2012/08/16

Spartaküs yenilir mi?

Spartak, Rusçada Spartaküs anlamına geliyor. Bu seneden, staddan bir kare.


Önsöz niyetine, Spartak'ı bilmeyen kalmasın

Sovyetlerde kulüplerin ortaya çıkışı bizdekinden veya Batıdakinden farklıdır. Orada ordunun (CSKA), demiryollarının (Lokomotiv), polis teşkilatının (Dinamo), otomotivcilerin (Torpedo) takımları vardı. Bu kulüpler kurumların bir uzantısı şeklindeydi, kurulma amaçları sportif amaçtan çok spor kulüplerinin kurulma zorunluluğundan öte geliyor ve futbol, kurumların birbirine üstün gelme çabasıyla şekilleniyordu. Bu organizasyonlar elbette özerkliğe sahipti ancak devletin her şey üzerinde olduğu gibi spor üzerinde de bir otoritesi söz konusuydu. Zaten kulüplerin kurulma mantığı gereği, kaçınılmazdı. Daha ince şekilde Kagarlitski'den alıntıyla anlatayım: "En tepede mutlak bir iktidara sahip büyük önder ve öğretmen Yoldaş Stalin bulunmaktaydı. Ancak her bölgedeki büyük parti yöneticisi, devlet kurumlarının tepesindeki her bakan, her fabrika müdürü, emirleri altındaki kulların yaşamları ya da ölümleri üzerinde hakimiyet kurmuş minik birer Stalin'di." İşte tüm bu takımlar arasında, Spartak'ın yeri epey farklı.

Spartak Moskova et işçilerinin kurduğu (renkleri kırmızı beyaz) ve Starostin kardeşlerin hayat verdiği bir kulüp.Aynı zamanda iyi bir hokey oyuncusu olan Nikolay Starostin, Komünist Parti gençlik kolu Komsomol'un da desteğini alarak organizasyonun yönetimine geliyor ve onun anlayışı, Sovyetlerde bilinen haliyle Spartak'ı yaratıyor: bürokrasinin takımı olmayan, özgür, ülkenin dört bir yanından sevilen Spartak. Deniyor ki, Spartak dürüstlüğün, saygının, yani bürokrasiden uzak kalmayı seçen insanların takımıymış. Bunlar içinde elbette sanatçılar da var. Igor Rabiner'in Blizzard dergisindeki yazısında bununla ilgili bir bölüm yer alıyor: piyanist Denis Matsuev'in 30. yaş günü için verdiği konserde herkes Spartak atkısı takmaktaymış. Yani Spartaklı olmak bir kültür, bir tavırmış diğer yandan.

Şimdi asıl meseleye geleceğim. Günümüzdeki kulüp yapılanmaları artık böyle değil. Lokomotif'in stadını hala Rus demiryolları yapıyor veya Zenit'i Gazprom destekliyor olabilir; ama eskiyle bir tutmanın manası yok. Bu takımları destekleyen kurumların yerine, o kurumların yerini alan para babaları geçti; ancak kulüplerin eski ideolojik, sosyal kimliklerine dair hemen hemen hiçbir şey kalmadı. Igor Rabiner aynı yazıda Spartak taraftarı olmaktan nasıl uzaklaştığından bahsediyor: hiçbir vakit halkın takımı olduğunu iddia etmemiş, bunu kendiliğinden başarmış Spartak'ın, 'şeffaflık' döneminde politikaya alet edildiğini, bu dönemde takım için daha önce kullanılmayan 'halkın takımı' ibaresinin içi boş bir şekilde kullanılmaya başlandığını ve sanatçılar, dürüst insanların yerini neo-liberal bürokratların almaya başladığından bahsediyor. Bugünkü noktada Spartak'ın 30 yıl önceki Spartak'la pek bir bağı yok; ancak bu geçmişiyle, hâla -muhtemelen- Rusya'nın en tutulan, en çok taraftarı olan kulübü Spartak Moskova.

Milenyumla beraber ortadan kaybolmaları ve Zenit, CSKA gibi takımların yükselişiyle Spartak'ı pek çok kişi sadece 'iyi' bir Rus takımı olarak düşünüyor olabilir. Bunun böyle olmadığını, bilakis ülkenin en önemli kulübü, bir değilse ikincisi olduğunu ortaya koymaya çalıştım. Bir de Hayatım Futbol'daki yazımda verdiğim verileri tekrarlasam daha iyi anlaşılacak: 21 sezonu deviren Rusya 1. liginin 9 şampiyonluk, 5 ikincilik, toplam 1214 puan ve 1199 golle tüm alanlarında en üst sıradaki takımı onlar. 90lı yıllarda Şampiyonlar Ligi'nde 1 kez yarı final, 2 kez çeyrek final oynamayı başarmış; yine aynı yıllarda lig şampiyonluklarını yalnız Lokomotif Moskova ile pay etmiş bir takım. Kuşkusuz en üstte. 2000lerin başında Yevgeni Giner'in satın aldığı kulüp CSKA değil Spartak olsaydı, bu başarılar aynen devam edebilir ve ben de bu girişi yapmak zorunda kalmayabilirdim. Neticede sıkıntılarla, karışıklıklarla geçen senelerin ardından -yine sıkıntılı şekilde- geçen yıl Şampiyonlar Ligi vizesi almayı başardılar ve bu yıl Unai Emery'i hocalığa getirerek yepyeni bir sayfa açtılar.

Artık bugüne dönüp saha içini irdeleyebiliriz.

Unai Emery, en soldaki
Benzer sorunlar, bir önemli farkla: Hız

Spartak'ın bu haftasonu Zenit'e 5-0 kaybetmesi takımı gereğinden kötü göstermesin. Öncesinde 3 maçı kazanarak gelmişlerdi. Darmadağın oldular. Bu öncelikle gerçekten sıradışı bir durum; takımın lig tarihindeki en farklı mağlubiyeti. Bu, Spartak'ın zaten ilk 3 haftada görülen eksiklerine yeni bir şey eklemedi; yalnız, fırsatları kusursuzca değerlendiren Zenit işleri bu durumu yarattı. 15. dakikada gelen ilk gole kadar, iki takımın da kağıt üzerindekileri sahaya yansıttığı ama kesin bir üstünlüğün olmadığı bir tablo vardı; sonra Kanunnikov'un büyük ölçüde bireysel golü geldi. 2. gol daha sonra dikkat çekeceğim düpedüz orta saha acizliği. Fakat sonra, Spartak maç 2-0 iken bir penaltı kaçırıyor ve Shirokov'un attığı 3. gol tek kelimeyle sıradışı. Üçten sonrasının bence futbol adına çok değeri yok, fakat şunu söyleyebiliriz: Spartak, bir hafta içinde en dibi ve en yükseği gördü. Bir önceki maçta Dinamo'nun sahasında Dinamo'yu 4-0 mağlup etmişlerdi ve oyun olarak da en üsttelerdi. Bana kalırsa, ilk haftadaki 2-1'lik Alania galibiyetini değerlendirmek bu iki maça nazaran daha mantıklı; şu anda Dinamo 0 puanla son, Zenit 12 puanla ilk sırada yer alıyor.


Esasında Aykut Kocaman'ın kafasındakiyle, Emery'nin Spartak'da gösterdikleri arasında pek fark yok. İki takımın da hücum planlarında esas nokta kanatlar; merkezin üstünlüğünden öte merkezin koruyuculuğuna dair bir inanç var. Fakat Fenerbahçe'dekinden farklı olarak, Emery'nin kafasındaki daha çok hıza ve boş alanları değerlendirmeye dayanıyor.

Unai Emery hakkında bilinmesi gereken ilk şey, esnek bir hoca olduğu; detaylara çok önem veriyor ve bu yüzden maçtan maça takımda değişikliklere gidebilir. Spartak ilk 4 haftada hep çift forvet kullandı, yalnız bu ikili Dinamo maçında Brezilyalılar Ari ve Welliton, diğer maçlardaysa Dzyuba ve Emenike'ydi. Rus basınında çıkan bir eleştiride, 'kazanan takım değiştirilmez'e vurgu yapıldı; yani, Brezilyalıların olduğu takım 4-0 kazandıktan sonra Zenit maçında diğer ikiliye dönmek nedendi? İki uzun ve fizikli forvettense, hareketli, yerden oynamaya daha uygun iki forvetle maç daha rahat kontrol edilecektir, deniyor. O halde Emery neden Dzyuba-Emenike ikilisine daha çok değer veriyor?
Önce Brezilyalıların tercihinden başlayalım. Bu, az önce bahsettiğim rakibe göre ince ayar yapma huyunun birebir örneği. Dinamo, Petr Chulkov'un yukarıdaki videoda bir araya getirdiği gibi, bloklar arasında çok fazla boşluk veren bir takım. Böyle bir durumda, haliyle, o kanallara sızan Ari, Welliton gibi oyuncularla başlamak daha anlamlı. Burayı daha fazla videoyla doldurmak için eklemiyorum, ancak ufak bir araştırma sonrası maçın gollerine ulaşırsanız Bilyaletdinov'un bu boşluktan yararlanarak ilk golü yaptığını görebilirsiniz.

Spartak'ın elinde saf bir 10 numara yok. Veya saf 10 numara olmasına gerek yok, forvet arkası bölgede oynayıp takıma ahenk katacak herhangi bir oyuncu yok. Bu oyuncular Valencia'da Piatti veya Tino Costa oluyordu; veya başka takımlar için, geçen sene bu rolü layıkıyla yapan Mata, Rosicky gibiler. Eğer elinizde bu tip, oyunu esnetme ve ön alanda hızlanma sağlayan oyuncular yoksa, pasla çıkma ve topa sürekli sahip olarak pozisyon üretme şansınız fazla değil. Terim sonrası milli takımda meydana gelen bu; topa sahip olalım diyoruz, fakat ön alanda bu boşlukları görecek mekanikliğe sahip değiliz, top geriden doğru çıksa dahi. Esas amaç bolca alan bulmak ve hızlanabilmek olduğundan, Spartak ileride Dzyuba ve Emenike gibi iki fizikli forvet kullanarak uzun oynuyor. Genelde yaptıkları bu. Bunlardan 1.95lik Dzyuba indirici, Emenike ise onun indirdiği alanlara koşu yapan oyuncu. Bu strateji sezonun açılış maçında Emenike'nin 15 saniye dolmadan gol atmasıyla sonuçlandı. Yani hazırlıksız yakalanmamak gerek.

Ön alanda bahsettiğim tipte bir orta saha olmadığı gibi, gerideki iki orta saha oyuncusu da defansif özellikli; Carioca ve de Zeeuw. Yalnız, Fenerbahçe'dekinden farklı olarak ikisi de tempolu oyuncular, yani dönen topları hemen kanada açma veya ön oynama işlerini iyi beceriyorlar. Spartak'ın şu anda oynadığı oyunda, ikisinin bu özellikleri en az o bahsettiğim orta saha oyuncunun olmaması kadar etkili.

Dikan - K Kombarov, Pareja, Suchy, D Kombarov - McGeady, de Zeeuw, Carioca, Bilyaletdinov - Dzyuba - Emenike

Bunlardan, Spartak'ın sadece uzun oynamaya çalıştığı anlaşılmasın; doğru anlaşılırsa, bu genel planın bir parçası sadece. Eğer rakip kanat oyuncuları, Spartak'ın öne koşmaya hazır beklerine uzak duruyorsa, ilk pas oraya gidecektir. Kanatlarda McGeady ve Bilyaletdinov'un (ikisi de Britanya tecrübeli, kanat oyunu ne bilirler) bekleriyle iyi bir uyumu var, gerekirse onlar da çizgiye yakın gidip bekini hemen tek pasla hareketlendiriyor veya içe kaçıp rakip kanatları da beraberinde getirerek onlara alan yaratıyorlar. Bu arada topları indiriyor deyip kestiğim Dzyuba da aslında epey değer gören bir oyuncu. Bu yaz Aston Villa'yla ve Bundesliga kulüpleriyle anılmıştı; Emery de ilk geldiği zamanlara ait bir röportajında sinyalleri vermişti : "Sadece Spartak için önemli değil, aynı zamanda çok büyük bir oyuncuya dönüşme potansiyeline sahip. Bunu başarması için yardım etmeliyiz. Tabi bunu kendisinin de istemesi gerekiyor."

Üstte, bu bahsettiğim takım yapısını özetleyen bir dizilim var. Sports.ru'dan aldığım için isimleri altlarına yazmak zorunda kaldım. Aşağıda da, yine buraya kadar söylediğim şeylere Alania maçı içinden örnekler var; video edit işinden anlamadığım için altyazıyla idare edin.

Savunmadaki sıkıntılar

Spartak Moskova'nın savunmadaki sıkıntıları geçen seneden geliyor. Açıkçası bu sene de henüz bir ilerleme yok. Yalnız, bu seneki sorunlar bireysel hatalardan çok yeni şablonun bir sonucu; geri dörtlünün yerleşimi takımın ofansif planına uyum sağlasın diye olacak. Spartak'ın kanat oyuncuları Bilyaletdinov ve McGeady çoğunlukla önde yakalanıyorlar ve takım 4 defans oyuncusu + 2 orta sahayla, 6 kişiyle savunuyor. Rakip hücuma çıkmada yavaş kalmıyorsa böyle. Geri dörtlü de nispeten önde kurulunca, haliyle çok fazla boş alan kalıyor. Zenit'te, hem geriden çabuk ve doğru oynayabilen Denisov, hem de ön alanda bloklar arası boşlukları çok iyi değerlendirebilen 4-5 oyuncu olunca, çok rahat pozisyon buldular. Eğer savunmayı ilk pasta yakalayamazsanız, merkezdeki orta saha oyuncuları kanatlara yaklaşıp bu bölgelere yardım edebiliyor. Yani Carioca ve de Zeeuw'un alan kapama anlamında görevi hem enine hem boyuna. Tabi Fenerbahçe'ye karşı oynanan maçlarda, kanat oyuncularının daha disiplinli olması muhtemel. Daha önce alıntı yaptığım röportajda savunmayı ne yapacaksınız diye de soruluyor; ama Emery'nin cevabının takımın şu anda oynadığıyla pek alakası yok. Zamanla, belki.

Bu kare Zenit maçına ait. Savunmanın ne kadar önde olduğuna dikkat, ve hazırlıksız.

Bu da Dinamo maçından. Sarıyla çizdiklerim kanatlar; onların bu kadar geriye gelmesi, Dinamo'nun epeydir topa sahip olduğunu gösteriyor. Ama geri 4lü yine çok ileride.
"Savunurken sadece 4 oyuncumuzu kullanmak istemiyorum. Savunmaya tüm takımın dahil olmasını istiyoruz. Ayrıca, oyunumuzu daha çok topa sahip olma üzerine kuracağız. Topa sahip olursanız, savunmada yapacak işler daha az demektir. Daha fazla atak, geride daha az sıkıntı."


Sonuç: Fenerbahçe eşleşmesine dair

Tüm bu anlattıklarımdan sonra artık eşleşmeye dair kafalarda bir şeyler oluşması lazım, ortada ne varsa anlatmaya çalıştım. Salı günü Luzhniki'de oynanacak ilk maçta, Spartak'ın kazanacağını ama illa ki gol de yiyeceğini sanıyorum; 2-1, 3-1 gibi bir sonuç. Aslında bu 2 takımın deplasman performansı için de geçerli, ikisinin de savunmadaki malum sıkıntılarını düşünürsek. Emery illa ki Fenerbahçe'yi analiz edecektir ve bunun sonucunda eğer Welliton'la Ari'nin ön alanda yapacağı prese daha çok önem verirse eşleşmelerde bu 2liyi daha sık görebiliriz. Ki Fenerbahçe'nin yaşayacağı sıkıntı Dinamo'nunkine benzer; çünkü Spartak'ın aksine Fenerbahçe iki 4lü blok olarak yerleşmesine rağmen yerleşme hataları yapabiliyor. Dinamo'ya dair videoyu hatırlayın, 4 + 4 diziliyorlardı, fakat buna rağmen o iki blok arasında rakip oyuncular rahatlıkla gidip gelebiliyordu. Esas plandan vazgeçmezse, çoğunlukla gördüğümüz gibi Dzyuba, Emenike'den devam edecek ve bloklar arasındaki boşlukları çabuk ve direk oynayıp değerlendirmeye çalışacak.

Fenerbahçe içinse söylenebilecek ilk şey, Sow'u mutlaka 11'e yazmaları gerektiği. En azından deplasmanda. Kuyt'ın katkıları yadsınamaz, fakat Galatasaray'a karşı olduğu gibi rakip takımın temposuna ve baskısına çok kolay cevap veremeyeceklerini düşünürsek; bu kadar ileride savunan bir takıma karşı Sow epey avantajlı. Zaten bu oyuncunun eleştirilme nedeni topa sahip olunan oyundaki zayıflığı değil miydi? İşte bu zayıflığı törpülenecektir; hatta Kuyt, bir dönem Niang'la arandığı gibi sağ kanatta ilk topların atıldığı isim de olabilir, Spartak'ın kanatlarının geriye geliş sıkıntıları düşünüldüğünde. Sow, Alex, Caner, Topal, Cristian, Kuyt 6lısı benim için ilk maçın ideal kadrosu. Kuyt ve Caner'in savunmadaki görevleri de en önemlisi; özellikle Fener'in sağ kanadı, Spartak'ın kanat akınları için çok kolay hedef olabilir.

Açıkçası Fenerbahçe için de ayrı bir başlığım vardı, ama bu yazının ederinin bu kadar olması lazım. Belki başka zamana.