2010/08/30

#1 Kanatlardan Yardıranlar


Başlığın yanındaki #1 ibaresi, bir serinin başlangıcını ifade ediyor. Taktikler üzerine incelemelerin yapılacağı bir seri. İlk yazı, süratli kanat oyuncularının trend futboldan uzaklaşması, bunun yaygınlaşması ihtimali ve hücumcu beklerin rolleri üzerine. Charlton 1990'da futbolda en önemli pozisyonun 'bek' olduğunu söylemişti, boş alan bulabilen bilhassa oyuncular...

Süratli kanat oyuncuları sahneden indi, artık genişlik ve derinlik beklerin daha da artan rolleri üzerinden sağlanıyor demek gereğinden fazla iddialı, doğru da olmayan bir cümle olur. Trendi belirleyenler haliyle bu işin en üstünde bulunanlar olurlar daha çok. Mourinho'nun yeni kuracağı takımda Ronaldo ve Di Maria var, Manchester United'da illa ki bir Valencia veya Nani, ve cam adam Robben de dünyanın en iyilerinden. Bahsedeceğim şablon henüz müthiş bir yaygınlık kazanmadı, ama öte yandan bu şablonun ana fikri kendini diğer düzenlerde ince ayarlarla kendini hissettirmeye başladı, ve en üst sıradaki yerini almasa da kabul edilişiyle beraber her yapıda kendini az biraz hissettirecektir. Oyun böyle ilerliyor, farklı düşüncelerin sentezi, bunlar üzerinden yeni uygulamalar... Çoğu zaman tamamen yeni bir şey de değil, eskinin bir başka tekrarı, belki bu da öyle. Mesela bir dönem defansif forvetler vardı, futbolun geleceği bu mu olacak gibi bir düşünce. Hem de çok geriye gitmemek gerek bunun için, ama bugün baktığımda bunu söyleyebilecek kadar bir yoğunluk göremiyorum kendi adıma. Yine ama, bu düşünce her sistemde kendine az biraz yer buluyor.

Son yıllarda hız tam bir fetiş haline geldi, kanattan yardıran, çizgide oynayan hücum oyuncularının varlığı. Walcott'ı bu sene ayrı tutuyorum, Ashley Young'sa çok daha öncedir söylediğim gibi zaten ayrıdır, SWP ve Lennon'sa sırf bu fetişin primleridir bana kalırsa. Ters kanada atılan toplarla, hızlanarak çizgiye inen ve böylece takıma gol pozisyon yaratan bu tip oyuncular biraz ayrıcalıklıdırlar aslında. Gerek kanat oyuncusunun tarihsel karakteristiğidir oyunun savunma yönüne katılmamak, gerekse de bu oyuncuların hala takım içinde oynama bilincinden eksik yetişmesinden. Bu adamların aşırı yetenekli oluşlarıyla ayak işlerini yapmaktan kaçınmaları ve hücum oyuncularına defansif görevler yüklememe alışkanlığı da etkilidir. İngilizlerin meşhur şampiyon takımı kanat oyuncusu barındırmıyordu, çift forvet, arkalarında Charlton, böyle bir düzen. Oyunu kontrol etmekten uzaklaştığınızda kanat oyuncuları sizi eksik kılar, lükstür, düşüncesi vardı. Tamamen olmasa bile bu düşüncede Ramsey'nin İngiltere'nin ilk meşhur hücumcu beklerinden biri olması da elbet etkilidir. Bireysel yetenekleri doğrultusunda değil, takımın ona sağladığı alanlarla değerli bir hücum oyuncusuydu, önündeki oyuncunun içeri kaçışlarıyla. Yani şuraya geliyoruz ki, kanatların takım içindeki varlığı 'kusursuz' futbolda sorunlar yaratabiliyordu. Orta saha üstünlüğünün yitirilmesi demek büyük ölçüde sıkıntı, oyunu kurmakta ve işin savunma yönünde. Bunu uzatmaya gerek yok, Sergen Yalçın bile söylüyor, en basit taraftar bile hani Necip diyebiliyor. Tabi topa fazla sahip olmamak bir tercih meselesiyse, o zaman iş başkadır, ayırt etmek gerekir. Fulham, Zamora'ya bilinçli olarak şişiriyorsa, iş başkadır. Aston Villa oyun planı doğrultusunda kontra ataktan 70 gol atabilir böyle, Fulham finale çıkabilir, Blackburn aniden ve sürekli ters kanada oynayıp Clichy'e uyku uyutmayabilir. Ortada doğru oyun diye bir şey yok, sonuç almak vardır, buradan çıkarılması gereken Makyavelist, amaca ulaşmada her yol mübağdır değildir, çıkarılması gereken zaten tüm bu taktiklerin, ister çok beğendiğiniz paslı oyun, ister kıçıkırık oyunlar, amaç aynıdır. Bu işten para kazananlar vardır, onlar için futbol daha basittir. Genelde futbolun içinden gelenlerdir bunlar. Daha farklısını gösterenler, daha farklı oyunu arayanların tek amacı estetik ve haz mıdır? Gitsinler sokakta top oynasınlar. Düşünmekten alınan keyifle yeni yeni taktikler doğuyor ama keyif veren bu yeniliklerin doğmasından öte bunların yeni/eski fark etmeden başarıyla uygulanmasıdır. Düşünmekten keyif alanlar hep en sonunu, karmaşığını düşünerek işe başlarlar, ütopyalar...


Resim 1.
Chelsea'nin WBA'ya attığı 6. gol. Sol içten hareketlenip golü atacak oyuncu Malouda, sağ taraf oyuncusu Anelka pası veriyor, Kalou -Drogba'nın yerine giren oyuncu- da sağ iç kanalında pozisyon almış. Ashley Cole sol çizgide. Bu sene Chelsea Malouda'nın sağ bekle sağ stoper arasındaki alana kaçmasıyla çok gol attı, en son Stoke City maçında aynı yerden penaltı kazandırdı. Drogba'nın da sürekli sola gelişleriyle Chelsea kuşkusuz en güçlü sol kanat aksiyonlarına sahip.


Bu adamların kullanımındaki amaçlar bellidir. Topa sahip olmaya dayalı top oynayan takımlarda, bunların hızlı olmaktan daha fazlasını yapabilen daha yeteneklileri daha da fazka özgürlüğe sahiptir, kanattan içeri oynayıp attırırlar, kendileri atarlar, çok büyük hücum gücüdürler. Arşavin ilk sezonunda Liverpool'a 4 tane sallarken Clichy'nin de anası ağlıyordu aynı maçta. Hızlı ve yetenekli olduklarından harcanmamaları gerekirdi, çok iyi birer hücum silahı olabilirlerdi açık alan bulduklarında. Şayet böyle de oldu, farklı teknik adamların elinde farklı şablonlarda bu tip oyuncular parladılar, dünyanın en iyileri oldular. Tabi dediğim gibi farklı rollerde. Örneğin bir kontra atak takımı Villa'da Young'ın rolü paha biçilemezdi, veya Hughes'un elinde Santa Cruz destekli Bentley. Bentley'nin sorunu kendiyle, Young'sa oyuncunun belli bir kurgu içinde parlamasına güzel örnek oldu ilerleyen zamanda. Villa'nın kontra oyunu kendi ellerinde olmadan silikleşti, takım üst sıralara kesin olarak oynayıp böyle bir kimliğe bürününce rakiplerin ve onların kendi kendilerine yaklaşımı değişti ve eskisi gibi açık alan bulunamamaya başladı. Şablon değişikliği. Böyle olunca Villa daha az yedi, daha az attı, ve Young takımın en istikrarsız figürü haline geldi. Tahmin edilebilir, çoğu zaman ne yapacağı belli olan, 1 çalım atan 4 kaptıran, kendine güveni de biraz kaybolunca son toplarda hata yapabilen, gibi. Bu sezon forvet arkası oynuyor, ve inanılmaz verimlidir bana göre. Belki 2 asist henüz şu ana kadar, ve sayın David Pleat'in bugünkü yazısına göre anonymous -yorumlarda eleştiriler var-, ama belli bir rolde ve eskisi gibi saçma şeyler yapmaya zorlanmadan, gerek takım gerek kendisi için en parlak görevi yapıyor. İçe kaçan kanat oyuncuları Wenger'le ünlüdür. Aslında bu açıdan kanat oyuncusu da olmuyor, kanatta oynayan ofansif oyuncular oluyorlar. Arsene hoca ters ayaklı oyuncular oynatırdı, ister istemez içe kaçacak. Bu da gerek orta ikilisi defansif olması gereken (ya da en iyisi box-to-box) 442 için ortadan yaratıcı güç demek, hem de, kanat oyuncularına dair ikinci ve diğer çıkarım, böylece beklerin önünde kocaman bir alan olabilmesi. Oyunu kanatlardan oynama geyiği vardır. Aslolan, oyunu sahanın her yerine taşıyabilmektir, bu da tahmin edilebilirliği azaltır, gol atmayı kolaylaştırır, hem de daha homojen bi takım sunar. Yazıda lanetlenen oyuncu topluluğu, oyunu en çok kanatlarda oynamaya zorunlu kılıyordu, bu da bir yanlış anlama, böyle oyuncuların olmaması takımın boyunu kısaltacakmış korkusu. Gol atmak için elbet başka yöntemler de var, ki burada temel her alanda oynayabilmekse, bana kalırsa bu tip oyuncuların takımdan kesilmesi, daha doğru tabirle o rollerde oynamaktan kesilmeleri daha doğru olur. Chelsea bana göre Barcelona'yla beraber en iyi topu oynayan takım şu an, çok beğenirim Ancelotti döneminden beri. Doğal kanat oyuncusu kullanmıyorlar, hatta bazen tek forvet bile çıkıyorlar -geçen sene-, buna rağmen her maç 5-6 gol. Kanatların statik kalıp alan açmaktan muzdarip olduğu o durumdan tamamen uzaklar, Drogba ortada daraldı mı sola geliyor, orta kesiyor, gol atıyor oradan -Wigan maçı-, veya false nine rolünde savunma arkasına adam kaçırtıyor. Sadece bekler için değil diğer oyuncular için de müthiş bir rahatlık, çünkü durgunluktan uzaklaştırır bu düzen, ve sürekli tekrarladığım gibi, oyunu sahanın her alanına yayar, oyuncuların yer değişimleriyle sarhoş eden bir ahenk vardır. Chelsea Ashley Cole'ün de müthiş oyunuyla dünyanın en tehlikeli sol hücum opsiyonuna sahip. Ashley Cole, dünyanın en iyi sol beki.


Resim 2.
Arsenal'in maç kazandıran golü. Walcott futbol zekası eleştirilen biri olsa da yaptığı koşular en kötü döneminde bile eleştiri konusu olmadı. Burada sağ bek içeri çekilmiş, Sagna'ya alan yaratılmış pozisyon öncesi. Bunu yapan kim? Walcott. Sagna çizgiye iniyor, o arada içeri koşu yapan üç Arsenalli var, sağdan sola; Walcott, Fabregas, Arşavin. Chamakh orta sahaya gelip stoper Nelsen'le baş eden, Sagna'ya alan yaratan diğer adam. Pası boştaki Fabregas'a, Cesc'in şutu stoperlerden dönüp Arşavin'e geliyor ve sonrası gol. Sagna'nın çizgiye inişine kadarki bölümde Arsenal kusursuz, fakat Fabregas koşu yaparken tembelce onu takip etmeyen Grella bu golün suçlusu. Arşavin'i boş bırakan Salgado,
o görevi yapması gereken Nelsen henüz yetişemediğinden Walcott'ı tostlamak zorunda. Dolayısıyla onun pozisyonu Arsenal kaynaklı, hata yazmak çok doğru değil. Netice itibariyle şahane gol. Blackburn'ün golü de şahane, ama konuyla alakasız olduğundan buraya alamıyorum.

Kendimce tezimin iki yönüne değindim. Açık oyuncularının kusursuz futbolda sıkıntı yaratabilmeleri ve daha durgun yapılarıyla takımın homojenliğine olan zararları, beklerin daha az açık alan bulabilmesi. İkincisine yönelik çözüm Wenger zihninde ters ayaklı oyuncular oynatarak, Barcelona'daysa 433le vücut bulmuştu. Bu noktada söylemek lazım ki, Messi de eğer bir kanat oyuncusu kabul ediliyorsa, bence değil, sözümün bu tip içe kaçarak oynayan ve akıllara gelen klasik kanat oyuncusu olmaktan ziyade, derinden hücum eden yetenekli pırpır adamlara olmadığını söylemeliyim. Arşavin de böyledir. Bir de Dirk Köyt var, o da Benitez aklında ikisine birden çözüm olmuş, müthiş bir şablon oyuncusu olmuştu. Ama futbol eskileri falan fazla sevmezler, Güntekin çıkar, Liverpool yenilmişse, ama Köyt falan, bunlar çok kalitesiz oyuncular hocam... Der. Köyt fanatiği değilim, hastası da değilim, ama yiğidi öldür hakkını yeme, dimi ya? Üçüncü çıkarımsa beklerin rol çalabilmesiyle o kanat oyuncularının, bir nevi iç-kanat oyuncularına dönüşebilme özelliği kazanabilmesi ve hız fetişinin başka bir şekilde aktif kullanılabilmesi. Walcott'ı yazının başında farklı bir yere koydum, bu seneki oyunuyla. Hansen ona saydıradursun, o da son pasları atamasın, onun dışında futbol zekasından şüphe ettirmiyor. Oyunu aklıyla oynayangillerden değil, ama geç keşfedilmiş yetenekli çocuktan da fazlasını ortaya koyuyor bu sene. İmzası olan sağ çaprazdan gollere devam, ama bu sefer daha içerden ataklar yapıyor. Trende uymuş bir nevi. Elbet çizgiye de geliyor, ama bundan daha çok, forvette birbirine daha yakın oynayan bir üçlü ve savunma arkasına koşular yapan Walcott. Bu rol Walcott'a goller verdiği gibi, önceleri onun için yaratılan boşluk bek için, Sagna için yaratılmış oluyor, o da Walcott'ın yaptığı gibi derinlik sağlıyor, çizgiye iniyor, asist yapıyor. Ben şimdi sabahın köründe gerçekten şuraya iki link koymaya üşeniyorum, üşenmezseniz siz bakın Chelsea'de Ferreira'nın Benayoun'a attırdığı 6. gol, ve Diaby'nin Blackpoola golü, birbirinin karbon kopyası. Sizin Walcott'tan beklediğiniz bu değil mi, veya onun gibilerden, Lennon'dan mesela? Hız, boyda uzunluk, ortalar, bunlar aynen devam, ve adamın gol sayısı da iki katına çıkıyor. Malouda bu sene gol sayısı açısından Lampard rolüne bürünecektir, daha şimdiden 4, 20yi rahat bulacak Malouda. Çok güzel oyuncudur, her şeyden vardır biraz, forvet rolünde harika oynuyor. Futbol romantiği diyecektir ki belki, bu 2-3-5i bile anımsatıyor bana, piramidi. Bilemem tabi, ben diyemem herhalde o kadar. 4-3-2-1, belki de trend budur.

Eğer ki ikincisi gelirse yakınlarda, bu 4411 üzerine olur.

Hiç yorum yok: