Hayatım Futbol 116. sayıda.
Fikstürün ilk
yarısı tamamlandığında 22 puanla 11. sırada bulunan Milan,
bundan daha kötü olmayı başarabildiğinde Barbara Berlusconi'nin
doğmasına henüz 2 sene vardı. 1981-82 sezonuydu ve o sıralar 16
takımla oynanan Serie A'nın 15 haftası sonunda 15 puan
toplayabilen Rossoneri, sondan üçüncü sırada yer alıyordu.
Sezonun ikinci kısmında ne Baresi'nin dönüşü, ne hocanın ne de
başkanın değişmesi fayda edecekti. Düşecek takımı fotofinişin
belirleyeceği son haftada, Napoli kalecisi Castelli 85. dakikada çok
garip bir gole izin veriyor ve bu da kümede kalan takımın Genoa
olacağı anlamına geliyordu. O sezonun tamamına 21 gol
sığdırabilmiş Milan'ın son yarım saatte bulduğu 3 gol ve
2-0'dan çevirdiği maçın artık bir önemi yoktu. Maç bitiminde
coşkuyla sahaya inen taraftar, Napoli'den gelen geç gol haberiyle
büyük bir yıkıma uğrayacaktı. Milan küme düşmüştü.
80'lerde Serie A
80'lerin sonu ve
özellikle de 90'lar, İtalyan Ligi'nin altın çağıydı. Platini,
Maradona, van Basten gibi dünyanın en iyi oyuncuları Serie A'da
top koşturuyor; bir zamanlar ayakkabıcı çırağı olan Arrigo
Sacchi'nin dönüştürdüğü Milan, alan savunması ve presli oyunu
başka bir formda sunarak dünya çapında futbolun hüviyetini
değiştiriyordu.
80'lerin ilk
bölümü, bu yükselişe ön ayak olan gelişmelerle başlamıştı.
Serie A, 1980-81 sezonunda kulüplere bir adet yabancı oyuncu
oynatabilme hakkı tanıyacağını duyuruyordu. Bu sayı ilerleyen
yıllarda kademeli olarak arttırılacaktı. Ülkenin en köklü
kulüplerinden Milan içinse, 80'lerin ilk yarısı felaket demekti.
1980'de patlak veren Totonero skandalında küme düşürülen takım,
geri döndüğü ertesi senede (1981-82) tekrardan bir alt ligin
yolunu tutacak ve görkemli tarihindeki en karanlık günleri
yaşayacaktı. Ama bu kaotik dönemin çok önemli bir sonucu
olmuştu. 1986 yılına gelindiğinde, serbest düşüşteki kulübü
medya devi Silvio Berlusconi satın alıyordu.
İtalyan pasaportu
olmayan yalnız bir oyuncunun oynatılabildiği durumda, takımların
yabancı tercihlerine ayrıca özel anlamlar yüklemek mümkündü.
Kuralın devreye girdiği 1980-81 sezonunda, şampiyon Juventus'un
sükseli transferi Arsenal'den Liam Brady olmuştu. İrlanda'dan
çıkan en iyi sol ayak, Bergkamp öncesi Arsenal'in sanatçı
kontenjanını dolduran isimdi ve İtalya'da da epey bir iz bırakmayı
başaracaktı. Napoli, efsane Ajax kadrosunun savunma oyuncularından
Ruud Krol'ü transfer ediyordu. Krol, sene sonunda Guerin Sportivo
dergisi tarafından yılın oyuncusu seçilecekti. Roma'nın
yıldızıysa Radamel Falcao'nun isim babası olan Brezilyalı oyun
kurucu 'gerçek' Falcao'ydu. En iyi takımlar, en göz alıcı
yetenekleri kapmaya başlamıştı.
Çamaşır makinesi Joe
O seneyi Serie
B'de geçiren Milan'ın, hemen ertesi sene geri döndüğünde
tekrardan ligin en önemli takımları arasında yer alacağı
düşünülmüştü. Takımın önemli oyuncularından Walter
Novellino, birkaç iyi takviyeyle şampiyon olabileceklerinden
bahsediyor; görüşülen yabancı oyuncular arasında Cruijff, Zico,
Ceulemans gibi isimler yer alıyordu. En sonunda anlaştıkları
isimse.. Joe Jordan olacaktı. Pek de büyük kulüplerin yaptığı
göz alıcı transferlere benzemeyen; ön yargı ve küçümsemeyle
bakılan uzun topçu İngiliz liginden alınan, en önemli niteliği
fizik gücü olan bir İskoç forvet. Onu, 2011'de Gattuso'nun
boğazladığı Tottenham antrenörü olarak da hatırlayabilirsiniz.
Jordan, Milan'ın tepetaklak gidecek sezonunun ilk alameti olacaktı.
Joe 'Jaws' Jordan, İskoçya Milli Takımı formasıyla (solda). 2011'deki Şampiyonlar Ligi eşleşmesinde yanlış kişiye çatıyor. Gattuso, Jordan'ın 'seni İtalyan piç!' dediğini iddia etmişti. |
Gol bulabilmek sahiden ciddi bir sorun olmuştu. Jordan'ın 8. haftada atacağı gole kadar, Milan 630 dakika boyunca sadece 1 gol kaydedebiliyor ve o golü de Napoli'den Ferrario kendi kalesine atıyordu. Sene sonunda Milan'dan daha az gol atan tek takım, ligi son sırada bitiren Como'ydu. Olmayan iki ön dişi ve sahadaki korkutucu görüntüsü nedeniyle 'Jaws' lakabı takılan Joe Jordan da Akdeniz sularında maharetlerini sergileyemiyor ve ligi 2 golle tamamlıyordu. Gazetelerin maç sonu verdiği puanlara bakılırsa, o sezonun en kötü performans gösteren yabancı oyuncusu oydu.
Kötü başlangıç, kötü son
Joe Jordan
talihsiz bir tercih olabilirdi. Ama Milan'ın sezonunu gerçekten
derinden etkileyen, Franco Baresi'nin sakatlığı olmuştu. 21
yaşındaki Baresi, daha o günlerde takımın en kilit isimlerinden
biriydi ve Ekim ayı başında sakatlıktan sonra geri dönmesi 4 ayı
bulacaktı. Kariyerinin bitebileceği dahi söylenmişti. Sezonun
ikinci yarısında tekrar oynamaya başladığında, ciddi anlamda
kilo kaybettiğini fark etmemek mümkün değildi.
Gelmiş geçmiş en iyi savunma oyuncularından biri. Franco Baresi. |
Baresi'nin
sakatlandığı 4. haftadaki Juventus maçına gelirken, sezonu iki
0-0'lık beraberlik ve 1-0'lık Napoli galibiyetiyle açan Milan 4
puanda bulunuyordu. İtalya Milli Takımı hocası Enzo Bearzot,
sezonu şampiyon Juventus'un hemen arkasında bitirecek
Fiorentina'yla berabere kalan Milan'ın oynadığı oyundan memnundu.
Üst sıralarda bitirecekleri tahmininde bulunuyordu. Fakat Juventus
mağlubiyeti ve Baresi'nin sakatlığıyla başlayan süreçte,
Milan'ın tekrar kazanması için 10 hafta geçmesi gerekecekti.
Yeni başkan, yeni hoca
Krizdeki kulüp,
sezon ortasında seçime gidiyordu. Yeni bir başkan seçildiğinde,
sezon başı getirilen Gigi Radice de görevinde fazla kalamayacaktı.
16. haftadaki Udinese mağlubiyeti sonrası, Italo Galbiati Milan'ın
yeni hocası oldu. Ama işler ancak daha da kötüye gitti.
Como'ya 2-0
kaybeden Milan, sonraki iki iç saha maçını tarafsız sahada
oynamak zorunda kalacaktı. Milanlı bir taraftarın attığı taş,
o sene Dünya Şampiyonu olacak İtalya Milli Takımı üyelerinden
Fulvio Collovati'ye isabet ediyor ve olaylar maç sonuna taşınıyordu.
Milan, yeni hoca geldiğinden bu yana sadece 1 galibiyet alabilmişti.
Cezanın
bitmesinin ardından Genoa'yı deplasmanda 2-1 yenecekler, ertesi
hafta bir daha kazanacak ve 30. haftaya, son 5 maçını kaybetmemiş
bir takım olarak gireceklerdi. Ama yeterli değildi. Milan'ın ligde
kalabilmesi için Cesena'yı yenmesi yetmiyordu. Bologna'nın
kazanamaması ve Genoa ya da Cagliari'nin de kaybetmesi gerekliydi.
Ne yaptın sen Castellini!
Söz
konusu İtalya ise, son haftada ne beklemeniz gerektiğinden asla
emin olamazsınız. 16 Mayıs 1982'de yaşananlar da en kısa şekilde
pasticciaccio brutto, yani
'karışık' olarak tanımlanmış. Şüpheli bir karışıklık.
Kazanana 2 puan
verilen sistemde, Cagliari'nin 24, Genoa'nın 23, Milan ve
Bologna'nın 22 puanı bulunuyordu. Lider Juventus'la aynı puandaki
Fiorentina deplasmanına gidecek Cagliari, puan avantajına rağmen
işi en zor olan takımdı. Genoa, dördüncü sıradaki Napoli
deplasmanındaydı. Milan'la Bologna ise Cesena ve Ascoli gibi daha
zayıf rakiplere karşı oynuyordu. Milan, son 5 maçında namağlup
olarak geliyordu ve bundan 4 gün önce bir de Avrupa Kupası
kazanmıştı. 1992'de kaldırılan Mitropa Cup, o tarihlerde ikinci
kademe liglerde şampiyon olan Avrupa kulüpleri arasında
oynanıyordu ve Çek takımı Vitkovice'yi mağlup eden Milan, o
sezonun şampiyonu olmuştu.
Yine
de işler pek de beklendiği gibi gitmedi. İlk yarıyı 1-0 geride
kapattıktan sonra, 63'te bir gol daha yediler. Umutlar tükenmek
üzereydi. Radyodan diğer maçları takip etmeye çalışanlar için,
Genoa'nın Napoli karşısında 2-1 geride olması artık önemsiz
bir detaydı. Derken, dört dakika sonra Joe Jordan'ın gol atacağı
tuttu. Hemen onu takiben bir gol de Romano'dan geldiğinde, işler
bir anda bambaşka bir hâl almıştı. Cagliari maçında gol yoktu
ve Bologna 1-0 gerideydi. Momentumu arkasına alan Milan, bir anda bu
takımlar arasında en avantajlı konuma yükselmişti. Roberto
Antonelli, 82'de skoru Milan lehine 3-2'ye getirdiğinde artık stad
yıkılıyordu. Üç kişiden kurtulan Antonelli, sol çaprazda hemen
hemen imkansız bir açıdan şutu çıkarıyor ve top, gol olması
için gereken tek noktaya doğru süzülüyordu. Bu gol hâlâ Milan
tarihinin en iyi golleri arasında anılıyor. Fakat tam da bu
sıralarda, Napoli'de çok garip bir olay yaşanmaktaydı.
Ligin en iyi
kalecilerinden Luciano Castellini, kendi yarı sahasında topla
oynarken beceriksizce bir hareket yapıyor ve Genoa'ya çok ucuz bir
korner kazandırıyordu. Kazanılan kornerde hemen kale dibinde boşta
kalan Mario Faccenda, skoru 2-2'ye getirecekti. Maçın geri kalanı,
tribünlere gönderilen her vuruşun coşkuyla karşılandığı bir
havada geçiyor ve Cagliari'yle beraber ligde kalmayı başaran son
takım Genoa oluyordu. Kadrosunda Franco Baresi, Mauro Tassotti,
Alberigo Evani gibi kulübün unutulmaz isimleri arasında yer alacak
yetenekleri bulunduran Milan, küme düşmüştü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder