2010/02/07

Tottenham ters takım


Tottenham çok ters geliyor bizim takıma. Sezonun ilk maçında da ezilmiştik, bunda da ezildik. Hiçbir şey ortaya koyamadık, villablog'a bakıyorum, dördüncü sıra şansının hala devam ettiği, 1 puanın gayet iyi olduğu gibi ana fikirlerle moral yükseltici yazılar hakim, bunların hepsi doğru, ama bir de gerçekler var.

Benim maç için söylemek istediğim iki şey var öncelikle, tahtalara da güzel yansımış bunlar. Benim pek zamanım yok, photoshop'um da yok, guardian chalkboardlardan Cuellar'ın ve Downing'in pas grafiklerine bakıyorsunuz. Birtakım şeylerin daha iyi anlaşılması için Downing'in diğer maç paslarına da bakmak yararlı olur.

Aston Villa orta sahası kaldıramadı Tottenham'ı, olan buydu. Bi kere maçın başından itibaren geriye itildi savunma dörtlüsü, orta sahada oynayan dörtlü bunların çok ilerisinde kaldı, keza forvetler de öyle, yani aslında takım kendi yarı alanına itildi demek yanlış olur, savunmacılar geriye gitti. Telaş başladı, iki blok arasında oluşan boşlukta rakip çok rahat oynadı; Crouch indirdi, geriden gelen Defoe aldı, Huddlestone aldı, Modric ortalara çok rahat geldi. O dakikalarda gol gelmemesi futbol şansı ve Friedel'ın güzel performansı. Savunmadan bahsetmek çok doğru olmaz, sonuçta güzel bi savunma yapmadı takım, Dunne'ın güzel bi bloğu var Crouch'un şutuna ama bu tür güzellemeler topun altı pasa indiği yerlerde gerçekleşti hep, top o noktaya kadar çok rahat geldi, oradan sonrası çok da önemli değil. Maçın ilk 15 dakikası böyle geçti, sanırım orada %73'e kadar topa sahip olma oranı yakaladı Totnım. Crouch'ın Keane yerine girişi Keane'in presli oyununu götürüyor ve hareketli çiftli 4-4-2'den o klasik olanına geçiş yaptırıyor, maçın başında Crouch'un sağladığı direk oyun çok pozisyon yarattı. Keane'in olduğu oyunda top muhtemelen daha geç üçüncü bölgeye gelecekti. Sonra Aston Villa biraz daha maçın içine girer gibi oldu, oyuncuların tutukluğu atmaları ve Tottenham'ın ivmeyi yitirmesiyle. Bu anlarda 2 pozisyonu var Villa'nın, birinde Gomes çok iyi çıkardı, ikincisinde de Agbonlahor'un güzel şutu ama sonrasında alışa geldiğimiz zayıf şutu heyecan yaptırdı. Orada Gabby'nin pozisyonu aslında penaltı, top net bi şekilde Dawson'ın eliyle engellenmiş, ama verilmedi, bana öyle geliyor ki penaltı verilip gole çevrilse Tottenham son anlarda bir gol bulup ilk maçta olduğu gibi berabere bitirirdi, ilk maçla nicelik olarak da benzerlik tamamlanırdı. Gabby'nin etkili olmadığı ama etkin olduğu bi maçtı, Fulham maçının verdiği kendine güven var, 1 haftada paslanmayıp Manchester maçında devam etmesini umuyorum.

Heskey (sakatlanıp) çıktı, Carew girdi. Bi şey değişti mi? Ben anlamadım. İkisinin de kondisyonu yeterli değil. Heskey sakatlanana kadar takım oyununa katkı yapamadı, hani Carew'in yapamadığı 1-2 al-veri olmadı, zaten bloklar kopuk olunca yine Carew'in yapamadığı presleri de görmedik. Top ileride fazla kalmadı, böyle olunca da Carew'in yararı olmadı. Zaten çok tembel oynuyor. Uzun toplar stoperlerde eridi gitti bu maçta. Carew'in sakatlıktan yeni çıkan yapısı malumken, hocanın orta saha almasını beklerdim ben, keşke Reo-coker olsaydı, hani tam onun maçı bu maç, ama o yokken de niteliksiz Sidwell de bi nebze faydalı olurdu, ortaya sayıca fazlalık gerekti çünkü. Ama O'Neill'ın geçmiş tercihlerine bakıp bunu beklemek hayalcilik olurdu, öyle de oldu. Bence maçın başındaki oyundan sonra Heskey'nin sakatlanması bi nevi şanstı, Milner'a Gerrardvari bir rol yükleyip bir öne atmak, böylece onun enerjisini daha mantıklı bir bölgede kullanmak, onun yerine de onun yapamadığı top çalmaları, yer kaplamayı ve sertliği ekleyebilecek, aslında bundan da öte Petrov'u ikiliyecek bir oyuncuya ihtiyaç vardı. Pozisyon alış olarak Petrov-Milner orta sahası farklı, Bowyer-Ferguson orta sahası farklı. Olayın savunma yönünde sorunlar oluyor Milner'da, sistemin bir gereği olarak Petrov'la bütünleşik yapı kuramamasından, yani aslında Petrov'dan daha bağımsız takılması onu gerektiği gibi kullanmak için yapılması gereken ama orta sahada düşülen maçlarda büyük sorun. Aslında istiyorum ki Carew de Heskey de sakatlıktan oynayamaz duruma gelsin, ve zaman zaman, aslında çok az zaman denenen, 4-4-1-1'i daha çok görelim. Agbonlahor tek başına forvet oynayabilecek duruma geldi bana kalırsa, bunu hoca kendi de söylüyor zaten ve bazı maçlarda şu ankinden daha sağlıklı bir bütünlük için ikinci bir plan olarak bunu görmek istiyorum, Sir Alex'in hedef maçlarda Rooney'i tekleyebilmesi gibi.

Maçın hikayesini fazla uzatıp giriş paragrafını unuttum. İşte Tottenham'ın üstünlüğü oyun kuramamıza, mekanik olarak ileride çoğalamamaya, bazı absürd durumların oluşmasına neden oldu. Cuellar yahu, maçın en çok top kullanan oyuncusu gibi geldi bana. Oyun kurucu olarak kullandığımız Downing ortaya gelip fazla top alamadı, rakipte Modric çok rahat bi şekilde ortaya gelip oyun kurarken benzer yapıda kullandığımız Downing'e bunu yaptıramadık. 7-8 pastan en sonuncusu ya rakibin savunması zayıf tarafı olan sağa ya da Friedel'a oldu, Cuellar aslında stoperden dönme sağ kenar adamını geçtim, herhangi bi savunma oyuncusuna göre de hiç fena top kullanmadı.. ama bi yere kadar. Cuellar'dan bahsediyoruz yahu! Yoksunluktan sağ tarafta oynadığında delirten adam. Kötü futbolcu olduğundan değil, stoperde olduğunda kral bu adam, ama sağ bekteki hücum performansı fena. Top kullanmasının çok zayıf olmasından ileri geliyor bu. Bence bu maçta elinden gelenin en iyisini yapmıştır, alkışı hak etmiştir ama denediği dribblingler ve bazı paslarıyla da delirtmiştir. Tek falsosu kız gibi koşması. Downing'le ilgili yarım bi istatistik vereyim bu arada. Kaleye çektiği son 100 küsür şutta gol atamamış çekingen oğlan, lanet gibi yahu, ben olsam kafaya takar üzülürüm.

Benim hakkaten canımı sıkan biraz daha güzel futbol oynamaya niyetlenen ve bu yönde yapılanan takımın hala topsuz oyundaki inanılmaz zayıflığı. Mesela şöyle bi tabloyu sıkça görürsünüz. Milner falan geliyor kanada doğru, orada pası savunmanın kanat oyuncusuna veriyor, sonra koşusuna başlıyor ve alıyor da topu muhtemelen, kafasını kaldırdığında ondan başka boşluğa uçan kaçan arkadaşını göremiyor, belki yanına yardıma gelen Petrov vardır ya da Agbonlahor, onla da al-ver yapacaktır. Fulham maçında içeriye açılan ortalarda daha fazla oyuncunun altı pasa yığıldığını gördük, Ashley Young da biraz toparladı, daha verimli oynuyor çok güzel bi şekilde ama 3 yıllık geçmişi olan kemikleşmiş diyebileceğim bir kadronun orta açılmadığı durumlarda da biraz dinamik olmasını beklerim. Çok statik bi oyunu var Villa'nın. Top four takımı olmayı değil de Top Four'u hedefleyen takım yapısı da buradan geliyor. Tottenham mı? Çok kral takım. City yapılanamamış, Liverpool da felaketken umarım CL elemesi görebilirler. Seneye Everton da geliyor rahatsız edici olarak, Liverpool da muhtemelen daha kötü olmaz, daha zor olur işleri. Ama çok güzel takımlar, çok.