2014/07/19

Muzip, dindar ve golcü: Demba Ba

Demba Ba, kariyerine Patrick Vieira tarzı bir orta saha olarak başlamış; fakat daha sonra top kazanma işinin ona uygun olmadığında karar kılınmış. Uzun bacakları ve fuleli adımlarını gördüğünüz vakit, Vieira'nın hiç de kötü bir benzetme olmadığına siz de hak vereceksiniz.
(Patrick Vieira template, işte bunlar hep Jean-Marc Bosman'ın mirası...)

Premier League’in en yüzü gülen adamı Demba Ba, muzipliğini artık Türkiye’de yapacak olmasının yanı sıra gollerini de Beşiktaş için atacak.

Dünyada en fazla izlenen ligin, en göz önündeki oyuncularından biri olarak Beşiktaş'a transfer oluyor Demba Ba. Öyle ki, Premier Lig'e ayak bastığı Şubat 2011'den bu yana yalnızca altı oyuncudan daha az gol atmayı (43) başarmış; imzaladığı zorlayıcı kontratlar ve can sıkıcı menajerleri nedeniyle, istisnasız her transfer döneminde adı en fazla zikredilen oyuncular arasında yer almış birinden bahsediyoruz. Üstelik bu gol rekorunu yakalarken, ligden düşen West Ham'da, tablonun ancak orta-üst sıralarına oynayabilen Newcastle'da oynuyor; ve son olarak Chelsea'de ikinci tercih olarak görülüyordu. Tahmin ediyoruz ki, daha önce rast gelmediğiniz yeni bir şeyler söylememiz çok kolay olmayacak. Demba Ba'nın oyun tarzı, sakatlık problemleri ve dini yönü hakkında hemen herkes bir şeyler biliyor. Yine de, bunların biraz daha üzerine gidip belli noktaları keskinleştirmemiz gerekebilir.

Sakatlık meselesi

Demba Ba'nın sol dizindeki sakatlığın tam olarak ne olduğunu, ve 2009'daki ikinci operasyonda neyin ters gittiğini bilemiyoruz. Elimizde doktor raporları yok, bunlar paylaşılmıyor. Kesin olan şu ki, Demba Ba kariyerinin hemen başında çok ciddi bir sakatlık geçirdi ve bundan 3 yıl sonraki ikinci operasyonu sırasında dizinde yeni bir travma meydana geldi. İyileşmesi sonrası yeni bir kulüp arıyor ve Stoke City'le imza aşamasına gelmişken kulübün sağlık testlerinden geçemedi, ve bu olay, yani Ba'nın dizine şüpheyle yaklaşılması, İngiltere'de imzaladığı tüm kontratların -daha sonra bahsedeceğimiz meşhur sözleşme fesih bedelleriyle beraber- ana maddesi oldu. “Ba'nın kronik sakatlığı mı var?” kaygısının oluşturulmasında, şüphesiz ki, Demba Ba'nın 'bir saatli bomba' olduğunu söyleyen Tony Pulis'in büyük payı vardı. West Ham ile 'maç başı üzerinden' anlaştığı konuşuluyordu ve daha sonra Newcastle menajeri Pardew de 'çok kötü görünen bir MRI taraması'ndan bahsedecekti. Bunlar bir yana, en fiziksel ve tempolu ligde, üç buçuk sezonda toplam 6000 dakikanın ve sezon başına yaklaşık 20 maçın üzerine çıktı. Hâlâ, sakatlığının eskiden şüphe uyandıran ve fakat artık geride kalmış bir mesele mi olduğunu, yoksa ileride nüksetmesi muhtemel derin bir sorun mu teşkil ettiğini bilmiyoruz. Bunu ancak doktorlar biliyor. Lakin yaşananları art arda sıralayıp bir anlam çıkarmayı denersek, sakatlık haberlerinin esas olarak Premier Lig'e ilk geldiği vakitler yediği veto üzerinden serpilip geliştiğini söylemek yerinde olacak. Keza Demba Ba uzun süredir yeni bir ciddi sakatlık yaşamış değil, fakat şüpheler de bitmek bilmiyor. Belki Pulis o sözü söylemeseydi...

Hayır, Demba Ba'ya ait değil.
Sportif aktivite kaynaklı tibia kırıklarında, futbol %80,1 ile açık ara en tepede bulunuyor. Hatta tibia kırığı vakalarının tümünde de %24,7 gibi bir paya sahip.
(http://www.msdlatinamerica.com/ebooks/RockwoodGreensFracturesinAdults/sid1337350.html) 
  (Court-Brown CM, McBirnie J. The epidemiology of tibial fractures. J Bone Joint Surg 1995;77B:417–421. )

Peki nasıl sakatlanmıştı? 21 yaşındayken Belçika'da, Mouscron'da oynuyordu ve ilk üç maçının tamamında gol attıktan sonra dördüncüsünde, yaptığı ters hareketle bacağındaki iki kemiği birden kırmayı başardı. 2006'da yapılan ilk operasyonda doktorlar tibia kemiğine bir çivi yerleştirdiler ve 8 ay sonra tekrardan futbol oynayabilir hâldeydi. Daha sonra, iyileşen kemikten çiviyi çıkarmak üzere 2009'da yapılan ikinci operasyonda, ters bir durum ortaya çıktı. Ba'nın internet sitesinde, “Çivinin çıkarılması sırasında muhtemelen bazı parçaların dizin hassas noktalarına temas ettiği ve nükseden ağrının bu sebepten olabileceği..” yazıyor. Sonrasını biliyorsunuz.

9 numara Demba Ba

Demba Ba bir 9 numara mı? Veya öyleyse bile, Beşiktaş'ın 9 numara laneti hakkında ne düşünüyor olabilir? Henüz Papiss Cisse'nin transferi gerçekleşmemiş ve Demba Ba, Newcastle hücumlarının tartışmasız odak noktası olarak neler yapabileceğini yeni yeni göstermeye başlamışken, Kasım 2011'de bir röportajda tam da bu meselelerden bahsediliyordu. Ba'nın kariyerindeki en parlak sezonu olacak 2011-12'nin henüz başında Pardew'un söyledikleri, Beşiktaş'ta kullanılabileceği rol üzerinden de önemli detaylar sunuyor.
Onu West Ham'da oynadığından farklı bir şekilde kullanıyorum. Bir bağlantı oyuncusu, köprü gibi ve bu şekilde ilerleme kat etmeyi başardığımızı düşünüyorum. Teknik açıdan çok iyi ve biz de oyuna daha fazla katılmasını olanaklı kılıyoruz. Pres altındayken topu ileride tutacak birine ihtiyaç duyuyoruz ve Demba bunu fazlasıyla iyi yapıyor. Nasıl zaman kazanması gerektiğini, topu nasıl bizde tutması gerektiğini, nasıl faul alması gerektiğini çok iyi biliyor.

Onun saf bir 9 numara olduğunu düşünmüyorum. Daha ziyade bir 10 numara gibi görüyorum ve bana kalırsa bu rolde çok başarılı oluyor. Dürüst olmak gerekirse, eğer ona 9 numarayı verseydik -19 numara giyiyordu- üzerindeki tüm o gol atma baskısıyla bugünkü başlangıcı yapabilir miydi, bilemiyorum. 9 numarayı vermemek, sezon başında bilinçli olarak yapılmış bir tercihti.”

Demba Ba, geçen seneki hücumlarında Hugo Almeida'yı gerek geriden koşucular için bir soluklanma noktası, gerekse de doğrudan bir gol silahı olarak kullanan Beşiktaş için fazlasıyla yerinde, bu işlerin ikisini de hemen hemen iki gömlek daha iyi yapabilen bir hücum oyuncusu transferi. Demba Ba, ceza sahası içinde aklınıza gelmeyecek bir vuruş yapabilir, veya bir anda akrobatik bir dokunuşla beklenmedik bir gol çıkarabilir. Ama yalnızca bu değil, başta Oğuzhan Özyakup olmak üzere, Beşiktaş'ın geriden gelen ceza sahası hücumcuları için de Almeida'dan çok daha alternatifli oyunlar sunabilir. Umarım basitçe bir 9 numara olarak düşünülmüyordur.

Profesyonel futbolcu

Demba Ba'nın iyi bir profesyonel olduğunu söyleyen pek çok farklı kişiye; Jose Mourinho'ya, Alan Pardew'a ve daha başkalarına da rast geleceksiniz. Yalnız, bu işin bir de başka boyutu var. Bazıları için, ki sayıları hiç de az değil, Demba Ba football mercenary şeklinde çağrılan konargöçer futbolculardan bir tanesi ve evet, bu anlamda iyi bir profesyonel, fazlasıyla iyi.

Şunu kesin olarak belirtmemiz gerekiyor: Demba Ba'nın bu imajında, doğrudan kendisi sorumlu değil. Futbolu yalnızca ekmek teknesi olarak gördüğünü umarsızca söyleyen, ve daha geçtiğimiz günlerde saha içinde Kamerun milli takımdan arkadaşıyla kavga eden Assou-Ekotto gibi biri değil, kesinlikle. “Gençken, eğer futbolcu olamazsam bile yine de futbol oynamaya devam edeceğim, diyordum. Her zaman için yapmak istediğim şey buydu.” Demba Ba'nın saha içi ve dışı hareketlerinde bu doğallığı, bilakis sempatik tavırları görebilirsiniz. Lakin konu bu değil. Demba Ba'nın transfer işleriyle kalabalık bir menajer ekibi ilgileniyor ve açıkçası, tek derdi futbol oynamak olan Demba, buna karşın sanki futbol oynadığı kulüp önemsizmişçesine bir tavır içine giriyor. Newcastle'a transferinde örneğin, “Niçin Newcastle Demba?” diye sorulduğu vakit, “Bu işi menajerlerime bıraktım ve en iyi teklifin Newcastle'dan geldiğini söyledikleri için buraya imza attım.” diyordu. West Ham'la yaptığı kontratta kulübün küme düşmesi hâlinde serbest kalma maddesi vardı; daha önce Hoffenheim'dan da sorunsuz ayrılmamıştı ve Newcastle'la yaptığı kontrata da 7 milyon pound'a serbest kalma maddesi ekletmişti. Haftalık maaşını 80 bin pound'a çıkaran yeni bir kontrat yapmak üzere menajerleri bu maddeyi gündeme getiriyor, ve sonrasında Chelsea'ye transferi de bu madde sayesinde gerçekleşiyordu. Her şey bittiğinde, Pardew futbolcusunun çevresindeki yanlış yönlendiricilere ateş püskürüyordu. Beşiktaş'ın yakın tarihte menajerlerle yaşadığı sıkıntılar düşünüldüğünde, Demba Ba'yla yaşanacak olası bir anlaşmazlıkta oyuncunun bu geçmişini bir kenara not düşmek gerekecek.

Diğer yandan, Demba Ba denince artık ilk akla gelen Müslüman futbolcu algısı. Şu anda Ba'ya olan ilgi, bu tip durumlardaki pireyi deve yapma hâlimiz gibi gözüküyor; lakin mesele bundan biraz daha fazlası. Aslında motivasyonunuzun ne olduğunun çok önemi yok: Gareth Bale için profesyonel bir oyuncu olarak yaşamak o kadar da zor değildi; çünkü zaten hiçbir zaman içkiden hoşlanmadığını söylüyordu. Ba ise bu gücü dini inançlarından alıyordu, hem de çok güçlü bir şekilde. “Benim enerjim inancımdan geliyor. Herkesin bir enerji kaynağı var; ailesi, çocukları ve bazıları için inançları. Ben onlardan biriyim. Her zaman böyleydim.” Newcastle'da sayısı sekizi bulan Müslüman futbolculara atıfta bulunarak, “Yaşam şekilleri profesyonel hayatlarına fazlasıyla yardımcı oluyor.” saptaması yapan Pardew, işi maç günlerinde kullanılmak üzere dua odaları yapma fikrine kadar götürüyordu.


Tüm bunlar bir yana, benim için Demba Ba demek büyük, hem de çok büyük gülen bir adam demek. Dwight Yorke'dan sonra Premier Lig'in gördüğü en büyük gülüşlü futbolcu dendiğini hatırlıyorum. Ve şurup! İngiltere'nin en çekilmez spor insanlarından biri olan Geoff Shreeves'in müdahil olduğu röportajı bile eğlenceli hâle getirebilmişti. Shreeves, “Haydi bana kimsenin bilmediği bir sırrını söyle..” diye üstelediğinde, bir süre düşündükten sonra “Şurup!” cevabını yapıştırmıştı. “Şurup! Şurubun ne olduğunu biliyor musun? -Elbette.”

“Çilekli şurup. Su içerken içine şurup damlatıyorum, hem de her gün! 10 yıldır böyleyim, şurupsuz yapamıyorum!”

Hiç yorum yok: