2009/05/18

Gelecek sezon üzerine


Ve evet salt Aston Villa'dan devam ediyorum...

Martin O'Neill'ın büyük teknik adamlığını biliyoruz, taraftarlar baya eleştiriyorlar son zamanlarda, haklı olarak ve eleştirdikleri noktalarda haklılar da, ama O'Neill'ı göndermenin düşünülmemesi gerekiyor. Oyun içi hamleleri eksik, transfer politikası zaman zaman -işte şu zaman- çileden çıkarıcı ve bazen en önemli becerelerinden, eldeki kadrodan en iyi verimi alma -ve işte yine şu an- başına dert açabiliyor. Milner'ın yükselen formu ve MON'un bilinen Milner hayranlığına, eski adamı Emile Heskey de katılınca bunları dışarıda bırakamazdı ve düşüncesi gereği kadrodaki oyunculardan maksimum verimi alabileceği dizilimi 4-4-2 olarak değiştirdi. Bunu daha önce savunmuştum, bazı yönlerden, ancak artık elde tutulur bir yanı kalmadı ve 4-3-3'e dönülmesi çok isteniyor, istiyorum. Ama bu çok uzak bir ihtimal, MON, Heskey-Gabby-Milner'dan ikisini kenarda tutmayacak, az önce bahsettiğimiz düşüncesi gereği. Ve transfer listelerimizde mutlaka bir forvet bulunuyor; Sturridge olsun, Kevin Doyle olsun, şu 1-2 gün öncesinin balonu Gignac olsun veya sessizden ara ara yazılan Negredo olsun. 2009-2010 sezonuna 4-4-2 ile giriliyor ve yılın futbolcusu seçilen Petrov'un inanılmaz performansıyla terfi ettiğimiz 4-3-3'ün ömrü bir senede kalıyor.

Şu gelenler-gidenleri irdelemeden yeni sistemde kadro yapısının yarattığı sorundan bir paragraf bahsedeyim. Bu şu sistem oturdu mu oturmadı mı tartışmalarında genellikle sorun orta sahada çıkıyor, ya da bana da öyle geliyor olabilir bilmiyorum. Elinizde Ashley Young gibi bir kanat oyuncusu varsa örneğin, orta saha özelliği olmayan ama hücumda faydalı kullanabileceğiniz, dikakt çekerim hücumda faydalı kullanabileceğiniz, 4-3-3 kesinlikle daha uygun tercih. 4-4-2'te kanatlarda iç özellikli oyuncular olmadan oynandığında orta sahada geriye düşüyor takım, ki bu bizim takım özelinde olan bi şey de değil, şu vakitte 4-4-2 diziliminde tat veren fazla takım kalmadı, Wenger bile feragat ediyor, bunun dışında, bu büyük takımların dışında, 4-4-2'de tat veren takımlar kanatar da iç özellikli oyuncularla oynayanlar. Roy Hodgson'ın Fulham örneği... Bizim kulübün kadro yapısı buna müsait değil, ve artı eksi alt alta toplandığında şu kadroya en uygun sistem sezon başından beri süregelen malum 4-3-3, bunda sadece O'Neill'ın adamı Heskey'nin yedekliğe terfisi ve Milner/Gabby/Young'ın rotasyonu durumu var. Aslında kadro darlığı vs diye yakınırken hiç de fena değil. Ama... ama diyoruz, hocanın vizyonu bu şekilde olmadığından, 4-4-2 görmeye devam ediyoruz. Şöyle bakalım... Ashley Young, bir sonraki paragrafta değinicem, Chelsea istiyosa verelim noktasına geldi, benim açımdan. John Carew ve Gareth Barry ile beraber takımın en nitelikli elemanı Stiliyan Petrov -ki şu nitelikli meselesi yine Young'la alakalı- , Barry'nin de savunma yönünün de kuvvetli olmamasıyla halen etkiliyici olmasına rağmen verimli performans veremiyor, ki keza aynısı Barry için de geçerli. Milner da öyle takılıyor. Belli bi çizgide, ama ne az ne çok gibi. Ama tabi yine de önemli bi oyuncu, altını çizmek gerek. Asıl diyeceğim şuydu, bu 4-4-2 takımın kimyasını bozduğu gibi O'Neill'ın alamet-i farikası oyunculardan yüksek verim almaya ihanet oluyor, şayet oyuncuların da verim verebildiği bir düzen değil bu. O'Neill, bir ara Noat Samisa'nın dediği gibi kendi bindiği dalı kesti aslında. Orta sahada işler böyleyken 2li forvete geçmesi de pek iyi sonuç vermedi, ama en azından bu konuda umutlu konuşabilirim. Agbonlahor çalışma etiği de iyi olan bir oyuncu, zamanla alışacaktır. Ama o da eski etkileyeciliğinden uzak. Herkesin sadece en iyi yaptığı işi yaptığı eski düzende aynı Young gibi çok parlıyordu halbuki. Bu iki oyuncu da, Young ve Agbonlahor, aslında çok düz oyuncular. Bobby Zamora örneği ya da Heskey, merkez oyuncu rolünde olmaları düz oyuncu oldukları gerçeğini değiştirmyior. Ve bu adamlara sadece en iyi yaptıkları işleri yapma görevi verilmediğinde, çok sırıtıyorlar. Şu, futbol iyi oyuncularla oynanır hikayesi... Barry-Carew-Petrov takımın düzlükten uzak elemanları. Bunlardan Barry bu yaz ayrılıyor. Bir de onun dışında savunma tandemi inanılmaz sorunlu, artık bilmiyorum istatistik falan çalışılabilir, belki de son 20 maçta maç başına 2 gol yiyoruzdur, bilmiyorum. Tandemle ilgili bahsedeceklerimi sonraki paragrafa bırakayım, ama burada diyeceğim bu bölgede kimya falan bi yana kalitede de bayağı eksiklik olduğu. Her alanda ıslahat gerekiyor.



Young ve Agbonlahor'un düz olmasına gelince, Agbonlahor'a fazla itiraz eden olmayacaktır, Football Manager'da pace ve acceleration'u, ikisi birden 20 olan bi oyuncudan bahsediyoruz, ama o kadar. Oyun planı kanatları açılan toplarla kontralar olup bu adamı da kanata koyduğunuzda pek tabii çok etkili. Ama sorunlu bir oyuncu olmaması, yaşının genç oluşu, altyapı ürünü olması.. bunlar iyi özellikler ve Gabby'nin bunla sınırlı kalmayacağına inanıyorum. Young'a gelince... Chelsea sanırım 20 papel sayıyor kendisine, açıkçası gitmesi taraftarı olurum, hele O'Neill'ın transfer harcamalarını çok kötü yaptığı ve bize de 6-7 oyuncu gerektiği düşünülürse. Hem başka türlü 4-4-2'nün soluna veya sağına -Milner sola da geçebilir- başka bir oyuncu koymak da mümkün olmayacak bir başka açıdan. Neden? Son zamanlarda daha bi dikkat ediyorum, bana mı öyle geliyor, sezonun sonunun veya takımdaki mevcut havanın bir yansıması mı veya en basitinden form düşüklüğü mü diye, büyütüyo da olabilirim şayet. Ama bana öyle geliyor ki, Ashley Young gerçekten etkiliyici top getirişi, hızının yanında öyle ahım şahım bir topçu değil. Sanıldığı gibi adam geçebilen, örneğin Arda Turan gibi adam geçebilen bi topçu da değil. Hızıyla geçerse geçiyor, yoksa üzerine üzerine sürüyor topu, sonra ya rakip oyuncu hamleyle alıyor ya da kendi kaptırıyor üzerine giderken. Gol attığı doğrudur, yine de anlayamadığım şekilde iyi de bir hücum silahıdır, Everton maçı örneği, bi patlayıcı güçtür de aynı zamanda. 4-4-2'de sola koyunca da zaman zaman hakkaten çekilmez geliyor bu topçu. Bu arada Aaron Lennon'dan daha iyi orta yapıyor. O yüzden, piyasası da bu kadar tavan yapmışken Barry+Young'dan 40 papel cebe atabirsek oh oh diyorum ben. Tabi bu Barry de gitsin şeklinde anlaşılmasın, keşke tutabilsek ama bu sezon, son sezon. Öyle gözüküyor.

Taraftarın Martin O'Neill'ın Cahill'i satıp Knight'ı almasına dair dalgası vardı. Ridgewell olsun, Cahill olsun altyapı çıkışlı çok da güzel savunma elemanları bunlar, ayrıca İngilizler, sorunlu olduklarını da hatırlamıyorum, biri şehrin diğer takımı City'e diğeri de geçen sezon Bolton'a satıldı. Sanırım burada MON'un fantezileri etkili oldu, ne yazık ki... O'Neill cep sözlüğünde strikerın karşısında güç+hız, defenderın karşısında +1.90 (metre) yazıyor. Zatyiah Knight'ın bi Villa taraftarı olmasının da dışında başka mantıklı bi açıklaması yok. Neyse...

Bu tandem mevzusuyla ilgili, gerçekten çok ciddi sorunlar var. Önde 3 adam, bir de arkadaki ikilide Laursen olunca fazla sırıtmıyodu ama çook uzun zamandır süre gelen bir pozisyon alma ve topu oyuna sokma eksikliği var takım kimliğinde. Bunun dışında Reo-coker gibi kesici bi adam da eksildi. Eskiden daha rahat, daha efektif ve daha fazla geriye gelip köprü görevi kuruyodu Petrov, şimdi bu oyunu biraz daha silikleşti. Yazı başından beri aynı şeyleri tekrarlıyorum, sıkıldım, ama işte birbirine geçmiş halkalar, domino taşları vs. şeklinde işleyen bir düzen vardı ve 2-3 değişiklik takımı üçüncülüğe çıkaran yapıyı bozdu ve defoları ortaya çıkardı. Ne Laursen Ne Davies oyun kurabiliyordu->Takımın oyun düzeni daha çok kaosa ve uzun toplara dayalı olduğundan bu sorun değildi, herkes top ayağına geçtiğinde ileri şişirmekten haz alıyordu, olmadı Petrov -tackling'i de gayet iyidir aynı zamanda- geriye gelip Barry'e atıyor o da topu kanatlara açıyordu. O arada Reo-coker abimiz de geri kalan işleri derleyip toparlıyodu.->Pozisyon almada ve genel takım savunmasında sıkıntılarımız vardı ama üçlü orta ve oyunu rakibin oynamasına izin veren genel yapımız nedeniyle fazla sırıtmıyordu.->Sırıtmıyordu demişken, Laursen varlığı ve Davies'in tamamlayıcılıktaki mutlu rolü bi yana, asıl sırıtmayan taraf beklerdi. Yani işte, az sırıtan demek istiyorum. Bekler, Cuellar-Reo-coker-Luke Young. Ve son 15 maçta bir tek Hull'a içeride galip gelinebildi.

Kendi gelecek/gidecek listem şöyle; gidecekeler istekten çok tahmin içeriyor, geleceklerse bunun tersi.

Gider: Barry, Young, Harewood, Knight
Gelir: Vermaelen, Senderos, Defour, Lucas Biglia, Bentley, Darren Bent

Şu ana kadar hiç bi yerde bek aldığımızı görmemem iyiye işaret değil, bakmayın ben de aklıma birisi gelmediğinden yazmadım. Bouma'nın sonu Laursen'inki gibi olmasa bile beke ihtiyacı var bu takımın, Mellberg'dir Cuellar'dır Reo-coker'dır bi yere kadar. Mesela Valencialı Miguel'le Milner'dan oluşan sağ blok bence gayet etkileyici, hiç olmadı Cardiff'ten bi sağ bek getirmek gerek çünkü gerçekten Luke Young dışında as takımda -hadi az buçuk Gardner- asıl mevkii sağ bek olan ve oraları karşılayabilen bir oyuncu yok. 2 stoper alınması gerekiyor ve Hangeland-Lescott-Vermalen-Juhasz gibi isimleri biliyordum ki Independent sürpriz bi şekilde Senderos'u da eklemiş. Madem öyle en güzel elbet o olur ve elbet yanına da sol ayaklı, sol bek de oynayabilen ve bunun dışında da pek çok özelliği mevcut Vermalen gayet şık olur. Farazi ya hani, Young'ı da yolladık; yerine Tottenham'da olduğu, e hani Tottenham ya, kadar kötü olamaz mantığıyla Bentley'i katıyoruz. Sanırım Barry'ye en iyi alternatif Steven Defour, dahası var mı? -ki gerektiğinde solda veya sağda da yer alabilir- Onun dışında, hazır Belçika pazarına çıktık, ki bu sene o diyardan 2 oyuncu alırız inancındayım, bir de Anderlechtli Biglia transfer ediyoruz. Bent de Tottenham'da fazla mutlu değil, Defoe'yu da sevmez ve MON'un forvet profiline de uyuyor, o da forvete aranan dördüncü oluyor. Benim tahminim Shorey ve Sidwell'de bir sene daha beklenecek. Barry dışında bir büyük oyuncu daha satabiliriz ama onun dışında, takımdan fazla ayrılan oyuncu olacağını sanmıyorum...

Ayrıca gelecek sezon için 5.lik ve UEFA'da 4. tur iyidir, tabi bundan öte takımın vereceği ışık, hani şu gittikçe kararan -son aylardaki başarısız sonuçlardan tamamen bağımsız olarak- çok daha önemli.

2009/05/16

Rus romantiği

Eurovision'u beklerken vakit geçirecek bir yerler arıyorum. Şöyle kitaplara göz gezdirirken Yeraltından Notlar'dan şu bölümü aktarayım dedim. Karamazov Kardeşler, Dostoyevski'nin chef d'oeuvre'ü, Notlar da en dolu kitabıdır kesinlikle. Kafka'nın Değişim'inden 2 gömlek üstte olmasının yanında, bununla beraber en güzel 2-3 kısa kitaptan -139 sayfa- biridir. Büyük üçlünün -Budala, Suç ve Ceza, Karamazov- öncülüğünü etmiştir. Hayatı fazlasıyla anlamamak gerekir...
"
Fakat müsaade ederseniz, burada biraz konu dışına çıkayım.

Biz Ruslarda, genel olarak şu manasız, aklı yıldızlarda Fransız veya Alman romantiklerine rastlayamazsınız; hele Fransızlar, bütün Fransa barikatlarda can vermek üzere olsa, nezaket için olsun değişmez, ömürlerinin sonuna kadar aptal aptal yıldızlara şarkı söylemeye devam ederler. Bizde, Rus toprağında aptal bulunmadığını biliyoruz; Alman diyarlarından farkımız da budur. İşte bunun içindir ki, Rusya'da saf, aklı yıldızlarda gezen hayalci tipler yoktur. Bütün o Kostancoğullarını, Pyotr İvanoviç amcaları idealimiz olarak görmek, bazı "ağırbaşlı" yazarlarımızla eleştirmecilerimizin budalaca hüyaları olmaktan öteye geçmemiştir; bizim romantiklerimizi Almanya'nın, Fransa'nın aklı yıldızlardaki romantiklerine çeviren de onlardır. Halbuki rus romantiklerinin nitelikleri, aklı yıldızlardaki romantiklerin niteliklerine taban tabana zıttır ve Avrupa ölçülerinin hiçbiri bize uygulanamaz. (Müsaadenizle şu eski saygıdeğer, şerefli ve herkesçe bilinen "romantik" kelimesini kullanacağım.) Bizim romantiğin özelliği, her şeyi anlamak, her şeyi görmek, hatta çoğu zaman en olumlu zekaların üstüne çıkarak onlardan daha açık görebilmek, hiç kimseye hiçbir suretle boyun eğmemek, ayrıca hiçbir şeyi hor görmemek, ilgisiz kalmamaktır; bunlar siyasi davranıp dolambaçlı yollardan yürüyerek anlaşmazlıklardan kaçınmayı (lojman, emeklilik hakkı, nişanla taltif gibi) maddi çıkarları göz önünde tutarak gayelerine estetik heyecanlarla, ciltlerce şiir kitaplarıyla ulaşmayı adet edinmişlerdir, öte yandan ömürlerinin sonuna kadar "güzel ve yüksek şeyler"i içlerinde saklar, hep o güzel, yüksek şeylerin uğruna kendilerini de sanki mücevhermişler gibi mahfazalar içinde saklamaya çabalarlar. Bizim romantik, geniş bir adamdır, aynı zamanda madrabazın madrabazıdır... bunu tecrübeme dayanarak söylüyorum. Şüphesiz bu, romantiğin zekasına bağlıdır. Aman, ben de neler söylüyorum! Bizim romantik daima zekidir; asıl söylemek istediğim, arada bir ahmak romantiklerin de çıktığıydı, ama bunları hesap dışı bırakmak en iyisi, çünkü bunlar, en verimli çağlarında tam manasıyla Almanlaşıp, cevherlerini daha rahat muhafaza edebilmek için Weimar'a ya da Karaorman'a yerleşirler. Çalıştığım dairedeki görevimi bütün kalbimle küçümsüyor, sadece mecburiyet yüzünden, oradan ekmek yediğim için açıktan açığa kötülemiyordum. Dikkatinizi çekerim, sonuçta kötülemiyordum işte. Bizim romantik, (pek seyrek olmakla beraber) aklını kaçırsa da, önünde başka bir iş fırsatı yoksa, işini kötülemez ve "İspanya Krallığı" vehimleri tam bir çılgınlık hali alıp tımarhaneye gönderilmedikçe de kapı dışarı edilmez. Fakat sapıtanlar ancak cılız, soluk, sarışın birkaç kişidir. Romantiklerin büyük çoğunluğu zamanla birer kodaman olurlar. Hepsinde insanı şaşırtan bir duygu bolluğu, birbirine zıt hisler beslemeye karşı öyle aşırı bir istidat vardır ki! O zamanlar bu düşüncelerle teselli bulurdum, fikirlerim hala değişmemiştir. Bizde düşüşlerinin son basamağında bile ideallerini kaybetmeyen o "geniş yaradılışlılar"ın bu kadar çok olması da bu yüzdendir. Gerçi idealleri için kılları kıpırdamayan azılı birer haydut, hırsızdırlar ama, o ilk ideale duydukları saygı kaybolmamıştır; ruh bakımından namuslu sayılabilirler. Evet efendim, en kaşarlanmış ahlaksızların ruh bakımından son derece namuslu kalabilmeleri ancak bizde mümkündür. Tekrar ediyorum, romantiklerimiz arasından açıkgöz, düzenbaz (düzenbaz kelimesini ilifat olarak kullanıyorum) sık sık çıkıyor; gerçeklik duygusu, olumlu bilgileri birdenbire o derece kuvvetleniyor ki, şefleri şaşkına dönüyor, etrafın ağzı açık kalıyor."