2009/09/01

Pencere kapanıyoo!

Geçen sene bu dönemler daha hareketli, daha heyecanlı geçmişti. Mesela Manchester City'nin Balı başlıklı yazı burada, 364 gün önceye kayıtlı. Acaba neden öyle bir başlık atmışım? Muhtemelen şimdi yaptığım gibi, sanat kaygısıyla. Hiç sevmem o işi, yani özel olarak sanat yapmaya çalışmayı, zaten yapamıyorum da. Heyecanlı dediğime falan bakmamak lazım, işin edebiyat yönünü kıvırayım diye böyle yazıyorum bu bağlamda. Yoksa Berbatov'a dünyanın parası ödenmiş, Robinho getirilmiş falan, bunlar işte o günün eğlencesi, fazlası değil. Berbatov-Robinho-Riera'dan David James- Kranjcar-Shorey'e geçiş yapılmış durumda, saat 12.35 itibariyle oluşan tablo bu. Hakkatan değişik transferi yapsa yapsa Moyes yapacaktır, başka sürpriz beklemiyoruz. 4 büyükler ve Manchester City transferleri daha önceden bitirdi; böyle bir durum oluştu. Ortalığı yine 'Arry Redknapp idare etmeye çalışıyor. Kranjcar'ı anladık, çok da güzel olur 3 milyon pound gibi bir fiyata ama David James nereden çıktı? Gomes'in zihinsel gidip gelişleri yerine daha dengeli ve kalitesi iyi James'i ben de tercih ederim, fakat yapma, etme; pek çok doğru transfer olabilir ama hepsini yapmak gerekmez. Takımın dengesi bozulur bu sefer. Levy'den izin çıkmamış, neyse ki alamıyorlar. Paul Hart kim boştaysa almaya çalışıyor, toplama takım denir, aynen ondan oldular, fakat bakıldığında bence Sunderland'den daha derli toplu oynuyorlar. Bu seneyi bir şekilde atlatabilseler geleceklerini o kadar da karanlık görmüyorum. Belki 2-3 sene yine aynı sıkıntılar yaşanacak ama yine de bir Hull City gibi belirsiz takım değiller. Telegraph Shorey'le anlaşıldığını yazıyor. Bunun Aston Villa boyutu, Bouma'dan ümit kesilmedi demek; bu kadar özveri, duygusal yoğunluk içinde sanırım 3-4 sene defansın solunda Bouma-Warnock ikilisini izleyeceğiz. Bouma dönecekse çok da önemli bir gelişme değil. Yok dönemeyecekse, aynı Zat Knight'ın gönderilişi gibi anlam veremediğim bir vaka olarak not düşülür. Çigrinski ve Turner, klasları farklı ama ikisi de kendi çaplarında iyi oyuncular. Biri an itibariyle Avrupa'nın, diğeri de Premiership'in en iyi son gün transferi. Yine de verilen paralar çok. Bazen tek bir oyuncu bile yetebilir savunma dörtlüsünün sertliğinin artması, bir gömlek yukarı çıkması için, Turner da böyle bir oyuncu. Bruce hakkaten iyi transferler yapıyor da, işte bu oyunculardan güzel bir takım yaratabilecek mi? Daha önce söyledim, yaratamamış. 4-4-2 diziliminde veya 4-3-3'de, farketmez, takımın blokları arasında bir kopukluk var, hem de çok büyük. Orta sahanın da yaratıcı gücü düşük ve uzun toplarla hücum aksiyonları belirleniyor. Belki yeni bir ofansif orta sahayla ya da kadro içinden çözümle Reid'i kullanarak 4-3-3'e yaklaşılabilir demiştim, Stoke City maçının son yarım saatinde iki kanat oyuncusunu çıkarıp bunu denemiş Sunderland. Maçı izleyemediğimden ne kadar verimli veya değil, bir şey söyleyemiyorum. Şu dizilim şu oyuncularla, bu dizilim de bu oyuncularla oynanır diye bir şey yok. Her oyuncunuzun farklı özellikleri var, bunlar üzerinden oyun yapınız ve diziliminiz şekilleniyor. Çoğu zaman yaratılmak istenen düzene uygun özellikte oyuncular alınıyor, dizilime şekil verenin oyuncu özelliği olduğu unutuluyor. Bazen sistemi kafasına göre çevirmek isteyen hocalar oyuncuları farklı şekillendiriyor, bazen iyi oluyor, bazen kötü. Kötüsüne örnek Babel, iyisine örnek Kuyt. İşte durum bu. Şimdi Sunderland 4-3-3 diziliminde çıkarsa yine de nasıl olur tam kestirilmez, çünkü asıl sorun oyuncuların takım hüviyetinden uzaklığı, fazla ofansif gibi görünmesi veya yaratıcılığın az olması esas sorun değil. 4-3-3 dizilimde Jones merkezde olur, yanına da Bent ve Campbell. Bence hiç de güzel olmaz böyle, ama az önce söylediklerimi tekrarlamadan aradan çekiliyorum. Mesela Agbonlahor bence ya 4-5-1'de tek forvet oynar ya da 4-4-2'de daha serbest, geriye de gelen, merkez forvetin tamamlayıcısı rolünü oynar. Yani kanat oynamaz. Ama Aston Villa'nın en başarılı olduğu, takımın doğrudan oyuncu özellikleri etrafında şekillendiği dönemde sağ açık oynadı, çok da verimli oldu. Nasıl oldu? Çünkü o takımda sağ açığın görevi deli dana gibi topu ileriye taşımak, kontradan golü yaratmaktı. Bellamy 4-4-2'nin solunda oynuyor, pek çok değişik durumda çok zor olur, ama şimdi oynuyor işte. Durum bu. Ama şu son iki-üç günün tartışmasız yıldızı Tony Pulis oldu. 4 güzel oyuncu aldı ve hepsi de takımı farklı boyuta taşıyacak oyuncular, yani şimdiki düzeni idare edecek veya şimdiki düzeni destekleyecek oyuncular değil. Stoke City artık Stoke City'likten çıktı, Tuncay Şanlı'nın takımı oldu. Bu sene daha çok sözü geçecek ve izlenecek Türkiye'de. Stoke City benzeri bir geçişi Sivasspor yapmaya çalışırken eriyip gitti çok çok yakın zamanda. Stoke City böyle olmayacaktır muhtemelen, ama takımı idare eden havadan çıkarıp orta sıra takımı haline sokalım derken düzensizlik, sistemsizlik baş gösterecek mi bakalım? Son olarak Sunderland'den Collins alındı; Huth, Tuncay ve Arismendi'nin ardından dördüncü transfer oldu. Son güne Everton ve Aston Villa telaşlı girdiler, tabi Everton daha çok. Martin O'Neill, Laursen-a-like Richard Dunne'ı alıyor, çok çok çok iyi transfer olacak. Çok fazla Collins var ligde, bir diğer Collins'i, West Hamlı olanı alınacak, %90 gerçekleşecek bu da. Collins zaten birinci adam olmayacağını bilerek geliyor, Curtis Davies de omuz sakatlığından dolayı -adamın sürekli omzu çıkıyor- ameliyat olmaya karar verdi. Yani stoperde bir süre Dunne-Cuellar kullanılacak. Taş gibi oldu taş. Cuellar bekten stoperliğe terfi edip beklediği devamlılığı bulunca kalitesini göstermeye başladı, Liverpool maçı harika, Fulham maçı da öyle. Fakat bir Martin Laursen değil. O role de Richard 'born-leader' Dunne kadar uygunu az bulunur. Orta sahada hücuma katılan eleman olarak Sidwell'i görüyoruz ve NRC ile uyumlarını Peace Cup'tan beri beğensem de hani piyasada Kranjcar var, keşke olsa demeden edemiyorum. Kranjcar'ın varlığı Agbonlahor'u tek forvet pozisyonunda daha banko yapacaktır, bu kesin. Kanatlar çok iyiydi Fulham maçında, ama ortadan çok zayıf. Zamanla ofansif görevi Delph alacak, O'Neill da muhtemelen bu yüzden orta saha transferinden kaçıyor. Barry'nin yerinin doldurulması kısa vadede mümkün değildi, uzun vadeli yolda mümkün. Hem Gerrard vari özellikleriyle Delph de o ofansif ama aynı zamanda sert orta saha oyuncusu kimliğine daha yatkın. Bakalım. O'Neill'ı yemek yiyip geldikten sonra yine eleştirebilirim, ama yine de şu kadro hakkaten gelecek vaad ediyor. Daha Gardner'ı var, Guzan'ı var, Albrighton'ı var, Delfouneso'su var. Everton'a ayrı bir yazı yazmak istiyorum. Ne biçim bir orta saha oldu yahu! Ama hepsi gelince. Ha belki de yazmam, belki de sıkılırım.

Hiç yorum yok: