2009/02/07

2 yılda neler değişti?


2006 ağustosunda Martin O'Neill Aston Villa'nın başına geçtiğinde takım sezonu 16. sırada bitirmiş, günümüz Newcastle'ından farksız bir haldeydi. Geçen hafta içi Portsmouth maçının 18 kişilik kadrosundan 13 oyuncu Ocak 2007'den beri bu takımda, 4'ü de altyapıdan çıkma. O'Neill, bayrak adam Barry dışında o takımdan kimseyi kadroda tutmadı. Takımın el değiştirmesiyle ders niteliğinde pek çok önemli hamle yapıldı ve şu an şubat 2009'ta, Aston Villa Big Four için en büyük tehdit.

Takımın şahlanmasında teknik adamın, ilk 4 adayı olmasında başkanın payı büyük demek yanlış olmaz. Martin O'Neill'ın, her ne şartta olursa olsun, vasatın altında bir takım çıkarmayacağına güvenim sonsuz. Fakat Amerikalı sahip Randy Lerner'ın duruşu ve sağladığı imkanlar olmasa, buralara kadar gelinebilirdi demek çok güç. Lerner, diğer takım sahibi vatandaşlarınn aksine, taraftarlarca çok sevilen bir isim.

Bu ayın sonunda çok önemli bir dönemece giriliyor, 9 gün içinde çok kritik 3 maç oynanacak, biri CSKA diğeri Chelsea olmak üzere içeride iki maç ve sonra Moskova deplasmanı. Takımın lig sonu durumunu ve bir ölçüde yaz döneminde yapılacak transferleri belirleyecek çok kritik 2 ay. Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor, David Moyes ve Martin O'Neill, ikisi de çok saygı duyduğum iki kenar adamı, fakat eldeki imkanlara bakıldığında Aston Villa daha önce dördüncü basamağı zorlayan Everton'dan farklı bir takım görüntüsünde. Şayet Arsenal'in kriz ve Chelsea'nin sallantılı hali de göz önünde.

Mevcut kadronun en önemli sıkıntısı, karşı takıma baskı kuramamak benim için. Takımdan her maçı eze eze almasını, sürekli rakibi karşı yarı alanda boğmasını bekleyemezsin elbette. Fakat adın rakipler için fazla büyük geldiğinde, Liverpool için yaşanan sorunların benzeri yaşanabilir. Bu yüzden de eğer bu sene ilk 4'te bitirilirse, gelecek sene, takımların Villa'ya bakışını, Villa'nın buna cevabını görmek değişik olacak. Aston Villa, bu sezon Premiership'in en verimli hücum eden takımı (Atılan gol/Girilen gol pozisyonu). Bu durumun oluşmasında şanstan bahsetmek çok da doğru olmaz: "Villa çok ballı, 2 şut atıyor 1'i gol oluyor" deyince, evet bu yanlış olur. Takımın oyunu bunun üzerine, kontra ataklara; Young-Gabby ikilisinin hızına, bunların getirdiği toplar üzerine kurulu. Bugün kazanılan puanların yarısı, bu ileri uç elemanlarının başarısı, süper formda olmaları, 2 girip 1 atmalarıyla kazanıldı. Fakat bunlar dışında, bazı maçlar oldu ki, mesela Hull City maçı, bunlara gerçekten bir şey denemez. Şans Villa'nın yanındaydı.

Bu mevcut sistemin işleyişi, takımın hala underdog olmasıyla önem kazanıyor. Belki bu tezi açıklamada çok doğru bir istatistik olmayacak ve tabi bunu tek bu istatistiğe bağlayamayız ama, underdog olma durumunu, takımın deplasmanlarda daha başarılı olmasında önemli bir faktör olarak görüyorum. Aston Villa, karşı takımın daha baskın olduğu maçlarda daha fazla puan topluyor. Takım kısa zaman içinde önemli aşama kaydetti ve şimdi, bir sonraki aşama olarak, rakip yarı alanda verimli çoğalabilmeyi, rakiplere baskın oynamayı görüyorum. Takımın bir başka boyuta geçmesi için daha fazla şeyi iyi şekilde yapması gerekiyor.

Buraya kadar olan bölümden, takıma acil transfer gerektiği yorumu çıkmasın, O'Neill'ın transfer politikasını büyük ölçüde sezon sonu oluşan tablo belirleyecek. Yazının başında planlı hamlelerden bahsettik, yaz döneminde gereklilikeler yerine getirilirken asıl can alıcı hamleler ocak ayında geliyor. Carew, Young ve son olarak Heskey, takıma devre arasında katılan oyuncular. Sezon öncesi eksik görülen bölgelere takviyeler yapılıyor, yeni yılın gelişiyle de bir cilalama yapılıyor başka söyleyişle. Şampiyonlar ligine kalındığı takdirde, takıma kademe attıracak ve alternatifler sunacak bir transfer, mesela Defour hakikaten çok çok istediğim bir transfer.

Sakatlıkları bir kenara bırakırsak, Friedel, Bouma-Davies-Laursen-Young L, Young A-Barry-Petrov-Milner, Gabby-Carew gibi bir 11 çıkıyor ki, özellikle Gabby'nin partnerinin belirlemek çok zor. Çok dengeli, uyumlu ve sorunları kendi içerisinde çözebilen bir kadro yapılanmasına sahip Aston Villa. Oyuncuların birden fazla pozisyonda oynayabilmesi, sakatlar arttığında oluşan kadro darlığını minimuma indiriyor. Takıma sağ bek olarak alınan Luke Young, Bouma'nın sakatlığı, Shorey'nin formsuzluğu derken sezonun yarısını solda geçirdi. Bu arada Cuellar sakatken, Reo-Coker sağa geçti. Takımın bek kullanmama tercihi bu tür değişimleri daha da kolaylaştırıyor. Şayet geçen sene o bölgenin adamı Mellberg'di hatırlarsınız. Carew sakatken ve Heskey yokken, Gabby sağ açıktan top tutucu tek forvete dönüştü. Heskey'nin servis yapıcı rolüyle Young-Gabby takviyeli 4-3-3 veya şu an en mantıklısı olarak gözüken kanatlarda Milner ve Young'ın olduğu 4-4-2 gibi iki farklı dizilim imkanı var. Kadro, en sonunda O'Neill'a rotasyon fırsatı tanıyacak seviyeye geldi.

Son söz de Delfouneso'ya. Oyun tarzı, adının acayipliği, altyapı ürünü oluşu; Agbonlahor'la çok fazla benzerliği var. 2-3 sene içinde rotasyon içinde iyice rol almaya başlayınca, Gabby'nin de alternatifi yaratılmış olacak, gerçekten harika. Sturridge de sezon sonu bedavaya alınabiliyor ama aynı tipten 3 oyuncu fazla olur elbet, sonra Tottenham'a dönmeyelim.

Hiç yorum yok: