2015/04/27

Vaka-i Cleverley


"Başıma bir şey gelmeyecekse eğer, Cleverley'i beğeniyorum."

Tom Cleverley'nin Manchester United'la olan kontratı bu yaz sona eriyor. Geçtiğimiz Eylül ayında, transfer döneminin kapanmasına saatler kala United'dan dördüncü ve son kez kiralık olarak yollandığı vakit söylediği üzere, ".. dürüst olmak gerekirse, bir daha bu kulüp için oynaması mümkün görünmüyor." Özellikle de Twitter'ın hayatımıza girişiyle yeni bir form kazanan günah keçisi aktörlerin, İngiltere'deki en dramatik örneğiydi Cleverley. Cleverley ile ilgili iyi bir şey söylemeden evvel, kendinizi iyice bir tartmanız veya durumun beklenmedik doğasından ötürü bir şaşkınlık duymanız gerekiyordu. Çünkü bir süredir, ters giden her olayın sorumlusu Tom Cleverley idi ve karamsarlığın olduğu her yerde Cleverley vardı. 

Son iki sene içinde günaşırı sıklıkta yaşanan Cleverley linçlerinin en fazla medyaya yansıyanı, Hodgson'ın 2014 Dünya Kupası için belirlediği 30 kişilik ön listede yer alan beceriksiz oyuncunun takımdan çıkarılması için internet üzerinden başlatılan kampanya olmuştu. Bugün dahi Google'a Cleverley yazdığınız vakit, olağan şüpheliler Transfermarkt ve FIFA 15'in hemen altında 'petition' (dilekçe) çıkıyor. Tom Cleverley, ya da nam-ı diğer yan-pas-Cleverley, geçtiğimiz hafta sona erişinin birinci yıl dönümü kutlanan 10 aylık katastrofik Moyes dönemindeki memnuniyetsizliklerin tek başına sahadaki timsaliydi. United resmi Twitter hesabının düzenlediği #askCarrick organizasyonunda "Zamanda geriye gitme şansın olsa, Hitler'i mi öldürürdün, yoksa Cleverley'nin doğmasına engel mi olurdun?" gibi sorular geliyor, yaklaşık 6 ay sonra, Premier League'in Cleverley'i konuk ettiği soru-cevap bölümü, gelen sorular nedeniyle olsa gerek, 15 dakika içinde sona erdiriliyordu. Artık alaycı bir tavır takınmadan Cleverley hakkında konuşmak imkansız olmuştu, Cleverley artık bir karikatürdü.
"Sahada yaptıklarım bazen göz ardı ediliyor. Üç-dört oyuncuyu çalımlayıp sonra topu çatala yollayacak veya Keane gibi topu rakiplerin ayağından söküp alacak bir futbolcu değilim. Taraftarın yanımda olmasını isterdim. Bu kulüpte büyüyüp* bu kulübü en az onlar kadar severken, yaşananlar biraz canınızı acıtıyor." - Tom Cleverley
Peki bu noktaya nasıl geldik? İngiltere'nin kendine has Eto'o bitmiş vakası olan Sneijder'in adı bundan 5 sene önce Manchester United ile anılırken -hâlâ daha bu haberler yapılıyor- Who needs Sneijder when we’ve got Cleverley** tezahüratı tutturan United taraftarı, nasıl oldu da Cleverley ile bu kadar ters düşebildi? Bunu anlamak, bu denli çabuk ve keskin bir biçimde değişen algıları mantıklı bir sebebe dayandırabilmek güç. Sanırım en genelleyici açıklama, henüz ilk tam sezonunda Scholes'un varisi karşılaştırmalarına maruz kalan Cleverley'nin, Ferguson'ın erken emekliliğinin yarattığı travmadan en ciddi etkilenen oyuncu olduğu şeklinde olacak. Kariyerinin son bölümünde Ronaldo gibi yıldızların satışı sonrası Valencia gibi takım oyuncularıyla rekabet içinde kalabilmeyi başaran Ferguson'ın yokluğunda, Cleverley'nin takım içi rolünü bulması, yeni bir Darron Gibson mı -bu bir başarısızlık- yoksa Michael Carrick mi -bu ise takdir görmeyen bir başarı örneği- olacağını öğrenmek mümkün olmadı. Keza Cleverley hiçbir zaman bağıra bağıra gelen, üstün yetenekleri veya karizmatik karakterleriyle her şartta kendini gösterecek olan oyunculardan biri değildi. Kesin olan şu ki, "Bir ters giden sezon, sizi kötü bir oyuncu hâline getirmez. Ve birileri Twitter'da söylüyor diye, kötü bir oyuncu olmazsınız." Cleverley her iki konuda da haklıydı.

Bu açıklamayı yaparken aklından çok derin düşünceler geçtiğini sanmıyorum, elbette ki her zamanki gibi yalnızca kendini savunuyordu, ama yine de biraz üstüme almaya niyetliyim. Oyuncuların kötü bir dönemden geçtiği vakitler verdiğimiz tepkileri sahiden garipsiyorum. Sahada hoşumuza gitmeyen bir şey yaşandığında, kötü bir pasta veya akılsızca bir harekette, tepki vermemizi anlayabiliyorum. Kısa süre içinde bu anlık tepkilerin oyuncular üzerinde genelleyici bir tutum oluşturmasını da. Dolayısıyla yazıyı romantik bir formatta sürdürme düşüncesinde değilim, kesinlikle. Ama şöyle bir bakarsak, futbol düşünce dünyamızı bu kadar işgal edebiliyorken, daha önceden beğendiğimiz bir oyuncunun bir anda kötü bir futbolcu hâline gelmiş olabileceğine kolayca ikna olmamızı sahiden anlayamıyorum. Kötü bir sezon, sizi elbette ki kötü bir oyuncu hâline getirmez. Tom Cleverley, 2010 yılından beri gözümüzün önünde ve o günden bu yana yaptıkları, iniş ve çıkışlarıyla, bize nasıl bir futbolcu olduğunu çoktan anlatabilmiş olmalıydı. Ama yalnızca performansla ilgileniyoruz ve tüm tartışmaların merkezine performansı koyuyoruz.***


Aston Villa'nın vasat oyuncularla dolu orta sahasında, Tom Cleverley'nin topa vururken girdiği şekiller sezon başından bu yana ilgimi çekiyordu. Bu yazı için Cleverley üzerine biraz daha okuma ihtiyacı duyarken, United yazarlarından Samuel Luckhurst'un Beckham'a özenen vuruş tekniği ifadesine rastladım. Cleverley'ı izlerken diğerlerinden ayrılan, hiç değilse Villa için böyle, bir zariflik sezmek mümkün, ama diğer yandan bir parça beceriksizce bir zariflik bu. Top ayağındayken Jack Grealish gibi rahat görünmüyor, hatta zaman zaman düşecekmiş hissi uyandırdığı dahi söylenebilir. Ceza sahasına yaptığı geç koşulardaki cılız vuruşlarında da (bir örneği için burada 1:38'e sarın) aynı hisse, sanki denge hususunda sorunları olduğu hissine kapılıyorsunuz. Bunların büyük ölçüde devamlılıkla ilgili sorunlar olduğunu düşünüyorum. 25 yaşına gelen Tom Cleverley şu ana dek hiçbir sezonda 30 maça çıkmış değil. Onun en önemli eksikliği ne diye soracak olursanız, sanırım cutting edge cevabını verecek olacağım ki, bu da büyük ölçüde devamlılıkla mümkün. Bir sonraki kulübünü seçerken, artık kadro oyuncusundan ziyade değişilmez 11 oyuncusu olmayı planlamalı Cleverley.

Onu yalnız benim kadrajımdan çıkarıp daha genel bir izleyici kitlesine kavuşturan ise yeni menajer Tim Sherwood oldu. Sherwood'un gelişiyle sahadaki olumlu anlamda varlığı sahiden daha fazla hissediliyor ve linkini paylaştığım Villa blog'una başvuracak olursak, ".. bunu kanıtlamak için önünüze bir dolu manasız istatistik sermeme gerek yok." Son olarak Aralık 2013'te**** Aston Villa'ya golü bulunan Cleverley, bu hafta sonu %92 pas yüzdesiyle tamamladığı maçta City karşısında bir de gol attı. Kısacası, Cleverley geliyor. Açıkçası ne kadar ileri gidebileceğini bilmiyorum. Düşük profilli oyun tarzını düşününce, sanki hiçbir zaman övgülere boğulan bir oyuncu olmayacakmış gibi geliyor, ama kim bilir, belki de yeni bir Carrick olur ve sonsuza kadar underrated temasıyla sürecek yazıların yeni ana karakterini oluşturur.***** (Ne kast ettiğimi anlamanız için Google'a sadece Carrick Underrated yazmanız yeterli)
"Bu ülkede yetişen bir oyuncu olarak, yaşına göre anormal bir taktiksel yetkinliğe sahip. Oyun tekniği ve farkındalığı ile kolaylıkla Hollanda veya İspanya futbol kültürlerine adapte olabilir."  - Roberto Martinez, 2012.******
Peki o hâlde, koca bir paragrafı saha içi performansın yarattığı algı bozukluğuna ayırdıktan sonra, Cleverley'i nasıl bir futbolcu olarak görüyorum? Örneğin Roberto Martinez'in ısrarla üzerinde durduğu şaşırtıcı betimlemeler ve bu sene izlediğim maçlar ışığında ortaya ne çıkıyor? Öncelikle, Martinez'in pozitif tutumunun zaman zaman komik derecede abartılı bir hâl alabildiğini belirtmemiz gerek. Yakın zaman önce, Ross Barkley'nin sahip olduğu potansiyeli gerçekleştirirse gelmiş geçmiş en iyi İngiliz oyuncu olacağını dahi iddia etmişti. Yine de, söylediklerinde elbette ki bir gerçeklik payı var ve, ve buraya Martinez'le ilgili övgü dolu bir cümle gelecek. Cleverley'nin transferi sonrası, Martinez'in bu sözlerinden haberdar olduğumdan, ne demek istediğini anlamak için merakla takip etmeye başlamıştım. Kısa süre içinde, Katalan hocanın dar alanda kolayca adam eksilten veya yüksek yaratıcılık meziyetine sahip bir oyuncuyu tanımlamadığı ortaya çıktı. Diğer yandan, Cleverley'nin pas yüzdesi en başından beri oldukça yüksek seyrediyordu ve hareketlerinde iki paragraf önce bahsettiğim belli belirsiz bir zarafet vardı. Açıkçası, kafasında taktik dizilişler dönen, oyunu derinlemesine anlamaya çalışan birinin kast edilmediği de ortadaydı. Martinez'in Hollanda - İspanya vurgusu yaparken ne anlatmak istediğini, ancak son haftalarda, takımın da daha iyi bir oynama alışkanlığı ve belli bir otomatizma kazanmasıyla sanırım anladım. Tom Cleverley, topu ayağında tutmaktan hiç hoşlanmıyor. Takım arkadaşlarına alanlar açan harika koşular yapabiliyor ve pas sirkülasyonu sırasında sürekli hareket hâlinde oluyor. Tek pas ve koş. Cleverley, bu oyundan hoşlanıyor. Bazısı için sert bir kayarak müdahale olabileceği gibi, onun futbol oynarken keyif alma biçimi bu.


Tarafsız kalarak düşünmeye çalışınca, Cleverley için çok kritik olan bundan sonraki takım seçiminde en uygunu Everton gibi geliyor. Ama belki de, onu en iyi anlayacak hocanın yanına fakat yine rekabetin içine gireceği bir takıma gitmek yerine, yerini bulduğu ve takım içi kimyasının çok yüksek olduğu Aston Villa'da kalmayı tercih edebilir. İngiltere Milli Takımı'nda ilk 11 seviyesine yükselen Fabian Delph'in, kontratının bitimine 6 ay kala, takım küme düşme hattındayken 4 senelik yeni bir kontrat imzaladığını unutmayın. Villa, kaybolmaya yüz tutan İngiliz oyuncular için bir süredir en iyi yuvalardan biri ve bunun karşılığını Delph'in durumunda olduğu gibi oldukça güzel sürprizlerle alabiliyorsunuz.


NOTLAR
*Genç Cleverley, United formasıyla.
**2011 yılından bir oyuncu raporu, Manchester United'ın wonderkid'i Tom Cleverley'i uzun uzadıya anlatıyor.
***Yazıyı daha fazla dağıtmak istemediğim için, aklımdan geçen örneği buraya not düşmek durumundayım. Sözü daha fazla uzatmak istemiyorum ama son iki sezonda Selçuk İnan şiddetle eleştirilirken sahiden de daha kötü bir oyuncu hâline geldiğini mi düşünmüştünüz? Daha kötü bir performans gösteriyordu, bu muhakkak, ve bunun nedenleri üzerine konuşulabilir, ama bu Selçuk'u daha kötü ve daha değersiz bir oyuncu yapmaz. Benzer bir durum önceki sezonlarda Amrabat için geçerliydi. Bir başka örnek olarak, Arjen Robben'in bu sezon ciddi oranda artan gol sayısında yüksek form grafiğinin, dolayısıyla yüksek performansının, ama diğer yanda Hollandalı'nın futbolcu olarak da sahiden ileriye gitmesinin payı olduğunu belirtmemiz gerekir. Robben, bundan 5 sene önceye göre çok daha önemli bir takım oyuncusu hâline gelmiş durumda ve olur da bir ortamda Robben'i bencil olarak yaftalayacak olursanız, bu ancak sizin bir parça geride kaldığınızı gösteren talihsiz bir tartışmaya yol açabilir. Ronaldo sezon ortasında yaşadığı form düşüklüğünde elbette daha kötü bir futbolcu hâline gelmemişti, ama bundan bağımsız olarak, sanırım Manchester United günlerine kıyasla frikiklerinde bir geriye gitme olduğunu söylememiz gerek.
****Hatırlıyorum, saçma bir goldü. Cleverley'nin fazla golü olmadığı için Villa'ya transfer olduğunda bu fotoğrafın kullanılması da Cleverley ironileri arasında yerini almış oldu.
*****Carrick'in girdiği sonsuz underrated döngüsü. Underrated içinde underrated, inception. Bir Guardian okuyucusu açıklıyor.
******Martinez, bu açıklamasından 2 sene sonra görüşünün arkasında durduğunu bildiriyor. "Bu ülkede Tom'un eğitimine sahip çok az oyuncu sayabilirsiniz."

Hiç yorum yok: