2009/08/13

Momentum denen şey


Genelde kafada bir konu vardır, bu şekilde yazıya başlanır, bu konu işlenir. Şimdi benim aklımda hiçbir şey yok, o yüzden konu bulmam gerekiyor. Momentum denen şey üzerinden gidelim o halde, bir şekilde yazı kendi içinde düzenini bulur. Onun dışında, lig başlıyooo da olabilirdi buranın başlığı.

Momentumla kastım nedir? Momentum aslında benim sık kullandığım veya kullanmayı tasvip ettiğim bir kavram değil, ama kendi ürettiğim bir kavram falan da olmadığından affınıza sığınıyorum. Momentum iki ucu pis bir değnektir efendim, işler yolunda giderse lehinize çalışır, aksi durumda daha da berbat eder. Futbol oyununda payı büyüktür. Özellikle lig sisteminde çok büyük payı vardır. Her şeyiyle harika bir takım kurmak yetmez, tek maçlık performanslarla lig kazanılmıyor çünkü. Ligde özellikle, başarı için bu işi iyi yapabilmeniz, belki de sezonun büyük kısmı ne çok iyi çok kötü gitmeniz, form durumunu buna göre ayarlamanız gerekiyor. Kazanma geleneği ve zihinsel güç en az teknik güzellikler kadar önemli. Bu iş için sanatkar olduğu kadar biraz da zanaatkarlığı olan kenar adamlarına gerek duyulur. Bu arada bu sanatkar ve zanaatkar benzetmelerini de Mehmet Demirkol'dan aldım, kendisine teşekkür ederim . Bazı durumlarda gereken sanatkarlık, bazı durumlarda zanaatkarlık olabilir sadece. Martin O'Neill'ı ele alırsak, o iyi bir zanaatkardır, sanatkarlık yönündeyse çok da ağır bastığını düşünmüyorum. Çömez teknik direktör Maradona, kesin bir zanaatkar etkisi gösterecek milli takımda, ama başka tip bir zanaatkar. O tip takımlar için belki de zihinsel bir takım katkıların yeterli olacağını düşünüyorum ben, mesela Hiddink başında olsa Brezilya'nın, taktiksel açıdan şapkadan tavşan çıkarabileceğini sanmıyorum. Brezilya, Arjantin gibi takımların ihtiyacı olan biraz pragmatik bir teknik direktör ve bu teknik direktörde kesin olarak liderlik, kararlılık, saygı, kazanma geleneği gibi özellikler de olacak tabi. Baktığında teknik olarak çok etkileyici gelmeyebilir bu şekilde, ama işe yarayacaktır. İngiltere gibi belli bir sisteme, en yeni, en faydalı sisteme ihtiyaç duyan takım değil bunlar. İngiltere için söylediğim, tarihsel rakipleri Fransa için de geçerli. Bu Arjantin-Brezilya aşağı yukarı aynı seviyede olacak herhangi bir sistemde; ama uyum, keskinlik, kararlılık gerekiyor.

Kazanma geleneği hakkaten önemli bakın. Bu yapıda takımlar en kötü dönemlerinde bile fena iş çıkarmıyor. Mesela Aston Villa bu yaz flaş transferler falan yapmadı, ben hiçbir yerde de 6. sıraya layık görüldüğüne rastlamadım, ama güveniyoruz yani bu takıma, başka ne denebilir? Geçen senenin son bölümündeki serbest düşüş o havanın kaybedilmesiyle çok alakalı. Takımlar kötü gitmeye başladığında bunun tek nedeni kaybedilen kararlılıktır, momentumdur demek doğru olmaz; bunu düzelteyim. Şu ana kadar öyle bir hava yarattım. Ama o ayarlamaları iyi yapabilmek, takımı zihnen en yukarda tutmak çok önemlidir yine de. Bunu yapabilirseniz, takım durumdan minimum zararla çıkacaktır. Ülkemizden Mustafa Denizli iyi yapar. Villa'nın geçen seneki düşüşü kadronun darlığı ve oyuncuların yeni yıla girişten hemen sonra diller dışarıda gezinmeleriydi. Ama hep söylerim, o haldeyken nasıl oldu da Hull ve West Ham maçları kazanıldı? Bir parça şanstı bu, kesinlikle, merak eden atılan gollere bakabilir. Ama fark şu ki bu şanslara inanan bir takım vardı. Harry Redknapp bu bağlamda, iyi veya kötü, Spurs'ün ihtiyacı olan kenar adamı gibi görünüyor, zanatkar kontejanından. Gargamel muamalesi görür, ki ben de o kadar sevmem. Ama en azından kazanma geleneğini getirecektir. Şu var, bu sene yapabileceğini sanmıyorum, ama takım yavaş yavaş büyüyecektir. Yoksa kadro olarak rekabet ettikleri takımlarından hiçbir eksikleri yok, nasıl eksik denebilir anlamıyorum. Şu puslu hava yavaş yavaş dağılacak ve bir anda hesapta olmayan yeni elemanlar, rotasyon oyuncuları da katılacak. Düzgün bir ilk 11 oluşturabildi Tottenham, sırada bazı oyuncuları hatırlamak var, o da zamanla. Tabi 'Arry'nin huyunu bildiğimizden gelecek sene o hatırlanması gerekenlerin hepsini gönderip kendi adamlarını da getirebilir, ama bahsettiğim şey başka. Artık belli bir 11'i ve ikincil oyuncuları oluşan takımın oluşacağı.

Teknik olarak değil de diğer faktörlerle Hughes'un Manchester City'i beklenen yere getirebileceğini, en azından bu sene, düşünmüyorum. Daha önce de söylemiştim. Bu konu nereden açıldıya gelince, kimin şampiyon olacağı, kimin iyi işler yapacağı bu momentumla alakalıdıra bağlayacaktım. Ve 4 büyükleri değerlendirirken, en azından başarılarını değerlendirirken, zaman aralığını daha kısa tutmak gerek, bunu söyleyecektim. Takımları başarıları veya başarısızlıkları üzerinden değerlendirmek, değerlendirmelerde hep bunları el üstünde tutmak bence doğru değil. Neden kötü oldu, neden iyi oldu, bunlar elbette yazılabilir. Ama yense de yenilse de bazı doğrular değişmeyecektir, bu doğruların maçın skoruna o yana veya bu yana kaymaması gerekir. Şu an momentumu arkasına alan Chelsea gibi görünüyor, fikstürleri de iyi, ilk haftalar geçen sezonkine benzer bir seyir izleyebilir. Liverpool çok kötü başlayacak gibi geliyor bana, ta en baştan hedeflerine taş koyabilir. Çok dağınık giriyorlar sezona, Gerrard'ın ve geçen seneden borcu olan Torres'in ipleri eline alıp şu dönemi kayıpsız geçirmeleri gerekiyor. Sonra diğer elemanlardan daha yüksek katkı ve sezonun ortalarından itibaren maksimum seviyede Gerrard-Torres şeklinde bir yıl geçebilir. Manchester çok da etkileyici olmadan kazanacaktır büyük olasılık, Arsenal'in işiyse Allah'a kalmış. Hani şu momentumun yönünü ayarlamak sizin elinizde olduğu kadar sizden çıkan bir yönü de var. Yine şansslıklarla dolu bir sezon geçebilir, kim bilebilir? Aksi takdirde en azından 4. olmayacağını düşünüyorum bu takımın. Denilson-Fabregas-Arşavin'den oluşan orta saha gezegenin en iyilerinden fakat yeni formülde kanatlardan alınacak verim muamma benim için. Defansın ortasına gelince... Orası zaten yıllardır bir acayip.



Ancelotti de aynı Scolari gibi 4-4-2'ye dönmeye karar verdi, baklavalı bir düzende oynuyorlar. Genelde Lampard'ın rolü çok beğenilmiş, ya da daha doğru ifadeyle, çok daha fazla verim alınacağı söylenmiş. İlk yarıyı bir gözü açık, ikinci yarıyı iki gözü kapalı izlediğimden bir şey söylemem yanlış olur, ama illa ki söylenecekse sonu Scolari gibi olmasın diyelim. Şartlar lehine gelişiyor; ligdeki başarısızlığın çok önemi olmayacak, hazır bir Essien ve Drogba'sı ve yenilenmiş Malouda'sı ve Jirkov'u var. Tabi tüm kadro bir yaş daha tecrübelendi, bir de bu var. Joe Cole dönecek. Bu saydıklarım Scolari'nin şartlarına göre şanslı olduğu konular. Ancelotti'nin yapması gerekenler gayet iyi düzenlenmiş bir takıma Şampiyonlar Ligini kazandırmak ve bu arada takım içindeki saygınlığını kaybettirmemesi gerekiyor, çünkü o yolda giderlerken ligi de süpüreceklerini sanmıyorum. Aquilani yaklaşık 2 ay kaçıracak. Benitez bu şekilde fiyat düşürebildiklerini söylemiş. Sakat bir Aquilani'ye 20 milyonun hakkaten çok olduğunu düşünüyorum, umarım yeni oyuncu transferinde birini göndermek zorunda kalmazlar. Fakat bu gelişmenin çıkarımı Lucas olabilir. Liverpool cephesinde mutlaka öne çıkan bir isim vardır, Benayoun mu Lucas mı şeklinde. O cepheyi çok da sıkı takip edemediğimden durumu bilmiyorum, ama olur da Lucas kullanılırsa Liverpool'un çok lehine olur, verimli oyuncuları sayısı bir artar. Belli bir kumaşı var Lucas'ın, pasları olarak mesela hiç de bir ön libero diye tabir edilen bölgenin oyuncusu değil, ama geldiği günden bu yana verim alınabilen bir oyuncu olamadı. Aynı Babel gibi, rotasyonda var, ama Benayoun misali verim alınabilen, kadroda parlayabilen bir futbolcu değil. Xabi daha ofansif bir oyuncu olarak bu takıma gelmişti, Lucas defansif, sonuç olarak aynı rolün sahibi olabilirler. Xabi'nin ayrılışı bu takım için en büyük sıkıntı. Liverpool en iyi sistem takımlarından biri, ama bu sistemi sağlayan ona çok iyi adapte oluşmuş özel oyuncular. Ne Kuyt'tan ne de Gerrard'dan, başka bir takımda benzer bir katkı alabilirsiniz. Liverpool'un sistem özelinde oyunculara ihtiyacı var, Manchester United-Sir Alex-Ronaldo hikayesinden farkları bu. Sir Alex'in elinden geçen oyuncular belli bir özel sistemin parçası olmuyorlar, böylece bir şekilde Ronaldo'nun, Van Nistelrooy'un, Beckham'ın açıkları kapatılabiliyor. Doğru kelimeleri seçemediğimi biliyorum, ama umarım ne düşündüğümü anlatabildim. Benitez'in takımına adapte olmak o kadar kolay olmuyor, bu yüzden çok önemli bir oyuncunun kaybı çok önemli sonuçlar doğuruyor. İkinci sıkıntıysa kadroda nicelik olarak bir artış olması gerekirken, aynı şekilde kalması. Nitelikteki düşüş; sezona daha farklı amaçlarla başlanması, zamanın getirdikleri, Torres'in dönüşü gibi etkenlerle toparlanabilir ama bu takımın dar bir kadrosu vardı ve genşletilmesi gerekiyordu ve buna mukabil 3 yeni oyuncu katıldı. Ama 3 oyuncu daha önce ayrılmıştı. E öyleyse? Elde var sıfır. Arbeloa yerine Glen Johnson, Alonso yerine Aquilani ve ekstra olarak Voronin. Yapılması gereken bunun gibi ekstra hamlelerdi, ama olmadı, ki Voronin de kiralık kontratının bitişinde takıma katıldı. Şampiyonluk yolunda geçen seneden borcu olanlara çok iş düşecek, Degen bunlardan biri. Bununla beraber, olumsuz konuştuğuma bakmamak gerek, geçen yılki gidişatının aynısını izleyebilirlerse şampiyonluk öyle çok uzak da değil. Xabi Alonso'nun geçen sene bu dönemki piyasasını hatırlayalım, bu kadar dominant bir performans bekleniyor muydu?

Bu paragrafı kısa tutuyorum. Guardian güzel bir chalkboard çalışması sunmuş. Denilson varken ne gerek var Felipe Melo'ya? Avrupasever Dunga'dan neden hiç çağrı almıyor acaba Denilson?

Hiç yorum yok: