Geride bıraktığı büyüleyici
sezonun ardından, David Beckham'ı andıran yeni imajıyla daha da
iddialı bir şekilde karşımıza çıkan Aaron Ramsey,
'soyunma odasında sesi yüksek çıkan' oyunculardan biri hâline
gelişini, nasıl olup da bu kadar iyi bir şekilde dönmeyi
başardığını ve gelecek sezon için hedeflerini anlatıyordu.
“Başarılı takımlar, her zaman için gol sayısı yüksek orta sahalara sahip olmuştur. Gerrard ve Lampard gibi oyuncular bunu senelerdir başarıyor. Benim amacım da onlardan biri olmak.”
Aaron Ramsey, bundan sadece bir sene
önceye kadar, aynı şu anda Wilshere için söylenebileceği gibi,
kariyeri düşüşe geçmek üzere olan ve beklenen olgunlaşmayı
hâlâ gösteremediği için fazlasıyla tartışılan bir oyuncuydu.
Çoğu zaman, gereksizce ve takımın ritmini bozacak şekilde dikine
oynamaya çalışıyor, uzun paslar deniyordu. 17 yaşında,
Arsenal'e henüz imza attığı dönemde söylediği şekliyle,
'Steven Gerrard'ın oyun tarzını her zaman için beğenmiş ve onu
model almış' bir oyuncudan başka ne beklenebilirdi ki? Ama bu
şekilde, kendini Arsenal taraftarına kabul ettirmesi mümkün
değildi.
Direkt oynamaktan vazgeçmeyen, fakat
basit tercihler yapmayı da öğrenen, taktiksel kavrayışı yüksek
bir orta saha gol makinesine dönüşümünün nasıl başladığını
en yalın hâliyle anlatan kişi, Amerika'daki hazırlık kampı
sırasında Arsene Wenger olacaktı.
“Bir gün Aaron'ı karşıma aldım ve ona şöyle dedim: 'İnsanların senden hoşlanmadıklarına inanmıyorum. Ama şu an için, oyun tarzını beğenmiyorlar.' Daha basit şekilde oynaması gerekiyordu. Ve sonra, bambaşka bir oyuncu olarak geri döndü. O konuşmayı yaptığımız gün, bunu başarabileceğini biliyordum.”
Steven Gerrard, başta Şampiyonlar
Ligi kupası ve birden fazla sayıdaki yılın oyuncusu ödülleri
olmak üzere, yakaladığı tüm başarılara karşın, taktik
disiplini sıklıkla tartışılmış ve hangi pozisyonda oynaması
gerektiği konusunda bir türlü mutabakata varılamamış bir oyuncu
olmuştu. Öyle ki, “Gerrard'sız Liverpool daha mı iyi?”
fikrini işleyen, hem de saygın yazarlar tarafından yazılmış pek
çok yazıya hâlâ denk gelebilir, ve aynı konseptin Wayne Rooney,
Jack Wilshere gibi pek çok başka İngiliz oyuncu için de geçerli
olduğunu görebilirdiniz. Gerrard, çok yönlü oldukları ölçüsünde
oyunu tutkuyla oynayan, ve bu yüzden her daim en büyükler arasında
gösterilen, diğer yandan taktiksel yetkinlikleri ve ne kadar 'takım
oyuncusu' oldukları hususunda derin şüpheler uyandıran 'İngiliz
sendrom'lu oyuncuların başında geliyordu.
Wenger'in telkini ve belki de,
Wenger'in 20 seneyi bulacak önderliğinde farklı bir hüviyete
bürünen Arsenal taraftarının tepkisiyle, Aaron Ramsey böyle bir
kariyer seyrine girmekten kıl payı kurtulmuş oldu. Onun rol modeli
hâlâ Steven Gerrard olabilir. Fakat başkalarının gözünde, Kıta
Avrupa'sının trend orta sahalarıyla, örneğin sakatlık
öncesindeki İlkay Gündoğan kalıbında oyuncularla
karşılaştırılacak.
Bu gibi durumlarda, Arsene Wenger'in ne
denli önemli bir futbol adamı olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder