Hayatım Futbol 117. sayıda.
"David Moyes'un tekdüze taktikleri
fazlasıyla can sıkmaya başladı. Acaba ne kadar zaman daha aynı
şeyleri denemeye devam edecek?"
United'ın sezon
başında gösterdiği performans için çok kutuplu bir analize
girişmemiz zorunluydu. Görevi Alex Ferguson'dan devralmanın
dünyanın en zor devir teslimi olduğunu söyleyerek söze
başlayabilirdik. İster istemez, konu oradan kadroya gelecekti.
Manchester United, geçen yıl şampiyon olduğunda dahi ligin en
güçlü kadrosuna sahip olan takımı değildi. Glazer ailesi,
senelerdir hasıraltı edilen tüm meselelerin baş sorumlusuydu ve
kulübün kaçınılmaz gerilemesi için belki de en başta onları
suçlamak gerekiyordu. Moyes'ın yetersizliği, nispeten alt sıralara
itilmişti. Fakat artık öyle değil. Manchester United'daki
sorunların David Moyes'a ait olan kısmı son haftalarda öylesine
ayyuka çıkmış durumda ki, şu anda başka türlü bir yazı
yazabilmek mümkün olmuyor.
Görünen o ki,
Moyes'un A planı orta açmak üzerine kurulu. B planıysa, daha
fazla orta!
Bu pazar oynanan Fulham maçı, ne
kadar ileri gidebileceklerini görmek açısından ilginç bir
deneyimdi. Manchester United, maçı tam 81 ortayla tamamladı! 5
büyük Avrupa Ligi baz alındığında, son 5 senedir bir maçta bu
kadar fazla orta açan bir takım çıkmamıştı. Daha ilginci,
United'ın attığı 2 golün de bu şekilde gelmemesi ve Fulham'ın
açtığı 4 ortada 2 gol bulması oldu. Bir şeyler ters gidiyor, bu
kesin.
Artık Fergie time yok, Moyesie time var! United son dakikalarda attığı gollerle 3 puan kazanan takımdan, son dakikalarda yediği gollerle 1 puana razı olan takıma terfi etti. |
Şanssızlık olabilir mi?
David Moyes, takımın sonuca gitmeyi
başaramadığı maçları istikrarlı şekilde 'şanssızlık'
olarak yorumluyor. United, bu sene sahiden de kalesinde olağanüstü
goller görüyor ama baş suçlu gerçekten bu olabilir mi?
Şanssızlık söyleminden daha tatmin
edici bazı gerçekler olduğu aşikar. Bu kadar üst üste tekrar
ettikten sonra, şans faktörünün kendisinin de sorgulanması
gerekiyor. Manchester United, mucizevi gollerden daha fazlasını,
kendi savunma kurgusundaki ciddi beceriksizliği neticesinde yiyor.
Açıkçası, geçen sene de bu anlamda farklı değildiler. Bir ara
Reading'den ilk yarıda 3 gol yedikleri dahi olmuştu. Ama aynı
maçın ilk yarı skoru, United lehine 4-3'tü. Manchester United'ın
gerideki kırılganlığı ve orta sahadaki kalite eksikliği,
yazının başında değinmeye çalıştığımız geçmişten gelen
problemler, bunu bir kenara koymak gerek. Fakat artık yediklerinden
daha fazlasını atamıyorlar ve gol bulmak için başvurdukları
yollara bakılırsa, ilk olarak 'şans'ı suçlamakta çok da haklı
değiller.
Şans biraz da sizin elinizde. Bu
faktörü tamamen göz ardı edemeyebilirsiniz ama kesinlikle kontrol
edebilir ve minimize edebilirsiniz. Bu nedenle ki, üst düzey,
proaktif oyun anlayışını takip eden takımlar sorunları
öncelikle kendilerinde arıyorlar. Tüm bunları idare edebilecek
kadar kontrol sahibi olmaları gerektiğini düşünüyorlar.
United'ın tek boyutlu hücum plânıysa, takımın mevcut
potansiyelini yansıtmada yetersiz kalıyor, ve kalacak da. Oyunu
daha geniş boyutlarıyla kontrol altına almayı başaramadığınızda,
şanssızlık elbet daha rahatsız edici hâle geliyor.
Ters giden ne?
Fulham maç programından. |
Manchester United
artık Old Trafford'da kazanamıyor. Ama bundan daha can sıkıcı
bir durum daha var: sebebi hakkında Moyes'un da yaratıcı bir fikri
bulunmuyor.
Bu kez Old
Trafford'da değil, ama yine öyle maçlardan biri. United aslında o
kadar da berbat oynamıyor. Lakin hücumda çok vasatlar ve Charlie
Adam'ın kendisinin dahi hayal etmediği bir gol atacağı tutuyor.
Maçı 2-1 kazanan Stoke City. Maç sonunda mikrofonlar David Moyes'a
yöneltiliyor.
“Kazanmak için
ne yapmamız gerektiğini bilmiyorum.” diyor Moyes. “Bence iyi
oynadık.” Aslında oynamamışlardı. Pek çok pozisyon yaratıp
bunları değerlendirememelerinden bahsediyor. “En azından 8-9 kez
çizgiye indiğimizi tahmin ediyorum.” Galiba ters giden kısım
burası.
Çizgiye inmek mi?
Eğer hücumdaki verim parametresi buysa, evet, muhtemelen iyi bir
maçtı. Keza United'ın başka şekilde geliştirdiği bir tehlikeli
akın olmadı.
Biraz sayıların yardımı
Bakın, orta-gol
oyununu kesinlikle küçümsemiyoruz. Şehrin mavi yakası,
Manchester City, şu anda ligin en iyi orta-gol oyunu oynayan takımı.
Bu işi gerçekten dünya çapında yapıyorlar. United'ın yaptığı
ise verimsizce ve yalnızca bu şekilde gol bulmaya çalışmak. İşte
eleştirdiğimiz bu.
United'ın bir ay
önce Old Trafford'da Tottenham'a kaybettiği maçın ardından bir
analiz yapılmış. İstatistikler şu an tam olarak güncel değil
ama yine de yol gösterici. Aynı bizim şu an Fulham maçının
ardından söylediğimiz gibi, Tottenham maçı da o an için
United'ın bir maçta açtığı en fazla ortaya tanık olmuş.
United kaybediyordu, rakibi baskı altına almak istemişti ve
tercihi daha fazla orta açmak oldu. 47 orta. O sırada 20. lig
maçını tamamlayan Manchester United'ın, 533 toplam ortayla ligde
birinci sırada yer aldığı yazıyor. Bu arada bu ortaların
yalnızca 90 tanesi isabetli olmuş. Ayrıca kanat oyuncularından
skor katkısı alınamamasına da bir paragraf açılmış. Tek
boyutlu oyunun bir başka sonucu.
Resmi büyüterek notları okuyabilirsiniz. eplindex'den. |
Bir istatistik de
henüz geçen haftadan. Manchester United, 2013/14 sezonunda en düşük
oranda merkezden akın geliştiren Premier Lig ekibi. Yalnızca %24.
Önceki senelerde bu alanda 5., 11., 6. ve 8. olan takım şu anda
20. sırada bulunuyor.
Esas soru: Moyes ne yapmak istiyor?
David Moyes'un
derinliğini kaybettiği konusunda artık hemfikir olduğumuzu
düşünüyorum. Ama Moyes da elbet uzun topçu Pulis'in orta
takıntılı hâli değil ve bir Stoke City yaratmaya çalışmıyor.
Bu oyun plânının ne ifade ettiğini ve en iyi ihtimalle nelerin
ortaya çıkabileceğini tartışmak için hocanın Everton'ın
günlerine gitmek faydalı olacak.
Fazlasıyla titiz ve aşama aşama
giden bir hoca olarak, Moyes'un 'hücum' oynayan ilk ciddi takımı
geçen sene belirmişti. Bunun öncesinde de ligi sürekli ilk 6 sıra
içinde bitiren ve bir ara Şampiyonlar Ligi ön elemesi dahi oynayan
Everton, fazlasıyla 'reaktif', yani rakibe göre kendini belirleyen
bir takım olarak biliniyordu. Daha fazlasına doğru ilerlemeye
başlayan geçen yılki Everton'ın sorunlarıysa, bu seneki
Manchester United'la büyük oranda paralellik gösteriyordu. Çok
daha olgun bir takım olarak, fazlasıyla tempolu ve hatta keyif
veren bir takımdılar ama maçı koparacak golü atamadıkları için
berabere biten maçlar sezonun karakteri hâline gelmişti.
Kanatlardan en fazla akın eden takım Everton'dı; sol bek Baines de
ligin en çok orta açan oyuncusu. Ama bu takımın yapısında
gerçekten ilgi çekici bazı ögeler de vardı.
Everton az önce attığı golü kutluyor. Golü hazırlayan ekip: olağan şüpheliler. |
David Moyes, dar alanlar içinde
rakipten fazla sayıda oyuncu bulundurarak kombinasyonlar oluşturmak,
bu şekilde rakibe üstün gelmek istiyor. Örneğin, sol koridordaki
Baines – Pienaar – Fellaini uyumu muazzamdı ve muhtemelen bu
seneki Manchester City ile boy ölçüşecek düzeydeydi. Forvet
arkası oyuncu olarak başlayan Fellaini, rakibi bozan bir etmen
olarak sıklıkla kanatlara açılıp üçüncü oyuncu ve sırtı
dönük top tutan kişi oluyor; sol ayağını raket gibi kullanan
Baines, durumun uygunluğuna göre ceza sahasındaki koca adama orta
açıyor veya yanına yaklaşan Pienaar'la al-ver yapıp merkeze
doğru sürüyor; oyun kurucu Pienaar, oyunu ilk aşamada dengeye
getiren isim oluyordu. Everton, oyunun büyük kısmında kanatlarda
3'e 2 veya 4'e 3 gibi üstünlükle kuruyordu. Kenarları çoklayanlar
arasında merkez orta saha başlayan Leon Osman, hatta stoper Phil
Jagielka gibi isimler de vardı. Everton bu şekilde fazlalaşarak
rakibin hattının arkasına geçmeyi başarıyordu. Gibson'ın da
takıma katılmasıyla, orta sahada aniden topu kanatlara açacak
yeni bir isim eklendi ve Everton her şeyi başka bir hızda yapmaya
başladı. Hâlâ büyük ölçüde 'son pas'larını ortalar
üzerinden gerçekleştiren takıma 'boyut' katan yapı buydu, ne
kadar yeterli olabileceği veya Moyes'un ne kadar ileri götürmek
isteyebileceğiyse şu ana kadar tam anlamıyla test edilememiş
durumda. Belki bir sezon daha izlemek gerekebilirdi.
Bu anlayışın Manchester United'a
yansımalarını özellikle son Chelsea maçında görebilmek mümkün
oldu. Welbeck'in arkasında başlayan Januzaj maç boyu sürekli sola
deplase oldu, sürekli bloklar arasına girdi çıktı ve bu şekilde
yakalayabildiği birebirlerde çok etkili paslar çıkarmayı
başardı. Bu kez de savunma ve orta sahadaki zayıflıklar onları
yarıyolda bıraktı.
Taktiksel çıkmazları bir yana, Moyes
hâlâ United'ın aradığı uzun vadeli, bu 'işi' çok yönlü
götürebilecek nitelikte bir isim olabilir. Fakat saha içindeki
çıkmazlar şu anda gerçekten ciddi bir sorun teşkil ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder