2009/08/19

Hayal kırıklığı



Steve Bruce 4-4-2 seven hocalardan. Martin O’Neill, Harry Redknapp, Sir Alex Ferguson da öyle. Pek çok şeyler kanıtlayan Bruce’un elinde bu sefer yeterli bir bütçe ve imkanlar vardı ve ben de zamanında benzer imkanlarla yola çıkan Aston Villa’dan daha iyi bir takım yaratacağını öne sürmüştüm. Peki neden? Hem ligin dinamiklerini biliyor hem de gerekli yaratıcılığa sahip. Daha geniş kadrolar ve daha geniş transfer veritabanlarıyla çalışıyor. Parayı da daha verimli kullanacak kuşkusuz, bir başka beklenti buydu. Aynı ligden transfer yapmak benim tercihlerim arasında değildir, her zaman daha çok para verirsiniz. Fenerbahçe’nin yedek kulübesini doldurmak için harcadığı paralara bakın. Delph’in bir milyon eksiğine Cana’yı alabiliyorsunuz bu şekilde. Beklentim, bu sene kesinlikle değil ama 3 sene içinde farklı bir takım yaratmasıydı Bruce’un; daha güncel, daha az İngiliz bir takım. Dünkü takım bu açıdan, safkan İngiliz oluşundan dolayı büyük hayal kırıklığı oldu benim için. Bruce yeni ve dinamik bir takım yaratması için getirilmişti; iyi ama çok da farklı olmayan bir takım yaratması için değil. Hemen yukarıda yazılan teknik adamlara bakalım: MON, ‘Arry ve Sir. Bunlar da kendi kadro yapılarına uygun olarak, aynı dizilimi farklı yapılara sokuyorlar. Martin O’Neill’ın elinde hızlı oyuncular ve ligin en iyi kontra atağa çıkan takımı var, böyle olunca şu an Bruce’un uyguladığı 4-2-4’den dönme 4-4-2 oynatıyor. Orta saha rakibe teslim ediliyor, ortadaki ikiliden savunmanın önünü kapatmaları ve sahayı kat etmeleri, zaman zaman da ekstra olarak hücuma katkı yapmaları; paslar, goller atmaları bekleniyor. Böyle bir takımda kendi oyununu kabul ettirmek demek, topu rakibe verip onları bir anda az adamla savunmada yakalayacak duruma getirmek demek. Yani aslında oyunu kontrol ettiğinizde topa daha fazla sahip olan taraf rakip takım oluyor. Yaratıcı bir çözüm değil, basit bir oyun yapısı. Ama faydalı mıdır, kesinlikle. Kadro buna elveriyor ve iyi veya kötü sonuç alınabiliyor. Fakat yaratıcılıktan uzak, oyunu tamamen faydacı anlayış üzerine kurmayı imkanları sınırlı olan takımlarda görürsünüz. O’Neill da bu yönden, takımı bir adım ileriye taşıyamamasından eleştiriliyor. Diğer iki hoca, Redknapp ve Ferguson’ınsa 4-4-2’de günün gereklerini yerine getirebilen kadroları var. Bu nasıl oluyor? Forvetlerini orta sahaya çekiyorlar, bloklar daha kısa aralıklarla kuruluyor, takımın bütün yükünü aslında yine o ikili orta saha çekmesine karşın doğru bir oyunla orta saha üstünlüğü ele geçirilmiş oluyor. Yani aslında 4-3-3, 4-4-2, 4-5-1 çok da önemli değil; günün şartlarına uyum sağlayıp bunun üzerine bir şeyler koyabiliyor ve böylece farklılık yaratabiliyor musunuz? Daha büyük hedefleri olan takımlar için önemli olan bu.

Dünkü safkan İngiliz takımın sinyalleri ilk haftadan verilmişti aslında, benim de aslında hiç keyfim yokken gidip maç olan bir yeri bulmam da bu merakla oldu. Pazartesi chalkboard’ları incelemeye girişmiştim, Sunderland kendi yarı alanında 90 dakika boyunca herhalde 20 pastan fazla yapmamıştı, kanatlarda birtakım oyunlar vardı ve bir de beşinci dakikada Bent’in golü. 4-2-4 gibi oynuyor takım. Yapı gereği Bent en önde. Ve top dağıtan, oyun kurucu Jones onun biraz daha arkasında, orta sahaya daha yakın, ama zaman zaman da rakip defansı dağıtmaya girişiyor. Bent’in yedeği de aynı onun gibi, ne zaman ne yapacağı belli olmayan, hızlı, golcü bir futbolcu. Böylece rakibi çok zorlayıcı forvet ikilileri oluşturulabilir ve orta saha da yine çok sağlam bir ikili Cattermole-Cana’dan oluşuyor. Ama işte bu kadroya işlerlik kazandırabilmek için Bruce’da var olduğuna inanılan yaratıcılık ve ligin dinamiklerine uygun olarak faydacılığı kullanıp bir düzenleme yapılmasını bekliyordum. Tottenham’da Liverpool karşısında harika olan Palacios-Huddlestone benzer bir düzende aynı etkileyicilikte olabilir ama kesinlikle verimsiz olurdu. Rakibin Chelsea olmasından bağımsız konuşuyorum, çünkü Sunderland'in sorunları Chelsea özelinde değil. Tek hücum setleri var, o da top Jones’a yollamak ve o da indirebilirse Bent’e veya nadiren kanatlara açmak. Takım gerideyken, oyundan düşmüşken halen topu ilerideki oyuncuya şişirmeye çalışan takımları anlayamıyorum. Nasıl bir saçmalık? Gerekirse 5 dakika kadar al-ver şeklinde kendi yarı alanında pas yaparsın ve sonra yine istiyorsan uzun paslarla zorlayabilirsin ama rakip havayı arkasına almışken ve sen fiziksel ve zihinsel olarak sürünüyorken bunun hiçbir açıklaması yok. Aston Villa, Macheda’nın doğduğu o malum maçta, gol attıktan 10 dakika sonrasında dahi şişiriyor ve rakip de bir şekilde ribaundu alıyordu. Böylece kendi kendini bitirmişti. Aynı acı durumu dün Sunderland’de gördük. Zaman geçirmek o kadar da kötü bir şey değildir. 4-2-4 oynayan takımda açıklar forvetlerle beraber genelde yarı alanın diğer tarafında kalınca Chelsea’nin Hull City maçında yapamadığı oyunu iyi işledi: Cole ve Bosingwa kanatları çok iyi kullandılar. Oralara girecek ikinci oyuncular olsa, yani açıklarla oynayan bir takım olsaydı Chelsea çok daha rahat yıkabilirdi rakibi.


Bana kalırsa şu kadro yapısı Z şeklinde hücum setlerini gerektiriyor. Sunderland için konuşuyorum. Savunma düzeninin ve rakibi bozmanın gereği olarak da bloklar birbirine yaklaşmalı. Oyun uzun toplarla ve bu şekilde Bent’in ve kanatların önüne bırakılan toplarla başlayabilir, ki genellikle ilk anlarda gayet verimlidir. İlerleyen zamanda, bilhassa oyun üstünlüğü yitirilmişken, top yere indirilmeli, top kanatlara açılabilene, rakip yavaş yavaş kendi yarı sahasına geri çekilmeye zorlanana kadar gerekirse sürekli ileri geri yapılmalı. Sonunda orta saha ikilisi tandeme yaklaşıp topu kanada açtığında veya bunu bir savunma oyuncusu başardığında Jones’tan topu tutması, sonrasında dağıtması beklenebilir. En baştan alırsak top Z şeklinde bir yolu izleyecek: ortadan kanada, sonra kanattan ortaya ve ortadan sonra yeniden kanada. Bu da bir hücum setidir, aynı direk Jones’a atılan topla hızlı oyuncuları bir anda kaleciyle karşı karşıya bırakmak gibi. Bu şekilde iyice etkisizleşen kanat oyuncuları da verimlilik kazanabilir, ki hele de Chelsea gibi kanatsız oynayan bir takıma karşı, bu ikinci bahsettiğim düzen çok yararlı olurdu. Böylece hem Bosingwa ve Cole çıkamaz ve oyun yine ortaya yığılıp kısırlaşır hem de Sunderland topu muhtemelen daha fazla sahip olurdu. Sağda Henderson yerine sol taraf, Richardson tercih edilebilirdi bu tür aksiyonlar için. Bu sene resmi maçlardaki üç golü de sağ kanadından yedi Chelsea. Bu yeni kanatsız düzen, ilk zamanlarda savunmada sıkıntı yaratacak, ki gollerin kanatlardan gelmesi de bu yüzden sürpriz değil ama bu maçtaki golün özel bir Bent golü olduğunu kabul etmek gerek. Bunları çok yapıyor, bunlar için yaşıyor Bent. Golü dışında maçta hiç etkili olamadı ama yine de 90 dakika sahadaydı. Her an bir tane daha şişirebilir diye. Böyle bir oyuncu. Dediğim gibi Campbell da öyle ve bu ikililer farklı yollardan da olsa takım savunmasına katkıda bulunabilirler, yeter ki doğru kullanılsınlar. Defoe-Keane, Rooney-Tevez orta saha özellikleriyle 4-4-2’ye mutasyon geçirttiriyorlar, bu şekilde günümüze uygun hale getiriyorlar. Tabi bu dediğim Manchester United forvetleri için daha uygun. Sunderland, Aston Villa gibi takımlarsa bunu forvet özellikleriyle başarabilirler. Ama bunun uygulanabilmesi için, özellikle 4-4-2’de bir zorunluluk olarak takım olgusunun yerleşmesi gerekiyor, oyuncuların hepsinin önceliğinin takımın yapısını korumak uğruna çalışmaları gerekiyor. Mesela bu ikililer orta sahayı altılamak yerine rakibin savunma-orta saha köprüsünü çatlatmada etkili olabilir. “Ben x’in yerinde olsam Bent-Jones’a karşı oynamak istemem, gece uyuyamam.” sözleri vardır Rıdvan Dilmen'in. Öyle ya da böyle, takımın 6-4 düzeninden (altı savunan, dört hücum eden) kurtulması gerekiyor, herkesin daha çok her şeyi yaptığı, forvetlerin daha fazla savunma, orta sahaların daha fazla hücum yaptığı ortamda keskinlikleri göstermek daha kolay olacaktır.


Takım omurgası oluşturulurken şu ana kadar kendisinden istenilen neyse onu layıkıyla yapan Bent yerine ofansif bir orta saha oyuncusu tercih edilebilirdi ve belki bir tane de kanat oyuncusu alınabilirdi. Jones’ın ileride top tuttuğu, Campbell gibi farklı bir forvet ve Healy gibi 70’den sonra alıp maç kazandıracak bir forvet rotasyonu oluşturulabilirdi. Tabi bütün bunlar benim kafamın içinde gerçekleşiyor. Orta sahada daha gerideki ikili Cana-Cattermole verimli bir şekilde kullanılabilir, diğer orta saha oyuncusu uzun zamandır var olan orta saha-forvet iletişimsizliğini çözebilir ve kanatlar da çok daha öne çıkabilirdi. Reid’in sistemin emri üzerine kanatlarda kullanılmasını saçmalık olarak değerlendiriyorum. Bent’e harcanan meblağ yine onun gibi klas bir orta sahaya harcanırdı. Reid de gereken yedek olur, daha yararlı bir takım oluşturulabilirdi diye düşünüyorum. Her şeye karşın Sunderland fena bir takım değil. Şu an tahmin yapmak çok sağlıksız olsa da bence bu seneyi 11-12inci sıralarda bitirecekler. Değerlendirme yaparken esas aldığımız maçlardan birinin deplasmanda,diğerinin de Chelsea’ye karşı olduğunu göz önüne alıp daha zayıf bir maçı sonrası görüşlerin değişebileceğini not düşmek gerekir. Bir de Chelsea özelinde geriye düşülen durumlar var ve onlar şimdi Chelsea bölümünde yazılacak.

Chelsea’yi daha önce burada değerlendirmedim. En kısa şekilde söylemem gerekirse bu baklavalı düzen çok da sevdiğim bir uygulama değil. Scolari’nin 4-4-2’sinden kesinlikle daha iyi ve yararlı olacağını düşünüyorum fakat her yeni gelenin bu kadroyu denek olarak kullanmasından, sürekli farklı şeyler beklemesinden memnun değilim. Zamanla ufak tefek ayarlamalarla açıksız düzen en olumlu haline ulaşacaktır ama bu halde bile birtakım sorunlar yaşanacağını, hedef maçlarda, kanatları verimli kullanan takımların sıkıntı yaşatacağını ve ayrıca kanatları tekeline alan takımın da kendi oyununu kabul ettireceğini düşünüyorum. Bununla beraber şu an tam tersi gibi gözükse de gol atmakta daha az zorlanan bir Chelsea olacak, sistemin artısı bu. İlk maç diamond denen düzene daha yakında, tam anlamıyla öyle olduğunu düşünmüyorum, sahada ortadan hücumlarla sonuca gitmeye çalışan dizilim veremediğim bir takım vardı. Bu maç daha derli toplu, 4-1-2-1-2 oynayan bir takım gördüm ki kesinlikle daha ılımlı oldu, bir dizilim getirebildik en azından ve Lampard’ın daha geriden kullanılması ve onun rolünün Deco’ya verilmesinin ne kadar doğru olduğu görüldü. Ben açıkçası Ballack’ın farklılık katmadığını düşünüyorum bu takıma, sorun özelliklerinin olmamasında veya kalitesizliğinde değil, tersine ikisinde de dünya çapında bir oyuncu fakat eldekilere bir farklılık katmıyor. Mesela onun oynadığı pozisyona Mikel’i koysanız veya Essien’i, daha az verim alırsınız ama Ballack da sanki takımın değişmez oyuncusu değilmiş gibi bir yapıda. Lampard’a gelince o da Fabregas’ın İngiliz futbol kültürüyle yetişmiş hali gibi ve her ikisi de görüldü ki ofansif orta saha oyuncusu gibi kullanıldığında çok da verimli olmuyor. Böylece iki doğru saymış olduk; birincisi Deco’nun içinde bulunması gereken düzenin bu olduğu, ikincisi de Lampard’ın oynadığı alanın doğruluğu. Üçüncüsü, dediğim gibi takım belli bir dizilime girebilince, yani 4lü orta saha gerçekten ortaya yığılınca bekler de sistemin emrettiği görevleri yerine getirebildiler ve çok da etkili oldular. Geriden oyun kuran Lampard’ın açtığı ilk toplar genelde kanatlara oldu ve Drogba daha etkisiz gözüktü bu açıdan. Deco bence gerçekten iyiydi, hani zaten ondan istenen de bu. Kalou ve sonrasında giren Sturridge daha bir serbest oynadılar, bu da bir başka doğru. Drogba’nın tamamlayıcıları: Kalou, Sturridge ve Anelka hepsi de bu role, serbest oynayan orta oyuncusuna daha uygunlar. Tüm bunlar birleşince sahada ne yaptığını bilen, oyununu kabul ettiren bir Chelsea vardı, ki bu düzen zamanla daha da keskinleşecek, özelleşecek, oturacak. Bu özelleşen Chelsea’ye karşı, Chelsea’nin oyununu bozamazsanız topla münasebetiniz az olur, zorlanırsanız. Tabi her büyük takım için durum böyle. Daha mütevazı dediğimiz takımların dünkü Sunderland gibi çok ezilmemesi için o açığı bulmak, el verdiğince üzerine gitmek gerek. Tottenham, güçlü bir orta sahayla zaten hazır olmayan rakibi karşısında nispeten rahat başardı bunu. Sunderland’in yapabileceği olabildiğince kanatları zorlamaktı ve olabildiğince topu rakibe vermemek. Sunderland bunları yapamadı, böyle olunca Chelsea’nin oyununu bozamadı ve oyunu soğutmayı da denemeyip kazanılan topları rasgele ileri yolladı, Chelsealiler ribaundu aldı ve hücum etmeye devam ettiler. Ancelotti’nin Chelsea’si Community Shield’i kazandı ve ligde de ikide ikiyle yoluna devam ediyor. Gecenin diğer maçında Wolverhampton, Wigan’ı deplasmanda 1-0 yenmeyi başardı. Ah Aston Villa ah.

Hiç yorum yok: