2011/11/07

Trabzon ne yapmalı?

Trabzonspor ülkede yaşanan gariplikler sonucu tepeden indiği Şampiyonlar Ligi'nde şu ana kadar beklentileri aşmayı başardı, en azından yerine katıldıkları Fenerbahçe gibi 2.-3. sıra bandı mücadelesi verebiliyorlar. Ligdeki tek Türk takımının maçları belli bir yarışmacılıkla çıkarabilmesi, hem şu nam-ı diğer ülke puanı hem de bizi heyecanlandırabildiği için iyi. Gerisinde, Trabzonspor pek iyi değil, rakipler de epey kötü.

Gol atamıyor. 4 maçta 2 golü var ki, bunlardan biri penaltıdan, diğeri de frikik sonrası. Fakat takım bu 4 maçta ortalama 426 kısa pas yapmış, topa da %51 oranında sahip. Bu alanlarda grupta başa oynuyor. Lille de aynı sayıda pas yapmış, fakat onların yüzdesi 56. Ligin genelinde de fena istatistikler değil bunlar, misal Dortmund 444 pas yapmış, Trabzon'un elendiği Benfica 400'ün altında. Ajax, Barcelona gibiler uçmuş, onlar 540'lardan gidiyor. Peki güzel futbolun paslı oyunla aynı anlamda gittiği yerde Trabzon neden gol atamıyor? Devamında, Trabzon neden bu kadar çok pas yapıyor?

İkisinin de cevabı Burak Yılmaz. Artık ağızlara sakız olan bir Burak Yılmaz bağımlılığı söz konusu. Oyuncunun ülkede yetişen diğer forvetlere zıt bir yol izlemesinden ve elde başka alternatif olmamasından. Vittek gibi çok değerli bir oyuncudan faydalanma imkanı kalmayınca, Trabzon'un forvet üzerinden gol pozisyonu üretebileceği bilhassa oyuncu Burak. Henrique'nin geri dönüşü bu yüzden çok önemli. Bu forvet üzerinde bir şeyler üretme mevzusunda, Burak harici önemli bir oyuncu olabilir. Gerçi bunu forvet oynadığı Lille maçında pek yapamadı ve sürekli ortada kaldı ama kanatları çoklamaya gelir ve orada duvar olarak kanat akınlarına yardımcı olursa Trabzon yine forvetinden doğru bir şekilde yararlanmış olur. Takımın bu kadar pas yapması da zor maçlar olması nedeniyle riski minimumda tutması ve sürekli topu dolaştırmasından. Ve yine, Burak'tan. Avni Aker'de iki hedef maç oynandı ve bunlardan birinde Burak yoktu, Trabzon az ofsayta düştü, yine kısa oynayıp bir şeyler üretmeye çalıştı. Son maçta Burak vardı ve oyuncu ofsaytta tek başına çift haneleri zorladı, takım da pas ortalamasının altına düştü. Takımın pasörü Colman'ın pas isabet yüzdesi 70'e kadar dayandı (bu düşük oluyor, normalde 80 küsürlerde), son 15 dakikada 10 kişiye karşı belli bir kimlik gösterilemedi. İster istemez, acaba Burak olması mı dedirtiyor...

Sorun; direk oynamaktan, Burak'a ve sürekli Burak'a oynamaktan daha çok, devamlılığın sağlanamamasından. Trabzon orta sahası düşüyor. Zokora fazla geride kalıyor, Adrian'ın olayla alakası yok ve Colman da tek başına her yeri kapatabilecek biri değil. Barcelona pozisyon futbolunun kanunu: Sürekli pas yapacaksın, kaybettiğinde geri kazanacaksın. Topu geri kazanmak, pres, takımın sürekli pas sonucu zaten belli pozisyonlara yerleşmesiyle mümkün oluyor. Trabzon'un topu kaptırır kaptırmaz yeniden kazanıp atak başlatma gibi bir zihniyeti yok, fakat çok yavaş ve takım olarak karşı alana geçtikleri ilk iki maçta, bu tür omurgasal aksaklıklar törpülenmiş oluyordu. Colman'ın düşük pas yüzdesi Burak'ın her koşusunu gördüğünde bir deneme pas atma gerekliliğinden çok, bütün yükün adama binmesiyle fiziksel olarak çökmesi bence. Zamanında bu sendromu yaşayan Ernst vardı, kapatılacak alan çok, kapatacak adam yok.

Peki kalan 2 maç için ne yapılmalı? Inter birtakım denemelerden sonra yaşlı kadrosuyla yeniden İtalya-Arjantin karışımı 4-3-1-2'e dönüş yaptı, bu düzenin sorunlarıyla beraber. Lille, Inter'in forvetlerine karşı çok zorlandı ama aynı zamanda sağ bek Debuchy mükemmel bir maç çıkardı. Bu sene defalarca ortaya çıkan ve kişisel hatalar değil omurgayla ilişkili olduğundan tekrar tekrar ortaya çıkması sürpriz olmayan kanatların kapatılamaması durumu Trabzon için önemli. Inter zaten hali hazırda grubun en reaktif takımı, birinci torbadan gelip %43 topla oynama oranları var, en az pas yapanlar da onlar. Ben Avni Aker'de Burak'a direk oynamanın çok işlemeyeceğini düşünüyorum, çünkü çok büyük ihtimal zaten savunma dörtlüsünü geride kuracaklar. Bu CSKA maçının tekrarından biraz iyi olur ki (takım en azından yorgun olmayacak, orta sahada daha dirençli olabilir nispeten) yine de çok farklı değil. Inter 7 oyuncuyla savunuyor, az önce söylediğim bek oyuncusunu savunma zaaflarını kullanmada Alanzinho önemli bir yer teşkil edebilir. CSKA maçında sonradan girip yarattığı pozisyon önemli bir gösterge: Trabzon'da bunun gibi, orta saha forvet arası bölgede oyunu hızlandırabilecek diğer oyuncular Serkan ve Volkan ama bunlardan biri başaramadığı için çıktı, diğeri lige kayıtlı değil. Alanzinho'nun ilk iki maçtaki silik görüntüsü, doğru pozisyonlarda top alamaması kaynaklı, ve beklentilerden ve elbet biraz da kendi yetersizliği. Böyle pırpır oyuncuların nasıl kullanılacağı soru işareti oluyor, nasıl verimli olabilir? Misal İngiltere'de Sessegnon'un oynamadığı pozisyon kalmadı, forvet arkası, sol orta saha, sağ orta sahadan tutun tek forvete kadar. N'Zogbia 9.5 milyon poundla bonservisin altında eziliyor gibi, gerçi son maçlarda epey ilerleme var ama bu adamlardan ne gibi beklentiler içine girmeli? Zaman zaman çok zorladıklarından verimli olamayabiliyorlar, diğer türlü de, yani zorlamadıklarında da "Bu adamın işi ne o halde?" deniyor. Bazısı daha forvet nitelikli oluyor -N'Zogbia-, bazısının daha geriden top alması daha yararlı -Sessegnon-, yani herkesin reçetesi aynı değil. Alan'a gelince bence yine ilk iki maçta olduğu gibi kanattan oyun kurulumuna katılması yararlı, Trabzon'un biraz parça parça olan yapısından ve oyuncunun pas opsiyonu olabilmesinden dolayı. Kanattan topu alıp hızlandığıysa yanında duvar olabilecek veya Alan'ın pas atabileceği biri olmalı, keza top sürüş sonrası kendi şutundan gol yaratabilecek (Bir tane bize, Galatasaray'a attığı gol var çok güzel, başka hatırlamıyorum) biri değil, son pasları vs de fark yaratacak düzeyde değil. Fakat hızlı oyuncu, çabuk oyuncu, Trabzon'da olmayan, denge bozucu bir yapısı var ve önemli olan Alan değil de onun sürüşleri sırasındaki dalgalanmalardan yararlanabilecek diğer oyuncular.

Link olacak oyuncuya gelelim... Adrian kalitesiz değil; ama henüz yeterince direk ve kesin de değil. Henüz olmamış çok şey var. Wenger'in en önemli kıstasıdır link oyuncusu için, fazla pas hatası yapmayacak. Makine gibi olmalı yani, Arshavin'i bu yüzden ortada kullanmak istemediğini söylüyor. Adrian pek hızlı düşünmüyor, oyunu o savunma-orta saha bloğu arasında hızlandırma görevini pek iyi yapamıyor. Fizik olarak da iyi değil, ama Colman gibi zamanla, yavaş yavaş gelişme gösterecek gibi duruyor. Şimdilik, özellikle böyle büyük maçlarda kanatları sürekli çoklamasının onu en verimli kullanma yolu olduğunu düşünüyorum. Hele takımın da kanat organizasyonlarının zayıf olduğu göz önünde bulundurulursa. Lille karşısında onun kanattaki performansı belirleyiciydi, penaltı da, şans da olsa, bu şekilde geldi. Benim buradaki kastım direk sol açık olarak oynaması değil, ama top almak için sürekli kanatlara gelmesi ve o pozisyonlardan pas alış verişi yapması. Trabzon Burak'sız maçlarda keskin bir hücum silahına sahip olmamasının yanında ne yapacağını bilmez bir hali vardı (Pek çok opsiyon olabilir: kanatları kullanma, ortadan bindirmeler, topu hemen kazanıp direk hücumlar vs... Genel olarak bunların hiçbiri yoktu, topa sahip olduktan sonraki kısım eksikti), ve kanatlarda net toplar çıkaramayan Serkan, Halil gibi oyuncular ve bekler de buna yardım etmedi. Adrian'ın kanatları çoklayıcı özelliği hem onun ortadaki kalabalıktan kurtulması hem de rakibin zayıflığını kullanma açısından iyi olabilir. Son olarak yine beklerin bu maçta sahip olacağı önemle ilintili, Serkan'ın sağ önde değil de bek olarak başlamasını daha doğru buluyorum. Kendi 11im şöyle olurdu:

Tolga; Serkan, Glowacki, Giray, Cech; Zokora, Colman; Alanzinho, Adrian, Henrique; Burak

İstatistik, grafik bunlar yok. Bana biraz yavan geldi bu yüzden, ama bu seferlik böyle olsun. Bayramda boş zamanda can sıkıntısı, daha uzun bir şeye de pek elim gitmedi.