Demba Ba, kariyerine Patrick Vieira tarzı bir orta saha olarak başlamış; fakat daha sonra top kazanma işinin ona uygun olmadığında karar kılınmış. Uzun bacakları ve fuleli adımlarını gördüğünüz vakit, Vieira'nın hiç de kötü bir benzetme olmadığına siz de hak vereceksiniz. (Patrick Vieira template, işte bunlar hep Jean-Marc Bosman'ın mirası...) |
Premier League’in en yüzü gülen adamı Demba Ba, muzipliğini artık Türkiye’de yapacak olmasının yanı sıra gollerini de Beşiktaş için atacak.
Dünyada en fazla izlenen ligin, en göz
önündeki oyuncularından biri olarak Beşiktaş'a transfer oluyor
Demba Ba. Öyle ki, Premier Lig'e ayak bastığı Şubat 2011'den bu
yana yalnızca altı oyuncudan daha az gol atmayı (43) başarmış;
imzaladığı zorlayıcı kontratlar ve can sıkıcı menajerleri
nedeniyle, istisnasız her transfer döneminde adı en fazla
zikredilen oyuncular arasında yer almış birinden bahsediyoruz.
Üstelik bu gol rekorunu yakalarken, ligden düşen West Ham'da,
tablonun ancak orta-üst sıralarına oynayabilen Newcastle'da
oynuyor; ve son olarak Chelsea'de ikinci tercih olarak görülüyordu.
Tahmin ediyoruz ki, daha önce rast gelmediğiniz yeni bir şeyler
söylememiz çok kolay olmayacak. Demba Ba'nın oyun tarzı, sakatlık
problemleri ve dini yönü hakkında hemen herkes bir şeyler
biliyor. Yine de, bunların biraz daha üzerine gidip belli noktaları
keskinleştirmemiz gerekebilir.
Sakatlık meselesi
Demba Ba'nın sol dizindeki sakatlığın
tam olarak ne olduğunu, ve 2009'daki ikinci operasyonda neyin ters
gittiğini bilemiyoruz. Elimizde doktor raporları yok, bunlar
paylaşılmıyor. Kesin olan şu ki, Demba Ba kariyerinin hemen
başında çok ciddi bir sakatlık geçirdi ve bundan 3 yıl sonraki
ikinci operasyonu sırasında dizinde yeni bir travma meydana geldi.
İyileşmesi sonrası yeni bir kulüp arıyor ve Stoke City'le imza
aşamasına gelmişken kulübün sağlık testlerinden geçemedi, ve
bu olay, yani Ba'nın dizine şüpheyle yaklaşılması, İngiltere'de
imzaladığı tüm kontratların -daha sonra bahsedeceğimiz meşhur
sözleşme fesih bedelleriyle beraber- ana maddesi oldu. “Ba'nın
kronik sakatlığı mı var?” kaygısının oluşturulmasında,
şüphesiz ki, Demba Ba'nın 'bir saatli bomba' olduğunu söyleyen
Tony Pulis'in büyük payı vardı. West Ham ile 'maç başı
üzerinden' anlaştığı konuşuluyordu ve daha sonra Newcastle
menajeri Pardew de 'çok kötü görünen bir MRI taraması'ndan
bahsedecekti. Bunlar bir yana, en fiziksel ve tempolu ligde, üç
buçuk sezonda toplam 6000 dakikanın ve sezon başına yaklaşık 20
maçın üzerine çıktı. Hâlâ, sakatlığının eskiden şüphe
uyandıran ve fakat artık geride kalmış bir mesele mi olduğunu,
yoksa ileride nüksetmesi muhtemel derin bir sorun mu teşkil
ettiğini bilmiyoruz. Bunu ancak doktorlar biliyor. Lakin yaşananları
art arda sıralayıp bir anlam çıkarmayı denersek, sakatlık
haberlerinin esas olarak Premier Lig'e ilk geldiği vakitler yediği
veto üzerinden serpilip geliştiğini söylemek yerinde olacak. Keza
Demba Ba uzun süredir yeni bir ciddi sakatlık yaşamış değil,
fakat şüpheler de bitmek bilmiyor. Belki Pulis o sözü
söylemeseydi...
Hayır, Demba Ba'ya ait değil. Sportif aktivite kaynaklı tibia kırıklarında, futbol %80,1 ile açık ara en tepede bulunuyor. Hatta tibia kırığı vakalarının tümünde de %24,7 gibi bir paya sahip. (http://www.msdlatinamerica.com/ebooks/RockwoodGreensFracturesinAdults/sid1337350.html) (Court-Brown CM, McBirnie J. The epidemiology of tibial fractures. J Bone Joint Surg 1995;77B:417–421. ) |
Peki nasıl sakatlanmıştı? 21
yaşındayken Belçika'da, Mouscron'da oynuyordu ve ilk üç maçının
tamamında gol attıktan sonra dördüncüsünde, yaptığı ters
hareketle bacağındaki iki kemiği birden kırmayı başardı.
2006'da yapılan ilk operasyonda doktorlar tibia kemiğine bir çivi
yerleştirdiler ve 8 ay sonra tekrardan futbol oynayabilir hâldeydi.
Daha sonra, iyileşen kemikten çiviyi çıkarmak üzere 2009'da
yapılan ikinci operasyonda, ters bir durum ortaya çıktı. Ba'nın
internet sitesinde, “Çivinin çıkarılması sırasında
muhtemelen bazı parçaların dizin hassas noktalarına temas ettiği
ve nükseden ağrının bu sebepten olabileceği..” yazıyor.
Sonrasını biliyorsunuz.
9 numara Demba Ba
Demba Ba bir 9
numara mı? Veya öyleyse bile, Beşiktaş'ın 9 numara laneti
hakkında ne düşünüyor olabilir? Henüz Papiss Cisse'nin
transferi gerçekleşmemiş ve Demba Ba, Newcastle hücumlarının
tartışmasız odak noktası olarak neler yapabileceğini yeni yeni
göstermeye başlamışken, Kasım 2011'de bir röportajda tam da bu
meselelerden bahsediliyordu. Ba'nın kariyerindeki en parlak sezonu
olacak 2011-12'nin henüz başında Pardew'un söyledikleri,
Beşiktaş'ta kullanılabileceği rol üzerinden de önemli detaylar
sunuyor.
“Onu West Ham'da oynadığından farklı bir şekilde kullanıyorum. Bir bağlantı oyuncusu, köprü gibi ve bu şekilde ilerleme kat etmeyi başardığımızı düşünüyorum. Teknik açıdan çok iyi ve biz de oyuna daha fazla katılmasını olanaklı kılıyoruz. Pres altındayken topu ileride tutacak birine ihtiyaç duyuyoruz ve Demba bunu fazlasıyla iyi yapıyor. Nasıl zaman kazanması gerektiğini, topu nasıl bizde tutması gerektiğini, nasıl faul alması gerektiğini çok iyi biliyor.
Onun saf bir 9 numara olduğunu düşünmüyorum. Daha ziyade bir 10 numara gibi görüyorum ve bana kalırsa bu rolde çok başarılı oluyor. Dürüst olmak gerekirse, eğer ona 9 numarayı verseydik -19 numara giyiyordu- üzerindeki tüm o gol atma baskısıyla bugünkü başlangıcı yapabilir miydi, bilemiyorum. 9 numarayı vermemek, sezon başında bilinçli olarak yapılmış bir tercihti.”
Demba Ba, geçen
seneki hücumlarında Hugo Almeida'yı gerek geriden koşucular için
bir soluklanma noktası, gerekse de doğrudan bir gol silahı olarak
kullanan Beşiktaş için fazlasıyla yerinde, bu işlerin ikisini de
hemen hemen iki gömlek daha iyi yapabilen bir hücum oyuncusu
transferi. Demba Ba, ceza sahası içinde aklınıza gelmeyecek bir
vuruş yapabilir, veya bir anda akrobatik bir dokunuşla beklenmedik
bir gol çıkarabilir. Ama yalnızca bu değil, başta Oğuzhan
Özyakup olmak üzere, Beşiktaş'ın geriden gelen ceza sahası
hücumcuları için de Almeida'dan çok daha alternatifli oyunlar
sunabilir. Umarım basitçe bir 9 numara olarak düşünülmüyordur.
Profesyonel futbolcu
Demba Ba'nın iyi
bir profesyonel olduğunu söyleyen pek çok farklı kişiye; Jose
Mourinho'ya, Alan Pardew'a ve daha başkalarına da rast
geleceksiniz. Yalnız, bu işin bir de başka boyutu var. Bazıları
için, ki sayıları hiç de az değil, Demba Ba football
mercenary şeklinde çağrılan konargöçer futbolculardan bir
tanesi ve evet, bu anlamda iyi bir profesyonel, fazlasıyla iyi.
Şunu kesin olarak
belirtmemiz gerekiyor: Demba Ba'nın bu imajında, doğrudan kendisi
sorumlu değil. Futbolu yalnızca ekmek teknesi olarak gördüğünü
umarsızca söyleyen, ve daha geçtiğimiz günlerde saha içinde
Kamerun milli takımdan arkadaşıyla kavga eden Assou-Ekotto gibi
biri değil, kesinlikle. “Gençken, eğer futbolcu olamazsam bile
yine de futbol oynamaya devam edeceğim, diyordum. Her zaman için
yapmak istediğim şey buydu.” Demba Ba'nın saha içi ve dışı
hareketlerinde bu doğallığı, bilakis sempatik tavırları
görebilirsiniz. Lakin konu bu değil. Demba Ba'nın transfer
işleriyle kalabalık bir menajer ekibi ilgileniyor ve açıkçası,
tek derdi futbol oynamak olan Demba, buna karşın sanki futbol
oynadığı kulüp önemsizmişçesine bir tavır içine giriyor.
Newcastle'a transferinde örneğin, “Niçin Newcastle Demba?”
diye sorulduğu vakit, “Bu işi menajerlerime bıraktım ve en iyi
teklifin Newcastle'dan geldiğini söyledikleri için buraya imza
attım.” diyordu. West Ham'la yaptığı kontratta kulübün küme
düşmesi hâlinde serbest kalma maddesi vardı; daha önce
Hoffenheim'dan da sorunsuz ayrılmamıştı ve Newcastle'la yaptığı
kontrata da 7 milyon pound'a serbest kalma maddesi ekletmişti.
Haftalık maaşını 80 bin pound'a çıkaran yeni bir kontrat yapmak
üzere menajerleri bu maddeyi gündeme getiriyor, ve sonrasında
Chelsea'ye transferi de bu madde sayesinde gerçekleşiyordu. Her şey
bittiğinde, Pardew futbolcusunun çevresindeki yanlış
yönlendiricilere ateş püskürüyordu. Beşiktaş'ın yakın
tarihte menajerlerle yaşadığı sıkıntılar düşünüldüğünde,
Demba Ba'yla yaşanacak olası bir anlaşmazlıkta oyuncunun bu
geçmişini bir kenara not düşmek gerekecek.
Diğer yandan,
Demba Ba denince artık ilk akla gelen Müslüman futbolcu
algısı. Şu anda Ba'ya olan ilgi, bu tip durumlardaki pireyi deve
yapma hâlimiz gibi gözüküyor; lakin mesele bundan biraz daha
fazlası. Aslında motivasyonunuzun ne olduğunun çok önemi yok:
Gareth Bale için profesyonel bir oyuncu olarak yaşamak o kadar da
zor değildi; çünkü zaten hiçbir zaman içkiden hoşlanmadığını
söylüyordu. Ba ise bu gücü dini inançlarından alıyordu, hem de
çok güçlü bir şekilde. “Benim enerjim inancımdan geliyor.
Herkesin bir enerji kaynağı var; ailesi, çocukları ve bazıları
için inançları. Ben onlardan biriyim. Her zaman böyleydim.”
Newcastle'da sayısı sekizi bulan Müslüman futbolculara atıfta
bulunarak, “Yaşam şekilleri profesyonel hayatlarına fazlasıyla
yardımcı oluyor.” saptaması yapan Pardew, işi maç günlerinde
kullanılmak üzere dua odaları yapma fikrine kadar götürüyordu.
Tüm bunlar bir yana, benim için Demba Ba demek büyük, hem de çok büyük gülen bir adam demek. Dwight Yorke'dan sonra Premier Lig'in gördüğü en büyük gülüşlü futbolcu dendiğini hatırlıyorum. Ve şurup! İngiltere'nin en çekilmez spor insanlarından biri olan Geoff Shreeves'in müdahil olduğu röportajı bile eğlenceli hâle getirebilmişti. Shreeves, “Haydi bana kimsenin bilmediği bir sırrını söyle..” diye üstelediğinde, bir süre düşündükten sonra “Şurup!” cevabını yapıştırmıştı. “Şurup! Şurubun ne olduğunu biliyor musun? -Elbette.”
“Çilekli
şurup. Su içerken içine şurup damlatıyorum, hem de her gün! 10
yıldır böyleyim, şurupsuz yapamıyorum!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder