2014/03/15

Selçuk İnan sorunsalı


Okumadan önce, bir uyarı. Bu yazının üzerine daha fazla eğilmem, bazı şeyleri biraz daha olgunlaştırmam gerekirdi ve bunun yanında maç içinden karelerle görsel bir sunum da eklenmeliydi. Şu anki hâli, üçüncü kez okumadığım, aklımdakileri bir an önce yazıya geçirmek istediğim, az önce yazdığım taslak hâli. Yoğunluktan dolayı ancak önümüzdeki hafta sonu tekrardan üzerine eğilmeye başlayabilirim, ama şu durumda, yazıdaki fikirler üzerine yorum alabilirsem ayrıca sevineceğim. Üç-dört haftadır gözüme çarpan bazı basit gözlemlerden oluşuyor aslında, vardığım bu ilk sonuca o kadar da güvenmiyorum; bu yüzden.

Selçuk İnan'a ne oldu, niçin böyle oynuyor?

1 - Üçlü forvetin arkasında, merkezden bir çoklayıcı, bir forvet arkası gerekiyor. Pası verdikten sonra anlamsız, direkt öne doğru koşuşları bu yüzden. Bir örnek: Drogba geriye pas çıkarsa, veya bire-iki yapmak istese, veya dönen top olsa; orada birinin olması gerekiyor.

2 - Peki bu Sneijder olamaz mı? Neden Sneijder olmuyor? Bunun ilk nedeni, Mancini'nin bekleri çok fazla öne çıkararak bir oyun kurgulaması, ve bu yapıda kesin olarak bir orta saha oyuncusunu savunmayı üçleyecek, melez bir pozisyonda düşünmesi. Bu durumda orta sahayı iki kişiden kurmak, aslında orta sahayı tek kişiyi düşürmek anlamına geliyor ki, bu Mancini için kabul edilemez; takımın kuracağı denge için sağlıklı olmaz. Manchester City'de 4-2-3-1 oynuyorken, yani orta sahayı 1+2 değil, 2+1 kurguluyorken, Toure'yi ön alanda oynatmak için de Jong ve Barry'i şart koşuyordu, özellikle de büyük maçlarda. 'Koruyucu' orta sahanın tek olmasını fazlasıyla dengesiz görüyor olmalı. Bu da, tekrardan, Galatasaray'ın ilk orta sahasının aslında orta sahadan daha çok, beklerin öne çıkması hâlini dengeleyen, özel bir görev üstlendiğini gösteriyor. Brezilya'da bu uygulama geleneksel olarak bir defansif, bir ofansif bek kullanılarak yapılıyor; geride bu şekilde üçlü duruluyor ve hatta çift orta sahalar da birinci volante, ikinci volante şeklinde 1+1 şeklinde bölünüyor. Bu bir kenarda dursun, yazıda bahsedilebilir.

Şu durumda, Selçuk-Felipe Melo ikilisi, daha önce dahil oldukları yapılardan, örneğin ilk sezon uygulanan 4-4-2'den çok farklı bir görev üstlenmiyor gibi görünüyor. Box-to-box görev yapan orta ikili kurgusu. Fakat burada şöyle bir fark var. Sneijder'in soldaki varlığı, sol kenarda yapılan aksiyonların akıcılığı ve oyuncunun daha rahat alan bulabilmesi üzerine şekilleniyor. Sneijder'in merkezde görev alamaması 1) bekler nedeniyle orta sahalardan birinin daha önce bahsedildiği gibi geriye çakılması gereği ve bu durumda orta sahayı iki oyuncudan kuramaması ile başlıyor. Devamında, Sneijder'in, takımın esas ofansif beki Telles'le yapabileceği verimli pas alışverişleri, Mancini'nin belki de Sneijder'de David Silva örneğini görmesi (çok doğru bir yaklaşım olmadı), Sneijder'in kariyeri boyunca sola deplase olma alışkanlığı, merkezin aksine topu solda aldığında kaleye daha rahat yüzünü dönebilmesi, kanattan oyun kurulumuna daha rahat katılabilmesi ve çok önemli olarak, topla içeri doğru döndüğünde ters kanada mükemmel paslar atabilmesiyle tamamlanıyor. Esas olarak önüne atılan toplarla, sprinter özelliğiyle verimli olabilen Burak Yılmaz için özel bir silah hâline geliyor bu, ve bu sene, en az Telles-Sneijder kenar işlemeleri kadar öne çıkan bir desen hâline gelmeye başladı. Lakin burada şöyle bir sorun var. Serbest oynadığı söylenen Sneijder aslında pek de öyle değil. Gerçekten serbest olan bir Sneijder'i birinci bölgedeki oyun kurulumu aşamasında gördüğümüzü söyleyebiliriz. Kanat rolü ve Telles'in öne çıkışları buna imkan tanıyor. Sneijder'i sol kenar üzerinden geriye top almaya gelirken değil, daha başka zamanlarda, daha serbest pozisyonlarda da geride top almaya gelirken görebiliyoruz. Lakin hücumda böyle değil. Gerçekten gezgin bir Sneijder'i görmemiz demek, hücum aksiyonlarında daha fazla merkezde 'top alan' ve buralardan pas, şut imkanları bulan Sneijder'le mümkün. Sneijder'in merkezdeki varlığı çoğu zaman ancak ceza sahasına geç koşularla oluyor.

3 - O hâlde şöyle bir durum var. Forvet arkasında bir oyuncu oynatmak, yalnızca oyuna yaratıcı bir unsur katmakla alakalı değil; tamamen mekanik bir mesele aynı zamanda. Daha Anglosakson geleneğe uygun olarak, bu oyuncu uzun topları indiren hedef oyuncunun boşalttığı alanlara kaçacak biri olabilir; veya Latin geleneğe uygun teknik bir orta saha. Aslında mesele, sahayı doğru şekilde kullanmakla alakalı. Bek oyuncuları için sahayı genişletme kavramı gibi, merkezden de 'ikinci' bir oyuncu bulundurmanız gerekiyor. Belki dönen topları toplamak, belki o son öldürücü pası yapmak veya savunmanın dengesini bozacak bire ikiler yapmak için. İşte Galatasaray'ın şablonunda bu ikinci oyuncu Selçuk 'olmak zorunda' oluyor. Bu oyuncu Sneijder değil. Daha önce 4-4-2 oynayan Galatasaray'da, Necati'nin veya Elmander'le Baros'tan birinin burayı 'doldurması', Selçuk-Melo ikilisinin o dönemden bugüne farkı. Melo'nun rolü değişmese de Selçuk artık box-to-box'tan farklı bir şey. Bu çok garip, ya da bana öyle geliyor. Selçuk oyun kurulumunda, takım karşı yarı sahaya geçtiğinde, daha geride kalıp pas opsiyonu olmak veya oyunu geride akıcı hâle getirmek yerine bir anda ön alana, Drogba ve Burak'ın doldurduğu alanların yakınına gidiyor. Buna dikkat çekilmemiş olması benim gerçekten çok garibime gidiyor. Selçuk'u 'sahada ne yaptığını bilmeyen' bir adam hâline sokan, bu yeni rolü. Nitekim Chelsea maçında topuğuyla verdiği şahane tek pas, son Karabük maçında ceza sahası hemen dışında Scholes-vari bir pozisyonda topun önünde kalması, Bursa maçında yine o civardan yaptığı şahane plase bu rolün sonucu, bu rolü harika gösteren detaylar. Daha teknik ve vizyoner bir oyuncu olan Selçuk İnan'ın, böylesine daha 'mekanik' bir role girmesi onun düşen performansındaki en büyük etken. Bu rolü, Wesley Sneijder akıl almaz bir verimle oynayabilir: mekanik, anlık koşular ve 'forvet'e ait özellikler. Aslında Inter'de yaptığı da tam olarak buydu. Ama bu rolü üstlenmesi, yukarıda saydığımız nedenlerden ötürü gerçekleşemiyor. Bu arada söylemeyi unuttuk: rakip yarı sahaya geçildiğinde, savunmaların arası özel rolü olduğunu söylediğimiz orta saha ve Melo nispeten aynı seviyeye geliyor ve Selçuk'u ön alana attıran biraz da bu.

4 - Peki nasıl düzelebilir? Açıkçası Sneijder'in David Silva gibi bir sanatçıdan ziyade, 'mekanik' bir güç olduğunun kavranması ve belki de tekrardan eski 2+1'li Selçuk-Melo önünde Sneijder'e dönmesi bir çözüm olabilir. Ama çıkmazlar çok fazla. Şu hâlde Telles'in çıkışlarının dengesine inanılmıyorken ya o durumda? Hele ki Sneijder oynamıyorken orada Bruma veya bu tip bir kanat oyuncusunun oynayacağı anlamına gelecek ve büyük bir sorun. Dahası, bu yapı içinde tolere edilebilen ve gol atamamasına karşın 'eğreti' durmayan Burak Yılmaz 4-2-3-1'in kanadında büyük bir fiyasko olacak. Üstüne Hamit Altıntop'a bir rol bulunamaması (bunu ciddi bir sorun olarak görmüyorum elbet, ama şu anki düzene Hamit'i dahil etmek için çok daha uygun) veya tekrar kanatta kullanma fikri gibi durumlar doğurabilir. Aslında sürpriz değil, şu an düzen gerçekten de takımı en dengeli hâle sokan düzen. Ve çözümleri bunun üzerinden yaratmamız gerekiyor. Belki de, Wesley Sneijder'i daha fazla merkeze doğru serbestleştiren ve Selçuk'u Telles'in arkasını toparlayan role sokmak, yani daha önce baklavadaki gibi bir yapıya evrilmek bunları çözecek. Şu anda aslında epey statik bir saha içi yerleşimi izliyoruz. Zaman içinde, Selçuk ve Sneijder'in bu deplaseleri kendi 'insiyatif'leriyle yapabilecek hâle gelmeleri, ki Mancini böyle hamlelerin peşinde olan bir hocadır, sistemi bambaşka bir hâle sokabilir. Sol içte konuşlanmış Selçuk'un attığı ara pasla hızlanan Telles, onla beraber geriye doğru açılan savunma hattı ve bir anda yay civarında boşta kalan Sneijder.. Veya Selçuk'un pasında merkezde topla buluşan Sneijder'in tek pasla Telles'i görmesi ve Telles'in çizgiye inmesi gibi.. Lakin şu an görünen, adeta bir inverted-winger gibi oynayan Sneijder, ve forvet arkası Selçuk İnan. En önemli aşama, iyi bir taktisyen ve düşünür olan Mancini'nin, şu anki en 'dengeli' yapıyı bulması gibi böyle bir yapı üzerine de yoğunlaşma arayışına girmesi. Eğer ki buna yönelik bir adım atarsa, her şey daha güzel olabilir. Dahası, ayrılması muhtemel olan Drogba yerine Burak'ın tekrardan merkeze çekilmesi ve kenardaki 'şutör', 'delici' forvet rolünü Gabbiadini gibi bir isime vermek çok yeni olasılıklar doğurabilir. Burak'ın forvet oynadığı takımda topun ön alanda tutulamaması ve sanki her topun 'duvardan dönmesi', ilk sezonki 4-4-2'den sonra Galatasaray'da önemli bir sorun olmuştu. Bu sorun Mancini'nin uyarılarıyla minimize edilebilirse, Drogba gibi bir değerin pek çok artı niteliğine rağmen, Burak'ın delici gücü ve onun boşalttığı alana geçecek oyuncunun bu rolü daha iyi oynayabilecek olması hücum gücünü birkaç gömlek yukarıya çekebilir.

Hepsi bir yana, bahsettiğimiz oyuncular Selçuk İnan, veya son paragrafta Burak Yılmaz. Dany için 2173231 madde sayan Önder Özen gibi olmak istemiyorum (dinlerken ben de müthiş keyif aldım ama ne yazık ki farklı algılanabiliyor), fakat bazı şeyleri anlatabilmek için tane tane yazmak gerekiyor. Yoksa Selçuk çok iyi de çevresi kötü, Dany müthiş oyuncu deme taraftarı değilim. Her nasıl ki Dany müthiş bir oyuncu değil ama alınmasının belli bir mantığı varsa, -mantıklı olduğunu savunmakla mantığından bahsetmek ayrı şeyler-, Selçuk da düşüşte ve bunun belli bir mantığı var. Bu kadar.

Hiç yorum yok: