressing en az tiki-taka
kadar günlük konuşma dilen giren bir terim oluyordu. Sanki,
İngiltere'ye dair kötü giden her şeyden bahsederken, karşı
örnek olarak Almanya'yı vermek bir kural hâline gelmiş idi.
Övgülerin önemli bir
kısmı da taraftar kültürüyle ilgilendi. En yüksek doluluk
oranlarına sahip Bundesliga stadlarından söz açıldığında, 170
euroluk Dortmund kombinesine değinmemek mümkün olmuyordu. Hâl
buyken, ülke futbolunun en değerli öğelerinden 'teras' geleneğini
modernize ederek geri getirme olanağını yıllardır arayan kesim,
rotasını yine Bundesliga'ya çevirecekti.
Peki neydi bu teras
geleneği?
Hillsborough olayı
Anglosakson
spor kültüründe koltukların olmadığı, seyirin ayakta yapıldığı
ve geleneksel olarak en tutkulu tribünler 'teras' olarak bilinirler.
1989'daki Hillsborough faciasıyla futbol stadyumlarından
kaldırıldılar.
İngiltere
futbol tarihine geçen trajik olay, Liverpool taraftarı 96 kişinin
hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmıştı. Kontrolsüzce açılan
kapılar kale arkası tribününde izdihama neden oldu ve o gün maça
giden 96 kişi bir daha eve dönemediler. Hillsborough, akabinde
alınan kararlarla bir milat olmuştu. Tabloid gazete The Sun'ın
spekülatif haberciliği ile dönemin başbakanı Thatcher'ın futbol
taraftarlığını suçlayıcı tutumu birleşince, İngiltere'de
tribün kültürü dramatik bir karalama kampanyasına hedef olacak
ve tepeden gelen kararlarla ciddi bir değişime tabi tutulacaktı.
Adalet bakanı Taylor'ın raporu yolu açtı ve ilk iki kademedeki
takımlara tamamı koltuklu stadlarda maç oynama zorunluluğu
getirildi.
Aston Villa'nın Holte End tribünleri. |
Cüzi bilet fiyatlarıyla toplumun her kesimine, iç içe, başka bir atmosferde futbol izleme imkanı sunan teraslar; Liverpool'da Kop ve Aston Villa'da Holte End gibi farklı adlarla anılacak kadar tribün üstü önem arz etmiş ve işçi sınıfının sporu olarak bilinen futbolun bu anlamdaki en önemli elementlerinden biri olmuştu. Fakat Taylor Raporu'nu takiben Premier Lig'in kurulması, gelirlerin akıl almaz boyutlara ulaşması ve yabancı sahiplerin ortaya çıkmasıyla devam eden süreç, İngiliz futbol atmosferinin suni ve eski 'ulaşılabilirliğinden' uzak bir yapıya bürünmesine tanıklık edecekti. İngiltere'nin en değerli futbol ekonomisi yazarlarından David Conn'un işaret ettiği üzere, gençliği 80'lerde geçmiş biri için Manchester City maçlarına gitmek çok kolay ve aynı zamanda çok özeldi. 2006/07 Premier Lig taraftar anketiyse, stattaki seyircilerin %74'ünün ilk iki sosyal sınıftan geldiği ve bu kişilerin yaş ortalamasının 42 olduğu sonucuna varıyordu.
FSF'in kampanyası
Futbol
Taraftarları Federasyonu (FSF), ayakta izleme yapılabilen
tribünlerin güvenli izleme alanları (safe standing areas) adıyla
geri gelmesi için 2002'den bu yana resmi kampanyalar yürütüyor.
Bunlar arasından 2009'da başlayan en sonuncusu Safe Standing ise
halihazırda uygulanmış ve güven veren teknik altyapısıyla en
çok ilgi toplayan, gerçekten umut veren bir proje olarak öne
çıkmakta. Bu projenin temel argümanı olarak sunulan 'vario sitze'
tribünleri, (ya da İngilizlerin bildiği şekliyle 'rail seats')
Bundesliga'da yaklaşık 10 senedir kullanılıyor ve gerek bu
anlamda gerekse mevcut Alman sempatizanlığıyla ciddi bir güven
teşkil ediyor. Kampanyaya resmi yoldan destek veren İngiliz
kulüplerinin her geçen gün artışı bir yana, bu fikrin hiç
değilse kamuoyunda daha fazla tartışılır hâle gelmesi için
yoğun çaba sürüyor.
Yakın zamandan iki yeni gelişme, bu satırların yazılmasına ön ayak oldular. İskoçya'daki kuralların esnekliğini kullanmak isteyen Celtic, geçen ay yaptığı açıklamayla konuyu ciddi şekilde önemsediğini gösterirken; iki hafta evvel de bundan daha düşük ölçekte benzer bir beyan Manchester United'dan geldi. Önemle vurgulanmalı ki, bu ölçekteki kulüpler hükümet erkanı ve futbol otoritelerini ikna edebilme noktasında çok değerli roller üstlenebilirler. Bu iki kulüp yanında, Arsenal, Tottenham, Manchester City gibileri de 'fikre açık' olduklarını belirtiyorlar. Aston Villa, Cardiff, Crystal Palace, Hull, Sunderland ve Swansea'nin oluşturduğu 6 Premier Lig kulübü ise kampanyaya resmi olarak destek veriyor.
Neden Safe Standing?
FSF'in
yayınladığı 5 maddelik bildiride, Safe Standing'in arkasındaki
nedenler şu şekilde izah ediliyor:
- Popüler destek: 2012 FSF Ulusal Anketi, 10 seyirciden 9'unun oturmakla ayakta durmak arasında seçim yapabilmek istediğini gösteriyor.
- Seçim: Her hafta binlerce taraftar, oturma alanlarında ayağa kalkarak maç izliyor. Maç sırasında sürekli ayağa kalkanların yeni tribünlere geçmesiyle bu sorun büyük ölçüde ortadan kalkacak.
- Güvenlik: Yeni tribünler hükümetin onayı ve güvencesiyle hayata geçebilir; öngörüldüğü şekilde tehlike arz etmiyorlar.
- Esneklik: UEFA'nın düzenlediği turnuvaların, tamamı koltuklu stadlarda oynanması zorunluluğu bulunuyor. 'Safe standing' tribünlerin aynı zamanda açılıp kapanabilen portatif koltuklar içermesi, Avrupa maçlarında sorunlarla karşılaşılmasının önüne geçiyor.
- Bilet fiyatları: Ayakta izleme alanlarında maç izlemek çok daha ucuz olacak. Böylece stadyumlar daha geniş bir sosyal kesime açık hâle gelecek.
Son: Hillsborough'nun bugünü
Ayakta
izlemenin geri dönmesine dair yapılan sohbetlerde 'teras' sözünden
titizlikle kaçınıldığını belirtmeliyiz. Kimse eski usül
terasların geri dönmesini istemiyor. Teraslar Hillsborough'dan önce
de çok kereler izdihama ve ölümlere neden oldular. Bu yüzden ve
de gerekli Hillsborough hassasiyeti yüzünden 'teras' sözünün
kullanılmamasına özen gösterilmekte. Lakin şöyle bir durum var.
Ayakta izleme alanlarının geri dönmesi, Hillsborough ile futbol
ortamlarından haksızca dışlanan kesimin geç de olsa haklarının
geri kazanması şeklinde de okunabilir.
80'lerde doruk noktasına çıkan holiganizm, hükümet ve medyanın ortak çabasıyla teras kültürüne indirgendiğinde, terasta maç izleyen insanların tamamına 'suçlu' damgası yapıştırılmış ve bu insanlar akıl almaz çirkinliklere alet edilmişlerdi. The Sun, Hillsborough'un ertesi günü 'Gerçek!' manşetiyle çıktığında, can verenlerin cüzdanlarını yağmalayan ve tribünde idrarını yapan Liverpool taraftarları olduğunu iddia ediyordu. Olayın üzerinden 23 sene sonra geçtikten sonra, geçen yıl yapılan 'Hillsborough Bağımsız Paneli'nde bu suçlamaların ne kadar haksız olduğu ortaya çıktı ve her ne kadar yeterli olmasa da, başbakan Cameron, Hillsborough'un mağdur ailelerinden özür dilemek zorunda kaldı.
80'lerde doruk noktasına çıkan holiganizm, hükümet ve medyanın ortak çabasıyla teras kültürüne indirgendiğinde, terasta maç izleyen insanların tamamına 'suçlu' damgası yapıştırılmış ve bu insanlar akıl almaz çirkinliklere alet edilmişlerdi. The Sun, Hillsborough'un ertesi günü 'Gerçek!' manşetiyle çıktığında, can verenlerin cüzdanlarını yağmalayan ve tribünde idrarını yapan Liverpool taraftarları olduğunu iddia ediyordu. Olayın üzerinden 23 sene sonra geçtikten sonra, geçen yıl yapılan 'Hillsborough Bağımsız Paneli'nde bu suçlamaların ne kadar haksız olduğu ortaya çıktı ve her ne kadar yeterli olmasa da, başbakan Cameron, Hillsborough'un mağdur ailelerinden özür dilemek zorunda kaldı.
Meselenin
diğer tarafında, yani ayakta izlemenin tehlike ve holiganlıkla eş
anlamlı gitttiği mitinin yıkılması doğrultusunda, safe
standing'e büyük iş düşüyor.
*FSF
Safe Standing Projesi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için
http://www.fsf.org.uk/campaigns/safe-standing/
adresini ziyaret
edebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder