2013/09/10

Eski gücünde değil (!)

Romanya maçı öncesi milli takım, ve Romanya.
Romanya'dan önce, Türkiye

Öyle ya, bizim memlekette kimse eski gücünde değil. “Onların değil, bizim ne yapacağımız önemli.” Bu kalıplar o kadar sık ve yerli yersiz kullanılıyor ki, durumun yarattığı kötümserlikle, olduğundan da kötü görmenin doğru olduğuna inanmaya çalışıyoruz.

Türkiye milli futbol takımı, aldığı turnuva başarılarına rağmen şüphesiz ki hiçbir zaman dünyadaki en iyi 10 jenerasyondan, takımdan veya sistemden biri olmadı. Fakat gerçekten o kadar da dibe vurmadık. Yıllardır var olan problemler üzerinden gelen başarılar sonrası, mevcut başarısızlığı Abdullah Avcı üzerinden görememek ve sistemin dibe vurması üzerinden eleştirmek çok da doğru değil. Dibe vurmadık; senelerdir üç aşağı beş yukarı aynı halet-i ruhiye içindeyiz. Yalnızca, o anın şartlarına göre kaderimiz şekilleniyor.

Ülkenin içinde bulunduğu futbol ortamını birebir yansıtan milli takımları çalıştırmak, ancak bu ortamı doğru şekilde algılayabilmek, dolayısıyla da öncelikle var olan üzerinden stabil bir yapı kurmakla mümkün oluyor. Özellikle de bizim gibi sistemsel sıkıntıları olan ülkelerde. Tepeden yaratılan bir projenin elemanları olarak getirilmeyen teknik direktörler, durumun farkına varıp 'doğaçlama' çalışmada başarılı olmak zorundalar. Bu zorunluluk, futbolun dışına çıkarak üçüncü dünya ülkelerindeki herhangi bir iş koluna kadar da genişletilebilir.

Bugüne taşınan kriz hâli, bir 'proje' getirdiğini söyleyen Avcı'nın içteki ortamı yeterince tartamaması ve 'tek başına' getirmeye çalıştığı sistemin, en başta bu yüzden sınırlılığıyla ortaya çıkmıştı. Geleceğe taşınanların azlığı bir yana, sahip olunan kadrodan alınacak 'standart' bir verimle bundan daha iyisinin çıkacağı muhakkaktı.

Fatih Terim'in 4 maçlık varlığıyla, milli takım hiç değilse 'eder'ini oynayabilir. Ve en başından itibaren bu kadarı oynanabilse, 'garanti' değil ama çok daha rahat bir ikincilik yolu tutulabilirdi. Şu ansa her şey muamma.

Eski gücünde değil, ama eskisinden iyi

Romanya, tam da ederini oynayan bir milli takıma sahip. Evet, eski güçlerinde değiller. Hagili kadroya kadar geriye gitmeye gerek kalmadan, 5 sene önceki Euro 2008'e katılan kadronun kalitesine dahi sahip olmadıkları söylenebilir. O vakitler Mutu, Chivu gibi Avrupa'nın önemli takımlarında oynayan oyunculara ve onların hemen bir alt kalitesinde birden fazla oyuncuya sahiptiler.

İki hafta önce Tottenham'a 8,5 milyon pound'a transfer olan Vlad Chiriches. Şu transfer döneminde Tottenham'a transfer olmak dahi yeterli bir övgü.

Bugünkü kadroysa büyük oranda ülke içi oyunculardan ve Avrupa'nın daha alt kulüplerinde top koşturan lejyonerlerden oluşuyor. Hakeza çok yakın zaman önce Otelul Galati, Cluj gibi şampiyonlar çıkaran ligde tek hakim yeniden Steaua ve ezeli rakipleri Dinamo da ciddi bir 'feda' döneminden geçiyor. Fakat Romanya 5 yıl önceki hâlinden çok da geride değil, hatta gayet verimli bir dönemden geçtikleri rahatlıkla söylenebilir. Kaynakları daha mütevazı, fakat bunlardan bir ürün çıkarabilmeyi daha iyi başarır hâle geldiler. Steaua en son 2008'de yer aldığı Şampiyonlar Ligi organizasyonuna geri döndü ve Vlad Chiriches'i 8,5 milyon pound'a Tottenham'a satarak Romanya tarihinin en pahalı transferini gerçekleştirdi. Piturca'nın milli takımının omurgasını da büyük oranda Reghecampf'ın Steaua'sı oluşturuyor.

Omurga Steaua'dan

Ülke içinde en başarılı olan kulüp yapısının doğrudan milli takıma taşınması en iyi futbol ülkelerinden daha zayıf olanlarına kadar pek çoklarınca kullanılıyor. Üçlü savunmaya geçen İtalya'nın doğrudan Juventus defansını kullanması, İspanya'nın Barcelona etkili tiki-taka'sı, 7 Zenitliden oluşan Rusya milli takımı yakın zamandan örnekler. Romanya'nın 24 kişilik kadrosunun 7'si Steaualı oyunculardan -henüz transfer olan Chiriches'i de sayarsak 8- oluşuyor ama etkisi biraz daha fazla. Tüm takıma dengeli bir temel sağlayan orta ikili ve defansın lideri Chiriches Steaua çıkışlı oyuncular.

5 - 55. Pintilii - Bourceanu. Eminim Rafa Benitez bu ikiliyi çok beğenirdi.

Kulüp takımlarında 5 ile 55 numaraları paylaşan Pintilii ve  Bourceanu, pozisyon bilgileri, alan kapama özellikleri ve hepsinden önemlisi uyumları yüksek bir ikili olarak 4-2-3-1'e bütünsellik kazandıran oyuncular oluyorlar. Geçtiğimiz ay bugünlerde oynanan Dinamo – Steaua derbisinde tribündeydim ve iki takım arasındaki kalite farkı en baştan bu modernlikten doğuyordu; Steaua'ya ne yaptığını bilen bir takım olma özelliğini kazandıran öncelikle bu ikili. Yalnız, müthiş ara paslar attıklarını veya çok sert oynayarak rakibi yıldırdıklarını, böyle ekstrem özellikleri düşünmeyin. Ön alandaki oyunculara kendilerini daha rahat ifade edebilecekleri temeli sunuyorlar ve tüm takımı daha iyiye götürüyorlar. Onların ceza sahasına geç koşularına dikkat etmemiz gerekebilir.

Vlad Chiriches'se açık ara takımın en potansiyelli ve kalite sahibi oyuncusu. Öyle ki, bir stoper olmasına ve Liga I gibi seviyesi düşük bir ligden transfer olmasına rağmen Tottenham'ın 8,5 milyon pound ödemesi gerekiyor. Topla dribbling özelliği çok üst seviyede. Boşluğu gördüğünde kendi yarı alanında çıkıp 2 kişiyi ekarte ettiğini, sonra bir duvar pasıyla devam etmeye çalıştığını görürsek sürpriz olmasın. Bazen kendisine olan bu fazla güveni sorun olabiliyor, ama geride de gerçek bir lider ve savunma özellikleri üst seviyede. Sadece hava toplarında henüz yeterince iyi değil. Onun milli takımda sorunsuzca ileriye çıkışları yapabilmesi, önündeki Bourceanu-Pintilii ikilisinin varlığıyla daha da mümkün.

Geçen ay bugünlerde Rumen derbisindeydim. Romanya'da geçen bir ayın ardından bu maç benim için biraz daha anlamlı. Şahane bir ülke değildi, ama gayet de sevdik aslında oraları. 5 yıl sonra bir daha belki.

Kalede bir başka Steaualı Tataruseanu oynuyor ve ön üçlüde bir değişiklik yapılması gerektiğinde oyuna girecekler takımın sol ve sağ kanatları Tanase veya Popa olacak.

Diğerleri

Steaua'nın sağladığı temel haricinde Romanya'nın opsiyonları sınırlı. Dengeli bir ilk 11 çıkarabiliyorlar, fakat alternatifleri yetersiz. Savunmada Chiriches'in partneri 32 yaşındaki Goian ve başka güvenilir bir isim yok. Sol bek Rat, West Ham'da süre bulamıyor ve genel anlamda defansın güven vermediği söylenebilir.

Marica'ya dikkat, biraz 'complete forward' ekolünden.

Ön üçlüdeki oyuncuların hepsi maç kondisyonu eksikliğinden muzdaripler; Macaristan maçında Stancu'nun, Steaua'nın bankosu Tanase'nin önünde tercih edildiğine bakılırsa ona da güvenilmiyordu. Tanase  oyuna sonradan girip golünü attı, bu maçta sol kanatta başlayabilir. Diğer iki açığı doldurması kuvvetle muhtemel Torje ve Maxim takımın yurt dışında oynayan oyuncularından; Espanyol ve Stuttgart forması giyiyorlar ve yeni nesil, tehlikeli futbolcular. Ama hücumda esas tehlikeyi Ciprian Marica oluşturuyor. Kendisi bizi ilk maçta da çok zorlamıştı; takımdaki en komple forvet. Geçen sene Schalke'deydi, şu ansa kulüpsüz.

Sonuç


Gara de Nord'u (galiba Gara de Nord) Macarlar basmış. Şu trenlere de ne lanet etmiştik.

Chiriches'i Avrupa'nın en değerli stoperi, Bourceanu'yu en büyük orta saha lideri olarak gösterdiysem affola. Rakibimizi tanıyalım temalı yazılarda genelde bu tip yanlış anlaşılmalar olabiliyor. Amacım sadece takımın genel bir betimlemesini yapmaktı, seviyesini net olarak göstermek o kadar kolay olmuyor. Aslında Romanya'nın sorunları da bizden farksız; pek çok başka şeyle beraber bizim 6+4 absürdlüğümüze paralel, 'lig başladıktan sonra' 18'den 16 takıma indirmeyi ciddi ciddi düşünmüşlerdi. Keza Piturca da anlaşılması çok kolay bir karakter değil. Bu hâldeyken, bilinçli ya da bilinçsiz, eldeki dengeli bir şekilde kullandığında başarılı oldular. Rumenler Macaristan maçından önce 1-0'a razıydı, 3-0 kazandıkları maçtan sonraysa niçin 6-0 olmadı diye düşünecek kadar gol pozisyonuna girdiler. Basit doğrular ortaya konduğunda, Piturca'ya rağmen olabiliyor. Macarlar maça trenle geldiler, garı işgal ettiler ve sonra da şehrin en güzel bölgesi Lipscani'ı yerle bir ettiler. Zaten komşular birbirinden pek hoşlanmıyordu. Macar zaferinin ardından moralli çıkacakları Türkiye maçınaysa fazla ilgi yok. O maça 40 bin kişi gelmişti, bizim maç için şimdilik 15 bin bilet satıldığı söyleniyor.

Maçın ardından not: Fatih hoca çok büyük. Bourceanu cezalı imiş, hata benim. 15 bin olayı da dün yazılmıştı, parası neyse verip girmiş demek Rumenler.

Hiç yorum yok: